
Atık yönetiminin çevresel katkıları kadar ekonomik açıdan da önemli avantajları bulunuyor. Dergimizin sorularını yanıtlayan IFAT Eurasia Proje Müdürü Namık Sarıgöl, Avrupa Birliği’nin; geri dönüşüm, atıktan hammadde, ikincil ürün ve yakıt üretiminde yıllık 2 trilyon TL’lik gelir elde ettiğini, Türkiye’nin ise atıkları gömmek ve bertaraf etmek için yılda 15 milyar dolar harcadığını belirterek, atık yönetiminin bütüncül bir şekilde ele alınması derektiğini vurguladı.
SU VE ÇEVRE: Öncelikle IFAT’ın genel yapısıyla ilgili kısaca bilgi alabilir miyiz?
NAMIK SARIGÖL: IFAT 1966 yılında faaliyetine başlayan ve ana nüvesi kanalizasyon ve atık su arıtmayla ilgili olan, ilerleyen süreçte çevre teknolojilerinin tüm ürün gruplarını
bünyesine ekleyerek sektörler grubunun tüm alt branşlarını skalasında toplayan, dünyanın en büyük ve prestijli çevre teknolojileri aktivitesidir. Çin’in ardından Hindistan, Türkiye
ve Güney Afrika Cumhuriyeti’ne açılım yapan fuar, gelecek dönemde Brezilya ile Amerika kıtasına yönelecek ve dünyanın tüm coğrafi bölgelerinde aktivitelerini sürdürecek. Bu çerçevede
IFAT Eurasia’yı 2015 yılında Ankara’da ilk kez düzenledik. 2017 yılında ise İstanbul’da ikinci etkinliğimiz ile devam ettik. İstanbul’da çevre sektöründeki ulusal ve uluslararası
aktörleri 28 – 30 Mart 2019, tarihleri Atık yönetiminin çevresel katkıları kadar ekonomik açıdan da önemli avantajları bulunuyor. Dergimizin sorularını yanıtlayan IFAT Eurasia Proje Müdürü Namık Sarıgöl, Avrupa Birliği’nin; geri dönüşüm, atıktan hammadde, ikincil ürün ve yakıt üretiminde yıllık 2 trilyon TL’lik gelir elde ettiğini, Türkiye’nin ise atıkları gömmek ve bertaraf etmek için yılda 15 milyar dolar harcadığını belirterek, atık yönetiminin bütüncül bir şekilde ele alınması derektiğini vurguladı. arasında etkinliğimizde buluşturacağız. IFAT Eurasia, su arıtma, atık su arıtma, kanalizasyon, geri dönüşüm sistem ve makinaları, atık yönetimi, belediye temizlik araçları ve bütün bu ürün skalasının temsilcileriyle birlikte, kamudaki karar vericilerin, yerel yönetimlerin, sivil toplum kuruluşlarının bir araya geldiği, Avrasya Bölgesi’nin en büyük çevre teknolojileri fuarı konumunda.
SU VE ÇEVRE: Su ve atıksu ürün gruplarında 2019 yılında değişiklikler var mı?
NAMIK SARIGÖL: Su ve atıksu ürün grupları IFAT Eurasia fuarımızın en güçlü olduğu ürün gruplarının başında geliyor. Sektörün önemli firmaları 2019 yılı için de yerlerini almış durumdalar. 2017 katılımcılarının yerleşimi sonrasında genel satışlara başladığımız Ekim 2018 ortasında 9. salonda müsait olarak kalan alan sayısının sadece 8 olması temel veri olarak
gösterilebilir. Katılımcılarımızın sergileyecekleri yeni teknoloji ve uygulamalar için fuarı beklemek gerekiyor. Yeni ulusal katılımcılar, uluslararası üreticilerden ülkemiz pazarına girmeye çalışan firmalara da alanlarımız müsaade ettiği ölçüsünde hizmet vermeye çalışacağız ve 2019 yılında da alışılageldiği üzere sektör gelişmelere IFAT Eurasia’da tanıklık edecek.
SU VE ÇEVRE: Atıkların geri dönüşümünün Türkiye’ye ekonomik alanda sağlayacağı faydalardan bahsedebilir misiniz?
