
'Dünya Çevre Günü' ve 'Akdeniz Üniversitesi 2018 Çevre Hizmet Ödülleri'![]()
PROF. DR. AHMET SAMSUNLU Bu yazımda, 5 Haziran tarihinde kutlanan Dünya Çevre Günü haberlerinden esinlenerek, bilhassa iklim değişikliğinin etkisiyle günümüzde ortaya konulan politik kararların, dünyanın ısınmasını nasıl etkileyebileceği üzerinde duracağım. Yazımın sonunda ise benim de Ulusal Danışma Kurulu’nda yer aldığım Akdeniz Üniversitesi 2018 Çevre Hizmet Ödülleri hakkında bilgi vereceğim. Dünyada çevre konularının ilk defa tartışıldığı 1972 yılında İsveç’in Stockholm kentinde 133 ülkenin katılımı ile düzenlenen Birleşmiş Milletler Çevre Konferansı’nda alınan bir kararla 5 Haziran günü, temiz ve sağlıklı bir çevrede yaşamanın temel bir insan hakkı olduğu kabulüyle “Dünya Çevre Günü” olarak oy birliğiyle kabul edilmiştir. O tarihten beri 5 Haziran, çevre sorunlarına kamuoyunun dikkatini çekmek, halkın katılımını geliştirmek ve politik ilgiyi artırmak üzere dünya genelinde çeşitli etkinliklerle kutlanmaktadır. Bu kutlamalar sayesinde sorunlar, oluşturulan platformlar sayesinde kamuya duyurulmakta ve bazen de bireysel eylemlerle halkın ve politikacıların dikkati çekilmektedir. Bir zamanlar geniş kapsamlı olarak gerçekleştirilen bu etkinliklere ben de konuşmacı olarak katılıyordum. Bugün de bizlerin yerini alan genç bilim adamları ve çevreciler benzeri faaliyetlerle toplumumuzun çevre konusunda bilinçlenmesine katkı sağlıyorlardır. Eminim ki bu tip çalışmalar nesiller boyu sürdürülecektir. Dünya Çevre Günü’nün, gerçekleştirilen tüm faaliyetlere rağmen aradan geçen bu zamanda tam olarak amacına ulaşıp ulaşmadığı tartışmalı olup, bu konunun değerlendirilmesini sizlere bırakmayı istiyorum.
Halkın Çevrenin Korunmasına İlgisi ve Girişimleri Avrupa Birliği ülkelerinde küresel ısınma yüzünden son dönemde yaşanan kuraklık ve kasırga gibi felaketler bu topluluk vatandaşlarının, Brüksel’e, daha etkili önlemler alınması ve sera gazı salımı seviyesinin düşürülmesi için 2030 yılına kadar verilen mühletin geri çekilmesi konusunda baskı yapmasına yol açmıştır. AB’nin 6 ülkesi ile Kenya ve Fiji’den 10 aile, 3 avukatın da desteğiyle, Lüksemburg’daki Avrupa Genel Mahkemesi’ne başvurmak için hazırlanmaktadır. Açılacak davanın masrafları “Gezegeni Koruyalım” adlı Alman sivil toplum kuruluşu tarafından ödenecek olup, bu kuruluş tarafından Brüksel’de düzenlenen basın toplantısında açılacak davanın hukuki dayanakları bilimsel kanıtlarla kamuoyuna açıklanmıştır. Avukat Roda Verheyen, açılacak dava ile ilgili şunları söylemiştir: “Mahkemeye, mevcut yasaların yeterli olup olmayacağı sorulacak. Eğer yeterli değilse, bu yasaların iptal edilmesi talep edilecek. 2030 yılına kadar çok fazla sera gazı salımına izin veriliyor. Ayrıca sera gazı salımı yüzünden yaşanan zararlara dikkat çekilecek ve bu zararın daha da artmasının önüne geçilmesi istenecek”. İklim değişikliklerinin etkisi nedeniyle yılda 20-25 milyon insan göç etmekte ve bunların büyük bir çoğunluğu ise AB ülkelerine yönelmektedir. Bu gelişme AB ülkelerinin hükümetleri yanında sivil toplum örgütleri ile halkını düşündürmekte ve onları bu konuda girişimlerde bulunmaya yönlendirmektedir. Dünya Çevre Günü’nde ülkemizde de 11 sivil toplum kuruluşu seçim öncesinde siyasi partilere Türkiye’nin iklim hedeflerinin artırılması ve iklim politikalarında somut adımlar atılması için çağrıda bulundular. Yaptıkları açıklamada özellikle Türkiye’nin 177 ülke tarafından onaylanmış olan Paris Anlaşması’nı acilen onaylaması gerektiğini vurguladılar.
