BIODESULF
HANASU
SAKA ARITIM
WAVIN

Kaçak Yapılaşma ve Şehir Taşkınları

Kaçak Yapılaşma ve Şehir Taşkınları

12 Kasım 2018 | YORUM
124. Sayı (Kasım 2019)
10.332 kez okundu

GİRİŞ

Ülkemizde sık sık taşkınlar meydana gelmektedir. Bu taşkınların çeşitli nedenleri bulunmaktadır. Bu konu Su ve Çevre dergisinin Ocak ve Şubat 2017 sayılarındaki yorum yazılarımda geniş bir şekilde anlatılmıştı. Ülkemizde “Taşkınlar” denilince, şiddetli yağmurlarda mevcut akarsu kesitlerinin bu şiddetli yağmurların debisini taşıyamamasından dolayı yatağını terk ederek etrafa yayılması akla gelmektedir.

TAŞKIN YARATAN NEDENLER

Ülkemizde gerçekleşen şehir taşkınlarının oluşumunda diğer birçok nedenin yanında plansız ve çarpık kentleşme, plansız mühendislik uygulamaları neticesinde dere yataklarının veya hemen kenarlarının “Yol olarak kullanılması”, “Üzerlerinin kapatılması”, “Dere yataklarında yapılan iskân faaliyetleri” önemli taşkın nedenleri olarak sıralanabilir (Acu, 2016).
Taşkın yaratan nedenlerle ilgili Çevre ve Orman eski Bakanı Prof. Dr. Veysel Eroğlu, II. Ulusal Taşkın Sempozyumu’nda yaptığı konuşmada, 2009 yılında İstanbul’da Ayamama Deresi’nde yaşanan taşkında 24 vatandaşımızın kaybına neden olan afetin bu kadar etkili olmasında, İstanbul’daki plansız şehirleşme ve dere yataklarındaki yapılaşmaya dikkat çekmiştir. Ayrıca, “Yol kazanacağım diye bir dere yatağının kapatılması kadar yanlış bir şey yoktur” diye önemli bir tespitte de bulunmuştu.


DERE KORUMA ALANLARI

Ülkemizde geçerli olan Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği’nde “Dere Koruma Alanları” ile ilgili kesin bir madde bulunmamaktadır. Büyükşehir Su ve Kanalizasyon İdareleri tarafından 2560 sayılı İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki Kanun’un verdiği yetkilere göre çıkarılan yönetmeliklerinde içme suyu temin edilen ve içme suyu havzalarından geçen dereler dışında kalan dereler için bir koruma alanı öngörülmemiştir. İstanbul Büyükşehir Belediyesi İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi tarafından 2011 yılında çıkarılan İSKİ İçme Suyu Havzaları Yönetmeliği ile ilk defa dere koruma alanı sınırı ile ilgili olarak şu madde yer almıştır (Madde 6): “İmar Planları hazırlanırken, EK-1’de isimleri verilen derelerin her iki tarafında, kadastral sınırlarından itibaren 100 metrelik yapı yaklaşma mesafesi bırakılır. Derelerin yapı yaklaşma mesafesi içinde kalan bu alanlardaki yapılaşma hakları parsel yüzölçümünün %60’ı hesaplanmak kaydıyla EK-2’de verilen yoğunluk değerlerine göre ait olduğu imar planı sınırı içinde bulunan havza dışındaki alanlar ile orta ve uzun mesafeli koruma alanlarında kullanılır. Bu durumda, yapı yaklaşma mesafesi içinde kalan bu alanlar, ağaçlandırma, yol, yeşil alan, rekreasyon vb. maksatlarla kullanılmak üzere, kamuya bedelsiz devredilir ve bu alanlarda yapı yapılamaz.”

Bu madde, 16.01.2013 tarihli değişiklikle, “İçme suyu havzalarında EK-1’de isimleri verilen derelerin, orman alanları ve tarımsal niteliği korunacak alanlar dışında kalan kısımlarında; ıslah projesine uygun olarak bu derelerin ıslah kesitinin her iki yanında; temizlik, bakım ve onarımlarının yapılabilmesi maksadıyla imar planlarında en az 10 metrelik dere işletme bandı ayrılır. Dere ıslah alanı ile dere işletme bantları idarece kamulaştırılır” şekline dönüşmüştür. Bu Yönetmeliğe göre İSKİ içme suyu havzalarında isimleri belirtilen derelerin yapı yaklaşma mesafeleri
içerisinde yapı yapılamayacağı ifade edilmektedir. Bu parsellerin imar hakları plandaki donatı alanlarına bedelsiz terk edilmesi koşuluyla, planda donatı alanında kalmaması durumunda ise yeşil ve veya yol olarak kullanılmak üzere kamu eline bedelsiz geçmesi koşuluyla ait olduğu onaylı imar planı sınırları içerisinde ilçe belediyesince uygun görülen konut, konut+ticaret alanında kalan başka parsellerde kullanılabilir.

