
İstanbul ve Desalinasyon![]()
Hatırlayacağınız üzere IFAT Eurasia Fuarı ile ilgili dosyamızın ilk bölümünü geçen sayımızda yayınlamıştık. Bu sayımızın içeriğinde de ağırlıklı olarak yine IFAT Eurasia Fuarı yer aldı. Katılımcı firma temsilcilerinin görüşlerini ve tarafımıza ulaşan diğer bilgileri sizlerle paylaştığımız sayfalarımızda göze çarpan unsur ise katılımcıların Fuar’dan oldukça memnun ayrıldıklarıydı... Bununla birlikte, Fuar ve diğer konularımızın yoğunluğundan, sektördeki dernekleşme faaliyetleriyle ilgili ayrıntılara bu sayıda bir ara vermek zorunda kaldık. Fakat önümüzdeki sayılarda konuyla ilgili gelişmeleri sizlerle paylaşmaya devam edeceğimizi belirtmek isteriz... *** Diğer taraftan, mayıs ayı başında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, kendi ifadesiyle, “İhtiyacımız olduğu için değil, teknolojiyi şehre getirmek adına” İstanbul’da deniz suyundan içme suyu üretilmesi çalışmalarının başlatıldığını duyurmuştu... Böylece, sık sık kuraklık ve susuzluk tehlikesiyle karşı karşıya kalan İstanbul için düşünülen son projelerden birisinin de “desalinasyon” olduğunu öğrenmiş olduk. Dünyada binlerce tesiste günde milyonlarca metreküp desalinasyon işlemi yapılıyor ve milyonlarca insan bu suları kullanıyor. Yani yaygın ve tercih edilen bir teknoloji... Fakat bununla birlikte desalinasyonun enerji bağımlılığı, yüksek maliyeti ve bazı olumsuz çevresel etkilerinin olduğu tezinin de göz ardı edilmemesi gerektiğine inanıyoruz. Konuyla ilgili, Su Hakkı Kampanyası’nın yaptığı açıklama dışında medyada çok fazla bir yansıma olmadı. Desalinasyonun hem ekolojik hem de ekonomik maliyetinin vurgulandığı açıklamada, sudan ayrılan tuzun, deniz ekosistemine geri verildiği, bunun da deniz-kıyı canlılarının hayatlarını olumsuz etkilediği; desalinasyon sırasında çok fazla sayıda farklı kimyasal maddenin denize salındığı ve desalinasyon işleminde enerji tüketiminin çok yüksek olduğu gibi bazı olumsuzluklar sıralanıyor. Bunlar, su kaynaklarının çok kısıtlı olduğu yerlerde belki “göze alınabilir” riskler. Fakat desalinasyonun, Marmara Denizi gibi nispeten kapalı denizlerde ve nüfusun on milyonları aştığı bölgelerdeki ekolojik etkilerinin iyi sorgulanması ve hesabının-kitabının “fırsat verilirse” bilimadamları tarafından yapılması gerektiğine inanıyoruz. Ayrıca inandığımız bir şey daha var; ormanlık ve sulak alanların gün geçtikçe azaldığı, nüfusun sınırları aştığı, beton yığını haline gelen İstanbul ve çevresi için bu tür çözümlerden önce suyun verimli ve tasarruflu kullanılma yöntemlerine yoğunlaşılması gerektiği... Önümüzdeki sayıda görüşmek ümidiyle... İlginizi çekebilir... Cumhuriyetimizin İkinci Yüzyılına Girerken...Cumhuriyetimizin yüzüncü yaşını kutladığımız, ikinci yüzyılına girmenin coÅŸkusunu yaÅŸadığımız günlerde, B2B Medya yayın ekibimizle, her yıl olduÄŸu gib... Atık Su Arıtma Tesislerinde Tehlikeli Gazlar ve İş GüvenliÄŸiÜsküdar Üniversitesi, SaÄŸlık Bilimleri Fakültesi, İş SaÄŸlığı ve GüvenliÄŸi Bölümü Öğretim üyeleri Yakup Karagöz, Tuğçe Oral, Rüştü Uçan ve Müge Ensari ... Su Ayak İzi...Çevre köşemizin yazarı Taksim Danışmanlık Hizmetleri Kurucu Genel Müdürü Global Raporlama Uzmanı Dilek AÅŸan, Su Ayak İzini Nasıl Azaltırız? baÅŸlıklı y... |
||||
©2025 B2B Medya - Teknik Sektör Yayıncılığı A.Åž. | Sektörel Yayıncılar DerneÄŸi üyesidir. | Çerez Bilgisi ve Gizlilik Politikamız için lütfen tıklayınız.