
Dr. Müh. Sedat Özkol: ' Sadece kanunlar yeterli olmuyor'![]()
Su ve Çevre Teknolojileri: Avrupa ve Amerika’da çevre konusunda ne tür gelişmeler yaşanıyor? Dr. Sedat Özkol: Amerika’da son birkaç yıl içerisinde özellikle Florida ve güney bölgelerinde ‘Yeşil Yerel Yönetimler’ (Green Local Governments) adı verilen bir konsept ortaya çıktı. Bu konsept diğer bölgelere de yavaş yavaş yayılıyor. Amerika’daki sivil toplum kuruluşları çevreye sahip çıkmayı, çevreyle bütünleşmiş yapı, tesis ve işletme üretmeyi belediyeler açısından bir zorunluluk haline getirdiler. Bir belediyenin, yeşil belediye olabilmesi için kendisinin yaptığı tüm yapı ve işletmelerle birlikte o belediyenin sınırları içinde inşa edilecek yapı ile tesisler ve çevre düzenlemesinde de mutlaka çevre dostu, insan dostu, gelecek dostu malzemeler ve sistemler kullanılmak zorunda. Yapı, tesis ve işletmeler kendilerinden yararlanıldığı sırada insan ve çevre dostu olacak. Ayrıca binada kullanılan ürünler mutlaka geri dönüşümlü ve insanlara ve geleceğe zarar vermeyen malzemeler olacak. Bu standartlara uymayı taahhüt eden belediyelere ‘Yeşil Belediye’ adı veriliyor. Bunlar giderek çoğalıyorlar ve kendi aralarında bir iletişim ağı oluşturuyorlar. Bu konsepti kullanan otel ve hastaneler de var. Bunlar ‘Yeşil Otel’ veya ‘Yeşil Hastane’ olarak tanımlanıyor. Amerikan vatandaşlarının dörtte biri seyahatlerinde beş yıldızlı oteller yerine yeşil otelleri tercih ediyorlar. Bu gelişmeler yavaş yavaş dünyaya yayılıyor. Amerika’daki belediyeleri denetleyen yarı kamusal kurumlar var. Bunlardan bir tanesi Dijital Hükümet Merkezi; bu kurum, belediye ve eyaletleri sadece sundukları elektronik hizmetler bağlamında değil, yeşil konseptine bağlı olup olmadıkları çerçevesinde de değerlendiriyor. Su ve Çevre Teknolojileri: Batıda bu gelişmeler yaşanırken ülkemizde neler yapılıyor?.. Dr. Sedat Özkol: AB ile Türkiye arasındaki uyum çalışmaları çerçevesinde belli sektörlerde CE İşareti (Conformite European) alma zorunluluğu gündemde. CE İşareti taşıyan ürünler, kullanıldığı ve üretildiği sırada ve kullanım süresi bittikten sonra geri dönüşümden geçerken hiçbir şekilde insanlara, doğaya ve canlılara zarar vermiyor. Ocak ayından itibaren tüm inşaatlarda CE İşareti taşıyan malzemelerin kullanılması zorunlu olacak. CE İşareti zorunluluğu çevreye karşı yeni bir boyutun gündeme gelmesi demek. Öte yandan yeni Ceza Kanunu’na göre çevreyle ilgili olumsuzluklardan dolayı valilikler, kaymakamlıklar ve belediyeler sorumlu tutuluyor. Çevreye zarar verdikleri taktirde bu kurumları temsil eden kişilerin hem para hem de hapis cezasıyla cezalandırılmaları söz konusu olacak. Valilere ve kaymakamlara ‘Önlemlerinizi alın, iki sene sonra bunlar yaşama geçecek’ denildi. Bu işin kamusal yanı... Onun dışında bilinçli vatandaşın, kentlinin de davranışları gündemde. Biliyorsunuz Türkiye’de Bilgi Edinme Hakkı Kanunu var. 15 gün içerisinde askeri nitelikli veya şahsi sicil dosyası haricindeki her türlü bilgiyi alabiliyorsunuz. Kamu Etik Kurumu geçti. Her kamu kurumunda bir etik yetkili olacak ve kamu kurumunun etik değerlere bağlı kalmasıyla ilgili yaptırımları gündeme getirecek. Bu işin kamusal yanı; buna hesap verilebilirlik deniliyor. Olayın iki boyutu var; birisi vatandaş boyutu, diğeri de kamusal boyutu. Onun yanında bunları bütünleştiren sivil toplum kuruluşları da çalışmalarını devam ettiriyor. Su ve Çevre Teknolojileri: Amerika’daki yeşil yerel yönetim konsepti halkın baskısı sonucu mu oluştu? Dr. Sedat Özkol: Dünyanın hiçbir yerinde halkın baskısı olmadan bir şey yapılmaz. Siyasetçiler ya da özel sektör; bilinçli ve sorumlu yapılanmaları gündeme getiren örgütler yoksa, bildikleri gibi hareket ederler. Bazı kurumlar bu gibi yaklaşımları kendi insani değerleri içerisinde kendi istekleriyle gündeme getiriyor olabilirler; ama onu sürekli kılabilecek