Dere mutlak koruma alanları ile ilgili İzmir Su Havzaları Koruma Yönetmeliği İzmir Büyükşehir Belediyesi İzmir Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü tarafından da hazırlanmış olup, İZSU Su Havzaları Koruma Yönetmeliği olarak isimlendirilmektedir. Su toplama havzası yağış alanlarındaki dereler İZSU’ca koruma altına alınmıştır. İçme ve kullanma suyu rezervuarını besleyen tüm sulara, akar ve kuru derelere hiçbir surette atıksu ve arıtılmış atıksu deşarjı ile atık deşarjı yapılamaz. Su havzalarında dere mutlak koruma bandı uygulanacak dereler belirleninceye kadar, 0-200 m. dere mutlak koruma bandı tüm dereler için geçerlidir. Derelerin her iki yanındaki mutlak koruma bantlarında yapı ve tesislere izin verilmez. Bu bantlarda bulunan tüm yapı ve tesislerin uzaklaştırılmaları esastır (Madde 5: Dereler).

Bu maddeye daha sonra “Tahtalı Barajı kısa, orta ve uzun mesafeli koruma alanlarında bulunan ve bu Yönetmeliğin eki olan Liste 1’de belirtilen derelerin her iki tarafındaki 0-100 m.’lik koruma bantları geçerlidir. Bu yönetmeliğin eki olan Liste 1’de verilen derelere ait dere mutlak koruma bantlarındaki mevcut yapı ve tesisler, İZSU Yönetim Kurulu Kararı ile kamulaştırılır ve uzaklaştırılır” ve “Çamlı Barajı kısa, orta ve uzun mesafeli koruma alanlarında bulunan ve bu Yönetmeliğin eki olan Liste 2’de belirtilen her iki tarafındaki 0- 150 m’lik koruma bantları geçerlidir. Mevcut yapı ve tesis kapsamı dışında kalanlar, kaçak yapı olarak değerlendirilir ve İZSU tarafından yıkılarak uzaklaştırılır” fıkraları eklenmiştir. Bu örneklerden görüldüğü gibi
5216 no’lu kanuna bağlı olarak kurulmuş 30 büyükşehir belediyesinde içme suyu havzaları içinde bulunan dereler için koruma bandı genişlikleri belirlenmiş olduğu görülmektedir. Belirlenen
bu derelerin dışında kalanlar hakkında bir karar bulunmamaktadır ve bu nedenle buralarda kaçak yapılaşma olmaktadır. 5393 no’lu kanuna tabi olan 51 belediyeden birisi, Çorum Belediyesi
yetkililerinden aldığım bilgiye göre 4373 sayılı Taşkın Sulara ve Su Baskınlarına Karşı Korunma Kanunu çerçevesinde taşkına uğrayan ve uğraması muhtemel sahaların tespiti ve bu
sahaların iskana kapatılarak, taşkına neden olacak mevcut yapılar var ise kaldırılması görevi Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü yetkisindedir. Belirlenen bu derelerin dışında kalanlar hakkında bir karar bulunmamaktadır ve bu nedenle buralarda kaçak yapılaşma olmaktadır.  Bu bilgilere ve bugüne kadarki izlenimlerime göre ülkemiz genelinde ve şehirlerde dere kenarlarında taşkınların etkisini en aza indirmek tüm dereler için koruma bandı öngörülmemekte ve bu konu genelde şehirlerimizde acil bir husus olarak ele alınmamaktadır.

DERELERIN RISK HARITALARI

Taşkınlarla ilgili olarak şehircilik çalışmalarına altlık teşkil etmek üzere Dere Risk Haritaları hazırlanması önemli olmasına rağmen ülkemizde ilk defa böyle bir çalışma 2009 Eylül ayında İstanbul’da Q500 yıllık tekerrürlü yağış (saatte metrekareye 88,4 mm) sonucu meydana gelen Ayamama Deresi Taşkınını takiben gerçekleştirilmiştir (Demir,2010). Bu yağış 32 can kaybı ile 3816 konut ve 1490 işyerinin zarar görmesine ve mal kaybına neden olmuştur. Bu taşkınların meydana gelmesinde dere kesitlerinin küçültülmesi, dere yataklarına inşaat yapılması gibi faktörler etken olmuştur. Benzeri tehlikeleri tekrar yaşamamak için Ayamama Deresi risk haritaları İSKİ tarafından hazırlanmıştır.Dere mutlak koruma alanları ve alınması gereken önlemler aşağıda açıklanmıştır.