NAMIK SARIGÖL: Cam, kâğıt, alüminyum, plastik, pil, motor yağı, akümülatör, beton, organik ve elektronik atıklar aslında geri dönüşüm süreci sonrası hammaddeye dönüştürebileceğimiz
ürünler. Bunların geri dönüşümü önemli bir tasarrufu da beraberinde getiriyor. AB, geri dönüşüm, atıktan hammadde, ikincil ürün ve yakıt üretiminde toplam 2 trilyon TL’lik yıllık gelir elde ederken, Türkiye ise atıkları gömmek ve bertaraf etmek için yılda 15 milyar dolar harcamakta. Bir taraftan geri dönüşüm ile ürettiğimiz ikincil hammadde kullanımı ile hammadde ithalatını azaltarak, bir taraftan da üretim sürecinde ikincil hammadde kullanımı sayesinde daha az enerji kullanarak kazançlı olacağız. Türkiye enerji ithal eden bir ülke konumunda, bu nedenle atıklardan sağlanacak enerji hem stratejik anlamda, hem de yurt dışına giden dövizin azalması konusunda katkı sağlayacak. Yaşam birimlerinde ve sanayide oluşan atıklardan değişik teknolojiler kullanılarak enerji elde edilmesi mümkün.
SU VE ÇEVRE: Bu yatırımlar büyük ölçekli yatırımlar ve önemli seviyede finansman gerektiriyor. Bu gibi yatırımları ne kadarlık bir sürede geri dönüşüm sağlayabilir?
NAMIK SARIGÖL: Atıktan enerji eldesi sağlayan tesis yatırımları, kullanılacak teknoloji ve tesis kapasitesi başta olmak üzere pek çok farklılıklar gösteriyor. Doğal olarak sabit ve hepsi
için geçerli bir zaman dilimi vermek mümkün değil. Dikkat etmemiz gereken nokta şu ki; bu yatırımlar gerçekleştiği an itibarı ile ülkeye büyük bir katkı sağlamaya başlayacak, ama yatırımcı için karlı hale gelmeleri uzun vadede mümkün. Bu tesisler kendilerini kısa sürede amorti edebilen yapılar değil. Yatırımcılar doğal olarak ticari açıdan sürdürülebilir olmasını hedeflemek durumunda. Atıktan enerji üretim tesisleri; gerek yerleşim birimlerinden sağlanacak atıklarla çalışacak olsun, gerekse sanayiden gelen atıklarla veya hayvansal atıklarla çalışsın, kapasitesini kullanabilecek miktarda atık girişini ve yatırımı amorti edebilecek çalışma sürecini hesaplamak durumunda. Uzun vadeli krediler ve çeşitli desteklerle ayakta durması mümkün.
SU VE ÇEVRE: Bahsetmiş olduğunuz bu desteklerde alım garantisi gibi bir model sektörün gelişimi açısından faydalı olabilir mi?
NAMIK SARIGÖL: Üretilen enerjinin alım garantisi mutlaka faydalı olacak uygulamalar arasında yer alıyor. Bununla ilgili kamu tarafından yapılan çalışmalar mevcut. Şu anda alım garantisinin haricinde üretim metoduna göre farklı birim fiyat lardan alım gerçekleştiriliyor. Tüm yenilenebilir enerji kaynaklarıyla ilgili ayrı birim fiyatları bulunuyor. Bu desteğin yanı sıra tesisin niteliğine göre çalışabileceği konusunda önünü görebilmesi gerekiyor. Hesaplanan kapasitenin planlanan şekilde devam ettirilebilmesi ve yurtdışı kredilerle ya da devlet desteğiyle uzun vadeli düşük kredilerin kullanılması gerekiyor. Planlama aşamasında eldeki atığın konfigürasyonu nedir, hangi yöntemle daha verimli ve/veya fazla enerji elde edilebilir gibi konular önem arz ediyor. Enerji eldesinin dışında geri dönüşümde ikincil hammadde kazanılması da önemli. Atık yönetim zincirinin iyi planlanması ve bütüncül bir gözle bakılması gerekiyor. Atık sistemi içerisinde yer alan materyallere sadece enerji elde etmek, sadece geri dönüşüm üzerinde ikincil hammadde kazanmak ya da sadece çevre kirliliği oluşturduğunu düşünerek yaklaşmamamız gerekiyor. Yatırım yapılabilecek koşulların ne şekilde oluşabileceğini düşünerek hareket etmemiz gerekiyor. Satın alma garantisi, tesisin kurulum aşamasında gerekli desteklerin tümü ya da üretimin sürdürülebilirliğinin sağlanması gibi tüm aşamaları bütüncül bir şekilde ele almamız gerekiyor.