demokratik baskı grupları olmadıkça o bir süre sonra sapar. Bunu gündeme getiren, dışarıdan gelen talep, denetim ve baskılardır. İnsanların kendi etik değerleri sadece annelerinden babalarından, dillerinden, dinlerinden aldıklarından oluşmuyor. Modern toplumlarda baskı gruplarının da olması gerekiyor. Bugün dünyada siyasetçiler, yerel yönetimler veya özel sektör kuruluşları, ‘Ben artık Kurumsal, Toplumsal Sorumluluk İlkeleri’ne bağlıyım; Toplumsal Ahlaki Muhasebe ve Denetim’e açığım; Sürdürülebilir İnsani Gelişme’den yanayım, bunu da hesap vererek kanıtlıyorum’ diyorsa, bu yapanlardan değil yaptıranlardan kaynaklanıyor. Dünya çevre hareketinden, dünya kadın hareketinden ya da dünya barış hareketinden kaynaklanıyor. Sadece kanunların yeterli olmadığı gözüküyor. Gerçek sivil toplum kuruluşları ve derneklerle bütünleşmiş insanlar tarafından gündeme getiriliyor bu konular. Bu örgütlerin oluşturdukları gözetim ve denetim mekanizmaları var. Ellerinde bir para gücü, kanun gücü ya da silah gücü yok; güçlü bir kamuoyu oluşturabiliyorlar. Su ve Çevre Teknolojileri: Bizde genelde ekonomik oteller tercih edilir... Türkiye’de yeşil otellere rağbet olacağını düşünüyor musunuz?.. Dr. Sedat Özkol: Rahmetli Üzeyir Garih bir toplantıda ‘Türkiye’de bir Belçika, bir Hollanda, bir Danimarka var; bilgi ve gelir düzeyi anlamında düşünürsek ülkemizde 15-20 milyon insan neredeyse Belçika, Hollanda ve Danimarka boyutlarında bir güç oluşturuyor’ demişti. İnsanlar eskiden olduğu gibi ucuz olsun ya da tapon olsun gibi yaklaşımlardan uzaklaşıyorlar. Örneğin, ‘Bütün renkler kardeştir’ diyen bir kuruluş var. Eğer bu firma bu görüşe bağlıysa, tüketiciler bu firmanın ürünleri üç beş dolar fazla da olsa tercih edebiliyor. Ama o kurum bütün renkler kardeştir dedikten sonra bu ilkeyi ihlal ediyorsa, o zaman kamuoyu bu firmayı siliyor. Amerika’da, özellikle Çin Halk Cumhuriyeti’nde üretilen ürünlerle ilgili olarak gündeme getirilen ‘SA 8000’ diye bir standart var. Çin’de bazı ürünlerin çevreye saygı duyulmadan, sigortasız işçi çalıştırılarak üretildiği iddia ediliyordu. Amerikan tüketicileri, ürünün üzerinde SA 8000 standardını aramaya başladılar, bu standardın olmadığı ürünleri ise satın almadılar. Yani sosyal sorumluluk standardına bağlılar. Bu tip şeyler dünyanın gündemine getiriliyor ve hemen paylaşılıyor. Türkiye’de de bu tip çalışmalar var. Bundan yıllarca önce Avrupa’dan çıkan asbest yüklü bir geminin Türkiye’ye gelmekte olduğu çevre örgütleri tarafından Türkiye’ye duyurulmuştu; Türkiye’deki çevre örgütleri de buna karşı çıkmışlardı. Dolayısıyla Türk insanı da zamanla çevreye saygılı ürünleri kullanmayı tercih edecek. Diğer yandan, bir hizmet ya da bir kurum çevreye saygılıysa doğa dostu ise onun illa da pahalı olması gerekmiyor. Bir ürün veya hizmet etikse, yani ahlaki kurallara uyuyorsa aynı zamanda ekolojiktir, aynı zamanda estetiktir, aynı zamanda da ekonomiktir. Bunun içerisinde kaynak israfı, rüşvet, adam kandırma, kara para aklama gibi işlemler olmadığı için kendiliğinden etik olarak her yapılanma aynı zamanda ekolojik ve ekonomik olur. Yani pahalı değildir ve hatta daha ucuzdur. Su ve Çevre Teknolojileri: Belediyelere yönelik bir eğitim semineriniz olmuştu... Dr. Sedat Özkol: Bizim belki başka toplumlara kıyasla avantajlarımızdan bir tanesi kendi tarihimizi iç içe yaşıyor olmamız. Kendi tarihimize baktığımızda bir kurumun çevreye saygılı olabilmesi ya da çevre dostu olabilmesi için ‘5 e’ dizgesini yaşama geçirmesi gerekir. Birincisi etik, ikincisi ekolojik, üçüncüsü estetik, dördüncüsü ekonomik, beşincisi ise elektronik. Bunların birlikte olması halinde e-kurum olma yolunda adım atılabilir. Sadece elektronik olmak yetmiyor. Tarihimize baktığımızda Osmanlı’da hiç değilse iki ya da üç yüz yıl toplum yaşamının etik, ekolojik, estetik ve ekonomik olduğunu görüyoruz. Bu