Kırmızı bant içerisindeki mutlak koruma alanı içerisinde, dere yatakları, vadi tabanları ve dere koruma bantlarında kazı, hafriyat, dolgu, döküm, malzeme depolama gibi faaliyetler kamu, çevre sağlığı ve dere taşkın riski bakımından kesinlikle yasaktır. Ayrıca dere ya da vadi kesitinin daraltılmaması, dere yatağının doğal halinin korunması, arazinin eş yükselti eğrilerinin değiştirilmemesi, dere yatakları ve koruma bantları dâhilinde sedde, topuk, duvar gibi yüzeysel suların akışını engelleyecek yapılar kesinlikle yapılmamalıdır. Taşkın kontrolü amacıyla derelerin üzeri kesinlikle kapatılmamalıdır. Akarsu ve dere yatakları yol olarak kullanılmamalıdır. Daha önce inşa edilmiş taşkın kontrol tesislerinin üzeri kapatılmamalıdır.
Dere mutlak koruma bandı olarak belirlenen bu alanlarda servis yolları ve yeşil alanlar ayrılmalıdır. Ancak bu alanlarda yapılaşmaya izin verilmemeli, derenin akışını engelleyecek, topografyasını değiştirecek herhangi bir çalışma yapılmamalıdır.

Mavi bant içerisindeki mutlak koruma alanlarında, imar parsellerinde bodrum katlarına izin verilmemelidir. Ancak, bodrum yapılması zorunlu hallerde bu katlar konut, depo, otopark gibi her türlü ticari ve diğer riskli faaliyetler amacıyla kullanılmamalıdır. Yağışlı havalarda yağmursularının atıksu kanalizasyon hatlarına karışması sonucu yaşanan geri tepme olaylarının önlenebilmesi için taşkın riski taşıyan dere mutlak koruma bandına komşu yapılarda, bina atıksu tesisat çıkışı zemin kat seviyesinden yapılacak, parsel bacası çıkışı mümkün olan en yüksek eğim ve kotta atıksu kanalizasyon şebeke hattına bağlanmalıdır. Varsa bina bodrum katlarından atıksu parsel bağlantıları yapılmayacak ve olanlar da iptal edilecektir. Herhangi bir noktada su basman kotunun, bu noktadan dere kesitine dik ve en yakın mesafedeki dere kenar duvar kotundan +1,50 metre yüksekte olması zorunludur. Binaların zemin ve varsa bodrum katlarının taşkın zararlarına karşı sigortalanması zorunludur.

Kimyasal tesisler, bakımevleri, hastaneler, öğretim kurumları, jandarma ve polis karakolu, yangın istasyonu ve taşkın esnasında müdahalede bulunacak personelin bulunduğu ve ekipmanın depolandığı tesislere ait yapı grubuna dere mutlak koruma bandına komşu imar parsellerinde izin verilmemesi önerilmektedir. Beyaz bant içerisindeki mutlak koruma alanında ise mavi bant için belirtilen hususlar geçerli olup, bu binalarda sigortalama zorunlu tutulmamıştır. İSKİ tarafından Ayamama Deresi’nde 500 yıllık yağış debisi dikkate alınarak projelendirilen ve yürütülen toplam 8.3 kilometrelik ıslah çalışmalarına 28 Ağustos 2008 tarihinde başlanmıştır. Islah çalışmalarının taşkınları etkileyecek 6,8 kilometrelik bölümü bitirilmiştir. Geriye kalan ve taşkın olması durumunda önem arz etmeyen 1,5 kilometrelik kısmı, kamulaştırma sorunları nedeniyle halen bitirilememiştir. Buradaki dere ıslahında, sorunlu olan yol ve kavşak geçişlerindeki kesitlerin genişletilmesi, yetersiz ve düzensiz olan dere güzergâhının düzeltilerek sel riskinin ortadan kaldırılması amaçlanmıştır. Yapılan çalışmalarla dere yatağı 4 kat genişletilmiş, dere güzergahında yer alan kaçak ve dere alanına girmiş 119 yapının da yıkımı gerçekleştirilmiştir. Taşkınlardan korunabilmek için ülkemizdeki tüm dereler, aşağıda görülen şekilde düzenlenmeli ve bir koruma bandına sahip olmalıdır.

YIKILAN KAÇAK YAPILAR

Ülkemizde kanunlarımızda yer almasına rağmen kaçak yapılar yetkili kuruluşlarca nadiren yıkılmaktadır. Bu nedenle kaçak yapı sayısı çıkarılan çok sayıda İmar Aflarına rağmen
azalmamıştır. 2018 yılında yürürlüğe konulan İmar Barışı düzenlemesine (imar affı) bugüne kadar sayısı sekiz milyonu geçmiştir. Bu yüksek sayı ülkemizde kaçak yapılaşmanın aşırı boyutta olduğunu ve vatandaşlarımızın yeniden imar affı ve düzenlemeleri çıkacağı kabulüyle kaçak yapı yapmaya devamlı olarak yönelmelerine teşvik ettiğini göstermektedir. 2018 yılında çıkarılan İmar Barışı düzenlenmesinde belirtildiği gibi 31.12.2017 tarihinden sonra yapılan kaçak yapıların yıkılması sağlanmalı ve bundan böyle alınacak tedbirlerle belediyeler ve hükümetimizin temsilcisi olan mülki amirlikler buna mani olmalıdır.

