Fosil Yakıtlar
Mavi gezegen adı verilen dünyamızda artan küresel ısınma nihayetinde, insan sağlığını doğrudan tehdit eden çevre felaketleri görülmeye başlamıştır. Bu yüzyılda, bu yüksek teknoloji çağında nedense dünyada her yıl yaklaşık 10 milyon çocuk hava kirliliği nedeniyle ölmektedir. Çevrenin yağmalanıp yok edildiği bugünün dünyasını yönetenler neden insanlığın hala daha fazla enerji talep ettiğini söylemektedirler? Mevcut ve yaygın konvansiyonel enerji üretim yöntemleriyle çevreyi daha fazla yok edebilmek için... Enerji üretiminde başta yakıt kullanan termik santraller olmak üzere bu prosesler sonucunda ortaya çıkan atıkların çevre üzerinde olumsuz etkileri bulunmaktadır. Yakıt kullanan termik santraller yanmayla ortaya çıkan ısı enerjisinden buhar üreten ve bu buharla çevrilen türbin ve alternatör vasıtasıyla elektrik enerjisi üreten tesislerdir. Termik santrallerde yakılan kömür, petrol, doğalgaz gibi fosil yakıtların çevre kirlenmesindeki etkileri çok fazladır. Tüketimi körükleyerek arttırılan göreceli enerji talebini karşılamak için daha çevre dostu olan güneş, rüzgâr, jeotermal, biokütle, küçük hidroelektrik santraller gibi yenilenebilir teknolojinin kullanımı bilindiği gibi maalesef çok yetersizdir. Hala fosil yakıtların bağımlısı ve neredeyse esiri olan ülkeler büyük bir umursamazlıkla, enerji gereksinimini bahane ederek atmosferi katı, sıvı ve gaz halindeki yabancı maddelerle kirletmektedirler. Hava kirliliğinden bebekler ve gelişme çağındaki çocuklar, gebeler, yaşlılar, kronik dolaşım ve solunum sistemi hastalıkları olanlar ve endüstriyel işletmelerde çalışanlar daha çok etkilenmektedir. Ayrıca akciğer, kalp ve damar hastalıklarının, kanser vakalarının arttığı da bilinmektedir. Ülkemizde elektrik enerjisinin yaklaşık %70’i çevre kirliliği yaratan ve küresel ısınmaya yol açan fosil yakıtlardan (linyit, petrol türevleri, taş kömürü, doğalgaz vb.) elde edilmektedir. En bol fosil yakıt linyit kömürüdür. Ancak linyit düşük kaliteli ve yüksek derecede kirlenmeye yol açan bir yakıt kaynağıdır. Linyit kömürünün kullanımı, çok yüksek miktarda Kükürt dioksit (SO2), Azot oksitler (NOx), Karbonmonoksit (CO), Ozon (O3), Partiküler Madde (PM) ve kül oluşturmaktadır. Özellikle baca gazı desülfürizasyon tesisi olmayan veya arızalanarak devre dışı kalmış olan tesislerden, büyük oranlarda kükürt dioksit çıkışı olmaktadır. SO2 ve NOX gazları asit yağmurlarına yol açmaktadırlar. Karbonmonoksit gazının kandaki hemoglobin ile birleşerek oksijen taşınmasını aksattığı bilinmektedir. Özellikle yeryüzüne yakın seviyelerde oluşan ozon insan sağlığını olumsuz yönde etkilemektedir. Toprak yüzeyine yığılan küller yağışlarla yeraltına sızarak toprağın kalitesinde bozulma meydana getirmektedir, bitkilerde solgunluk ve kurumalar ölümle sonuçlanmaktadır. Linyit kullanan termik santrallerde bacadan atılan maddelerin içinde belki de en önemlisi, ülkemizdeki linyitte bulunan, kömür yıkansa bile giderilemeyen ve yanma ile açığa çıkarak etrafa yayılan uranyumdur. Küllerdeki uranyum da ayrı bir sorun yaratmaktadır. Baca gazlarını gidermek için kullanılan yöntemlerden Desülfürizasyon (Flue Gas Desulfurization - FSD) ünitesi SO2 gazının % 95’ini tutabilmektedir. Buna karşın sadece kükürtü tutmaktadır. Çevreye zarar veren diğer kirleticiler bu ünite ile tutulamazlar. Bacadan yayılan diğer maddeler, uçucu küllerdir (partiküler madde - PM). Bu küller ve filtrelerde biriken tozların oluşturduğu yığınlar, termik santrallerin yarattığı en önemli çevresel sorunlardan biridir. Toz ve kül tutmaya yarayan elektrostatik filtreler ise % 95 - 99 oranında işe yararlar ancak bir termik santralın en sık arızalanan üniteleri elektrostatik filtrelerdir. Arıza süresince üretimin durdurulup durdurulmayacağı belirsiz olduğundan bu ünitelerin güvenirliği şüphelidir. Bu iki yöntemle sadece SO2 ve PM’nin yarattığı kirliliği önlemeye yöneliktir ve kömürle çalışan termik santrallerin diğer atıklarını (NOX, CO, O3 gibi) filtre etmemektedir. Diğer taraftan genellikle nehir, göl veya deniz gibi soğutma suyu kullanılabilecek kaynaklara yakın yerde kurulan termik santrallerde atık olarak çıkan ısının yaklaşık % 80’lik kısmı soğutma gibi çeşitli proseslerde su ile dış ortama bırakılmaktadır. Bu nedenle soğutma suyu gereksinimi büyüktür, su kaynaklarını tüketme ve kirletme riski oluştururlar. Tüm bu zararlı atıklar nedeniyle başta linyit kömürü gibi fosil yakıt kullanan termik santraller çevre ve çevrenin bir parçası olan insan sağlığını değişik biçimlerde ve olumsuz olarak etkilemektedirler. Endüstriyel gelişim, hayatımıza büyük kolaylıklar getirmekle birlikte doğaya ve canlılara büyük zararlar veren çevre sorunlarını da beraberinde getirmektedir. Tüm canlıları erken ve hızlı bir ölümün eşiğine sürükleyen bugünün çevre sorunları kontrolsüz, plansız, programsız büyüyen bir tüketim sisteminin sonuçlarıdır. Zaten insana değer vermeyen, para ve enerjiyi fosil yakıtlarla bilinçsizce tüketim üzerine kurulu bir sistemin çevreye değer vermesi de mümkün değildir. Berna Akın Çevre Mühendisi bernaakin@b2bmedya.com İlginizi çekebilir... Londra Düşük Emisyon BölgesiÅžehir sakinlerinin hayatını doÄŸrudan etkilemiyor gibi görünse de hava kirliliÄŸinin kritik seviyelerde yer aldığı ve her sene yüzlerce insanın buna baÄŸ... O Bize DeÄŸil, Biz Ona Aitiz...Merve Balta YaÅŸam iksiri ve iktisadi güç Su, Dünyayı Harekete GeçiriyorÖnümüzdeki yıllarda, üstesinden gelinmesi gereken en büyük zorluklar arasında, bütün dünyada temiz su saÄŸlanması konusu bulunuyor. Tabii ki bu konuyla... |
||||
©2025 B2B Medya - Teknik Sektör Yayıncılığı A.Åž. | Sektörel Yayıncılar DerneÄŸi üyesidir. | Çerez Bilgisi ve Gizlilik Politikamız için lütfen tıklayınız.