Paris İklim Anlaşması’ndan Çekilen İmza Bilindiği gibi Fransa’nın başkenti Paris’te 2015 yılında yaklaşık 200 ülkenin katılımıyla imzalanan anlaşmada, küresel sıcaklık artışının yüzyılın sonuna kadar 2 derecenin altında tutulması konusunda uzlaşılmıştı. Anlaşma, fosil yakıtların kullanımının ve sera gazı emisyonlarının azaltılmasıyla bu hedefe varılmasını öngörüyordu. ABD, anlaşma uyarınca karbon emisyonlarını 2025 yılı itibariyle 2005 seviyesinden yüzde 26-28 azaltacaktı. İmzasını çeken ABD, Çin’den sonra dünyada karbondioksit emisyonunda ikinci sırada yer almaktadır.
Ülkeler Tarafından Hazırlanan Ulusal Planlara Göre Birleşmiş Milletler İklim Analizi
Ulusal Planlar – 3.3 °C - Ulusal teklif edilen değerlere göre hesaplanmıştır. <2.0 °C Hedefi - 1.8 °C - Tüm ülkelerin küresel emisyonlarının 2030’da zirveye ulaştığı ve 2030’dan sonraki dönemde azalma hızının gelişmiş ülkelerde %5/yıl, gelişmekte olan ülkelerde %3.5/yıl öngörüsüne göre hesaplanmıştır.
Şekil 2 ise, ülkeler tarafından teklif edilen verilere göre Birleşmiş Milletler İklim Analizi üzerinde ABD’nin Paris Anlaşması’ndan çekilmesinin yaratacağı etki dikkate alınarak hazırlanmıştır.
İklim Değişikliği ve Yaratacağı Sorunlar Aşırı hava koşullarının -kuraklık, sel, sıcak dalgaları, çığ ve rüzgâr fırtınaları- sıklığı ve şiddeti arttıkça bunların sonuçlarının da daha ağır olması beklenmektedir. Örnek olarak Kuzey Atlantik’e ılık su götüren okyanus dolaşım sisteminin önemli ölçüde yavaşlaması, Grönland ve Batı Antarktika buz örtülerinin incelmesi, yerdeki ekosistemlerden çıkan karbon nedeniyle ısınmanın artması, donmuş toprak bölgelerden salgılanan karbon ve kıyılardaki tortularda yer alan hidratlardan salgılanan metan gösterilmektedir. İklim değişikliğinin boyutu CO2 yoğunluklarının ne kadar yükseleceğine bağlı olup, bu da fosil yakıtların yakılmasından kaynaklanan karbon emisyonları tarafından belirlenecektir. Fosil yakıtların yakılması, ormansızlaşma, arazi kullanımı değişiklikleri, çimento üretimi ve sanayi süreçleri ile salınan sera gazlarının atmosferdeki birikimleri, sanayi devriminden beri hızla artmıştır. Üçüncü IPCC raporuna göre yanan fosil yakıtlarından kaynaklanan karbon emisyonlarının (CO2), 2100 yılında 540 ppm ile 970 ppm arasında değerlere çıkması beklenmektedir. Sera gazı yoğunluklarının 450 ppm’de sabit tutulabilmesi için Paris Anlaşması’nda da öngörüldüğü gibi önümüzdeki yirmi yıl içinde yıllık karbon emisyonlarının bugünkü düzeylerin altına, 2100 yılında 2 milyar tona ve daha sonra da 1 milyar tonun altına inmesi gerekecektir. Bunun için bulunacak çözümlerde öncelikle binalarda, ulaşım ve imalatta enerjinin verimli kullanımını sağlayan yeni teknoloji ve uygulamalara ağırlık verilmelidir. Ayrıca doğalgazın santrallerdeki verimliliğin artırılması ile birlikte emisyonların azaltılması yanında orman ve tarımsal yan ürünlerden temin edilen biomas, çöplüklerden ve atıksu arıtımından kaynaklanan metan, rüzgâr ve güneş enerjisi, hidro-enerji ve diğer yenilenebilir enerji kaynakları da bu konuda önemli bir katkı sağlayabilecektir. Bunların yanında tarım ve sanayi diğer sera gazlarının, azotlu gübre kullanımının ve hayvan atıklarının kullanımının azaltılması, bu konuda bir rol oynarken, tarım süreçlerinde değişiklik yapılması ve alternatif maddelerin kullanımı florlu gazların emisyonunu en aza