şeyleri bir araya getiriyoruz. Biz şimdilerde tarih birikimini özümseyip günümüze çıkartarak, elektronik bileşenlerle örtüştürerek bir sentez yaparsak belki daha sağlıklı hareket etmiş oluruz. Yerel yönetimler de bu alanda en etkili kurumlar içinde yer almak zorunda. Yerel yönetimlere yönelik olarak e-belediye dönüşüm konusunda yani etik, ekolojik, estetik, ekonomik ve elektronik belediye olma konusunda öğretim görevlisi olduğum Maltepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Marmara ve Boğazlar Belediyeler Birliği ile birlikte 1995 yılı aralık ayında ilk ‘e-Belediye Dönüşüm Uzmanlık Sertifika Programı’nı gerçekleştirmişti. Belediyelerdeki bilinç düzeyini artırmaya çalışıyoruz. Kadıköy Belediyesi’nde 2000 yılında e-belediye dönüşüm projesini Türkiye’de ilk defa yaşama geçirmiştik. Bu projeye çalışılırken Amerika’daki bazı belediyeleri inceledik. e-belediye hizmetleri çerçevesinde son on yılda beş defa Amerika’daki belediyeler arasında birinci seçilen San Diego Belediyesi’ni etik, ekolojik, estetik, ekonomik ve elektronik hizmetler çerçevesinde örnek belediye olarak gördük. San Diego Belediyesi’nin web sitesindeki organizasyon şemasında belediye başkanının üzerinde ‘San Diegolular’ ifadesi kullanılıyor. Kentte yaşayanları belediye başkanının üzerinde gösteriyorlar. Bu gerçek ve inanılarak yapılmış bir şey. ‘Kentin sahipleri kentlilerdir’ diyorlar. Şu anda da Kadıköy Belediyesi’nin web sitesine bakarsanız Selami Öztürk başkan der, üzerinde de Kadıköylüler yazar. Bu şu demek; Kadıköy Belediyesi’nin hizmetlerinden, belediyenin seçilmiş olan kadroları değil, onlarla ve onlardan daha fazla kentliler sorumludur. Bunun adı iyi yerel yönetişimdir. Bütün kurumlarda böyle bir yapı olsa daha iyi olmaz mı?... Bu vatandaştan gelen bir yaklaşımdır. San Dieogolular bizi oraya koyun demediler ama onların bilinçlilikleri, katılımcılıkları, güçleri yerel yönetime böyle yaptırttı. Su ve Çevre Teknolojileri: En çok görev kime düşüyor?.. Belediyeye mi, vatandaşa mı, kamuya mı, üniversiteye mi, siyasetçiye mi? Dr. Sedat Özkol: Bizde kamu, çok ağırlıklı bir yer işgal ediyor. ‘Devlet küçülsün, saydamlaşsın, özelleşsin’ gibi söylemler bazen haklı olabilir. Ama devlete saydam ol diyenlerin kendilerinin de saydam olması gerekiyor. Herhangi bir memurun baremini söylerseniz ben onun size maaşını söyleyebilirim. Ama özel sektör bunları bile gizli tutar. Kamu kesimi tarihimizde bir çok atılımlara öncülük etti. Şu anda da hiçbir sektörde etik yetkili yoktur; ama devlette etik yetkili var. CE İşareti ve benzeri konularda hep devlet öncülük yapıyor. Özel sektör neredeyse kulağından çekilerek bir takım şeyleri yapıyor. İkinci temel görev bu konuda görev yapmak üzere ortaya çıkmış veya ortaya çıktığını savlayan sivil toplum kuruluşlarına düşüyor. Medya, etik değerlere yabancı kaldıkça her türlü etik değerleri yadsıyarak etik skalanın altında yer alıyor. Olaylara televole mantığıyla bakan, hatta ondan daha da aşağı seviyelerde olaylara yaklaşan medya olduğu sürece başarılı çalışma yapma şansı çok az... İlginizi çekebilir... Marmara Denizi'nde Deniz Taşımacılığında Müsilaj TehlikesiTürk Boğazları Deniz Alanı, İstanbul, Çanakkale Boğazı ve Marmara Denizi'ni kapsar. Alan, Asya ve Avrupa kıtalarını birbirine bağlayan en önemli d... Tuzla Deride Anaerobik Çamur Reaktörünün Çökme NedenleriTuzla deri anaerobik reaktörü ile ilgili videolar incelendiği zaman olayın gaz patlaması olmadığı görülüyor. Gaz basıncından kaynaklı üstünde gaz balo... Yeni Delhi Okhla Atık Su Arıtma TesisiDünya nüfusu artmaya devam etmekte ve tahminlere göre 2030 yılına kadar 8,5 milyara ulaşması beklenmektedir. Bu nedenle modern tarımın karşı karşıya o... |
||||
©2025 B2B Medya - Teknik Sektör Yayıncılığı A.Ş. | Sektörel Yayıncılar Derneği üyesidir. | Çerez Bilgisi ve Gizlilik Politikamız için lütfen tıklayınız.