SU VE ÇEVRE: Türkiye’deki atıklarla alakalı mevcut durumu ve yasal mevzuatı AB ülkeleriyle kıyasladığımızda nasıl bir tablo ortaya çıkıyor?
NAMIK SARIGÖL: Ülkemizdeki mevzuat AB’nin regülasyonlarıyla aynı mantıkla ve dağılımla gerçekleştirildi. Yasal mevzuatların benze olması, uygulama aşamasında da aynı
şekilde ilerlendiği anlamına gelmiyor. 2009 yılında AB’de çevre faslının açılması regülasyonları değiştirdi fakat o anki Türkiye’nin şartlarıyla AB’nin şartlarını göz önüne aldığınızda, aynı seviyede olduğunu söyleyemeyiz. 2009 sonrasında işletme sayısı, kullanılan teknolojin niteliği, uygulamaların artışı konularında ülkemiz büyük ilerlemeler sağlamış durumda, ama AB’deki örneklere ve yüzdelere yaklaşabilmek için önümüzde uzun bir yol bulunuyor. Bazı yönetmelikleri ya da bazı uygulamaları bire bir AB örneklerine oranlar ve o gözle değerlendirirsek,
kendimize haksızlık etmiş oluruz. Bu sistemlerin AB’de oturması için de belirli bir süreç geçildi. Üstelik bizim o zamanlarda yapılan hataları tekrarlamamız için gerekli örnekler önümüzde. Bu alanla ilgili ümitsiz olmamamız gerekiyor.
SU VE ÇEVRE: IFAT Eurasia’nın bu sektöre katkısı ne olacak? Fuar hangi aktörleri bir araya getirecek?
NAMIK SARIGÖL: Çevre sektörü teknolojileri Türkiye için yeni bir sektör. Sektörler ne kadar genç olurlarsa, iletişim ihtiyacı da o kadar fazla oluyor. Yurt dışında konuyla alakalı akademik birimleri, teknoloji üreticilerini, uygulama aşamasını hayata geçirecek firmaları ortak bir noktada buluşturmak önemli. Fuarda bir anlamda ticari ilişkiler açısından kazanımlar olurken bir diğer taraftan da bilgi paylaşımı oluyor. O ana kadar sizin çözüm üretemediğiniz sorunlara başka ülkelerden farklı çözümler gelebiliyor. İFAT Eurasia ile bizim yapmak istediğimiz uluslararası aktörlerin Türkiye’deki piyasalara entegrasyonunu sağlayacak, oradaki bilgi ve teknoloji birikimini Türkiye getirecek bir ortam oluşturmaktır. Şu anki durumda, münferit yabancı katılımcılara ek olarak; İsviçre’den, Almanya’dan, Fransa’dan, Avusturya’dan, Çin’den ve İtalya’dan toplu ülke katılımları olacak. Buradaki yeni teknolojilerin sektörle tanışması önemli. Kamu ve sanayideki yetkililerin; malzemenin, makinanın, teknolojinin bizatihi sergilendiği bir alanda görebiliyor olması önem arz ediyor. IFAT Eurasia akademik açıdan konuların değerlendirildiği, ticari boyutunun ortaya konduğu, teknolojik açıdan elinizdeki imkanları alternatifleriyle beraber yan yana görülebildiği, fikir alışverişlerinin oluştuğu bir alandır.
SU VE ÇEVRE: Fuarın yabancı sermayenin Türkiye’ye yönelik yatırım yapmasına katkılarından bahsedebilir misiniz?
NAMIK SARIGÖL: Özellikle kur oranlarının bu kadar ani yükseldiği bir dönemde, Türkiye yatırım için cazip bir ülke durumuna geldi. Bu doğrudan yatırım, şirket evlilikleri, ya da satın alma yoluyla gerçekleşebilir. Yerli üreticiyi ve yerli firmaları ön plana çıkarmayı istiyoruz. Bilgiyi ve teknolojiyi ülkemize getirmek çok daha önemli. Çevre Teknolojileri sektörünün tüm paydaşlarını IFAT Eurasia 2019 fuarında aramızda görmek istiyoruz.