
Şehir Efsaneleri![]()
Her kültür kendi şehrini kurar ve geliştirir. Üniversiteler şehir kültürünün bir sonucudur. Kırsal alanlardan uzaklaşmayı tetikleyen teknoloji ve sanayideki gelişmelerle değişen, değiştirilen tüketim alışkanlıkları, ekonomik ve kültürel yapı sonucu nüfusun şehir merkezlerinde yaşama oranı, yani şehirleşme, her geçen gün daha fazla artıyor. Peki Türkiye bu dönüşümün neresinde? Ülkemizde maalesef kırsal alanların gelişiminde gerekli planlamayı, yatırımı, eğitimi yapmayan, tarımla, hayvancılıkla uğraşanları gelir sıkıntısına, kaderine terk eden, nüfusu tıklım tıklım dolu şehirlerde iş aramaya, alt alta üst üste, sıkış tepiş, kavga gürültü yaşamaya zorlayan bir şehirleşme anlayışı var. Şehirlerde çevre talanı başı çekiyor ve durdurulamayacak bir noktaya geldi. Bildiğiniz gibi çevre konuları ülkemizde hep arka sıralarda kalır, şehir kenarlarında yeni bölgeler imara açılır, betonlaştırılır, şehir etrafında doğal alanlar kaldıysa yavaş yavaş, bir bir yok olur. Eskiden bir orman vardı orada? O eski çamlar bardak oldu denir. İmara açılan ve açılacak yeni alanlarla büyütülen kentlerle çevredeki doğal dokular bozulurken, toprağın altı üstü betonla kapatılırken, büyük-küçük arsalar belirli gruplar tarafından rantla kapatılırken, çevre konuları da neymiş? Bazılarına “Çevre nedir” diye sorsanız, “Bizim çevremiz geniştir, bu işler çevren olmadan olmaz, çevre çok önemlidir” derler. Bu anlayış devam ettiği sürece doğal çevrenin de yok olması kaçınılmazdır. Şehirlerin sözde büyümesinin sonucunda çevrenin tahrip edilmesinin önüne hiçbir zaman geçilemez. Anadolu’nun kırsalı, köyleri terk edilmiş evlerle dolu. Genç nesil orada tarımla, hayvancılıkla geçinemiyor; çünkü tarım ve hayvancılık planlı olarak bitirilmiş. Kırsalda yaşayanlar iş bulamıyor çünkü yatırımlar koca koca şehirlerin olduğu yerlerde. Kırsalda okumak isteseler okul az veya yok… Çalışmak isteseler işletme az veya yok… Göçmek lazım. Çarpık şehirlerde büyük betonlara göçmek, depremlerde o büyük betonlarla bu dünyadan göçmek mi lazım? Bu ülkenin çoğu Marmara’da yaşamak zorunda mı? Bir zamanlar tarım ülkesiydik. Şimdi şehirliyiz. Ne demekse bizde şehirli olmak? Şehirler beton yığınları, dağınıklık, plansızlık ve karmaşadan ibaret. Şehirlerde medeniyet falan var sanmayın. Trafik, maganda, taraftar, tiner terörü kol geziyor şehirlerde. Bakın yollara en okumuşu da, ezelden beri şehirlisi de nasıl tehlikeli araba kullanıyor? Köylü ise eskiden olduğu gibi yurdun en efendisi ve şehirliyim diyen çoğu kişiden daha fazla misafirperver ve insancıl. Dünyada her şey dengeden ibarettir, terazinin bir tarafı ağır basarsa mutlaka problem ve adaletsizlik meydana gelir. Şehirleşmenin dozu kaçarsa en başta doğa yok olur; sonra kim olduğunuzu, kültürünüzü unutursunuz, tarım biter, dışa bağımlılık başlar. Dışa bağımlılık başlarsa özgürlük biter. Özgürlük biterse ne mi olur? Yaşarken ölür insan. Doğaya, doğal olana sahip çıkmak gerek. Berna Akın bernaaikin@b2bmedya.com İlginizi çekebilir... Londra Düşük Emisyon BölgesiŞehir sakinlerinin hayatını doğrudan etkilemiyor gibi görünse de hava kirliliğinin kritik seviyelerde yer aldığı ve her sene yüzlerce insanın buna bağ... O Bize Değil, Biz Ona Aitiz...Merve Balta Yaşam iksiri ve iktisadi güç Su, Dünyayı Harekete GeçiriyorÖnümüzdeki yıllarda, üstesinden gelinmesi gereken en büyük zorluklar arasında, bütün dünyada temiz su sağlanması konusu bulunuyor. Tabii ki bu konuyla... |
||||
©2025 B2B Medya - Teknik Sektör Yayıncılığı A.Ş. | Sektörel Yayıncılar Derneği üyesidir. | Çerez Bilgisi ve Gizlilik Politikamız için lütfen tıklayınız.