indirgeyebilecektir. Ayrıca enerjinin tedariği ve dönüşümünde düşük fiyatlı fosil yakıtlardan yararlanılmasına son verilmesi zorunlu olacaktır. Bölge bazında yapılan değerlendirmeler iklim değişikliği nedeniyle dünyada birçok bölgenin ciddi bir tehdit altında olduğunu ortaya koymaktadır. IPCC raporu, “İklim değişikliğinin can kaybı, yatırımlar ve ekonomiye etkisi açısından en fazla gelişmekte olan ülkeleri etkileyeceğini” vurgulamaktadır. Akdeniz Havzası’nda yer alan Türkiye, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC) kapsamında yapılan öngörülere göre, iklim değişikliğine karşı yüksek derecede hassas bölgeler içinde yer almaktadır. Hal böyleyken Türkiye, iklim değişikliğine neden olan sera gazı emisyonlarını artırmaya devam etmektedir. TÜİK’in açıkladığı “Sera Gazı Emisyon Envanteri”ne göre 2011’de toplam sera gazı emisyonu karbondioksit (CO2) eşdeğeri olarak 422.4 milyon ton olarak tahmin edilmiştir ve 1990 yılına göre yüzde 124 artış göstermiştir. Toplam sera gazı emisyonu 2030 yılında 1 milyon 175 bin tona ulaşacaktır. Türkiye’nin Paris Anlaşması önerilerinde bunu 2030 yılına kadar 929 milyon tona indireceği, diğer bir ifadeyle yüzde 21 azaltacağı belirtilmiştir. Bu taahhüde rağmen Türkiye’nin, özel koşullarını ileri sürerek iklim değişikliği ile etkin bir mücadele verdiğini söylemek güçtür.
Sonuç
Kaynaklar - Anonim, “Çevre Kuruluşlarından Siyasi Partilere Çağrı”, Hürriyet, 6 Haziran 2018. - Baykan, Barış Gençer, (2013), “Türkiye Sera Gazı Salımı Azaltma Taahhüdü Vermekten Kaçınıyor”, Betam Araştırma Notu 121 (http://betam.bahcesehir.edu.tr/wp-content/uploads/2013/04/ArastirmaNotu146.pdf) - Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, (2012), “İklim Değişikliğinin Farkında Mıyız?”, Türkiye’nin İklim Değişikliği II. Ulusal Bildiriminin Hazırlanması Projesi Yayını. - https://img.climateinteractive.org/wp-content/uploads/2017/04/Scoreboard-static-clean-Apr5.png - https://www.climateinteractive.org/programs/scoreboard/ - Dunn, S., Flavin, C., “İklim Değişikliğini Gündemin Ön Sıralarına Taşımak”, (http://dogadostlari.free.fr/kuresel/Iklim%20Degisikligini%20G%C3%BCndemin%20%C3%96n%20Siralarina%20Tasimak.pdf) - Türkeş, M., Sümer, U. M. ve Çetiner, G., (2000), “Küresel İklim Değişikliği ve Olası Etkileri”, Çevre Bakanlığı, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Seminer Notları (13 Nisan 2000, İstanbul Sanayi Odası), 7-24, (https://scholar.google.com.tr/scholarstart=20&q=D%C3%BCnyan%C4%B1n+gelece%C4%9Fi+ve+iklim+de%C4%9Fi%C5%9Fikli%C4%9Fi+%C3%BCzerin+d%C3%BC%C5%9F%C3%BCnceler&hl=tr&as_sdt=0,5&as_vis=1) - UN Climate Pledge Analysis, (https://www.climateinteractive.org/programs/scoreboard/) İlginizi çekebilir... Çevre Mühendisleri Odası SemineriErzurum DSİ teşkilatında çevre mühendisi olarak çalışan Hayati Ayık, Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi'nde 7.12.2019 tarihinde başlatılan Y... İstanbul Dereleri ve Sorunlarıİstanbul'da derelerin sahibinin kim olduğu kesin olarak belli değildir.... İstanbul Dereleri ve SorunlarıDünya Araştırma Enstitüsü, 2030 yılında dünya nüfusunun yarısının su sıkıntısı yaşayacağını; sellerin etkisinin 3 kat artacağını, 54 milyon insanın et... |
|||||
©2025 B2B Medya - Teknik Sektör Yayıncılığı A.Ş. | Sektörel Yayıncılar Derneği üyesidir. | Çerez Bilgisi ve Gizlilik Politikamız için lütfen tıklayınız.