İstanbul’da imara aykırı inşa edilen Park Otel’in 1993-1994 yılında kaçak katlarının İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından yıktırılmasından beri ilk defa Rize’nin Muradiye beldesinde, 2 Ağustos’ta meydana gelen sel ve heyelanda Kömürcüler Köyü’nde, sahibinin “İmar Barışı”ndan yararlanmak için başvuruda bulunduğu, dere yatağına 25 yıl önce 3 katlı inşa edilen, ardından ise ilave katlarla 8 kata çıkan ve fotoğrafta görülen bina 3 Ekim 2018 tarihinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nca yıktırılmıştır. Yıkımı süren bina çevresinde açıklamada bulunan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Altyapı ve Kentsel Dönüşüm Genel Müdürü Vedat Gürgen, imar barışı uygulamasının, imar affı olmadığını vurgulayarak, yaşanan iklim değişikliğiyle ani sel felaketlerinin yaşandığına işaret ederek, “Doğu Karadeniz’in içerisinde yeni iklim ve yağış rejimlerine göre bölgeyi en baştan çalışıyoruz. Burada dere üzerine yapılan binaları, yapılan dolguların ve yapılmış olan yapıların tek tek tespitleri de yapılıyor. Bu çerçevede Artvin’den başlayıp bu senenin sonunda bir eylem planı hazırlanmış olacak” açıklamasını yapmıştır.

Yukarıdaki açıklamadan sonra basında yer alan “Doğu Karadeniz’de imar barışını fırsat bilerek yapılan çok sayıda bina yıkıldı ve çok sayıda bina da yıkılacak” haberini okuduğumda, yurdun birçok yerinde imar barışını fırsat bilenlerin yaptığı binaların da yıkıldığı haberlerine internette rastladım. Bu haberler beni taşkınların engellenmesi hususunda umutlandırdı.

SONUÇ

Yukarıdaki anlatımlardan ve örneklerden de görüldüğü gibi ülkemizde dere yataklarında çok sayıda kaçak yapı inşa edilmiştir. Bu kaçak yapılar dere enkesitlerinin daralmasına ve taşkın durumlarında dere kenarlarındaki koruma bantlarının etkilenmesine neden olmaktadır. Bu nedenle ülkemizde meydana gelen taşkınlar büyük mal kaybına ve bazen de can kaybına sebep olmaktadır. Ülkemizde bu tip ve diğer kaçak yapılarla mücadele gerektiği gibi sürdürülmediğinden ve belediyelerin konuya sahip çıkmadığından ülkemizde sık sık imar affını (İmar
Barışı düzenlemesi) sağlayacak adımlar hükümetlerce atılmakta ve soruna devamlı çözüm aranmaktadır. Konunun esas sahibi olan belediyeler bazen teknik yetersizlikler nedeniyle
bu tip kaçak yapılara mani olamamakta, bazen de oy kaygısıyla bu tip kaçak yapıların yapılmasına engel olmamaktadırlar. Yıkılması yolunda yetkili mülki amirliklerce karar verilse
bile yıkımı 7-8 yıl almaktadır. 80’li yıllarda Bakanlığım döneminde yaptırdığım bir çalışmada, kaçak yapılaşmaya göz yuman belediyelerin durumlarını inceletmiştim. İki bine yakın belediye başkanı hakkında bakanlıkça dava açılmış olduğunu ve bu davalarda hiçbir belediye başkanının ceza almamış olduğunu öğrenmiştim. Kaçak yapılaşmanın önemli nedenlerinden birisi belki de kaçak yapılaşmaya göz yuman belediye başkanlarının ve dolayısıyla belediyelere herhangi bir cezai işlem uygulanmamış oluşudur.

Ülkemizde 2018 yılında yürürlüğe konulan imar affına 8.5 milyon müracaat yapılmıştır ve yıl sonuna kadar bu rakamın 15 milyon olması beklenmektedir. Bu yüksek sayı ülkemizde kaçak yapılaşmanın aşırı boyutta olduğunu göstermektedir. Yıllardan beri genelde halkımız imar affı çıkacağı kabulüyle kaçak yapı yapmaya devam etmiştir. 2018 yılında çıkarılan İmar Barışı düzenlemesinde belirtildiği gibi 31.12.2017 tarihinden sonra dere yatağına ve koruma bandına yapılmış kaçak yapıların bundan böyle de taşkınlara engel olabilmek için kesinlikle yıkılması yoluna, Rize’de 8 katlı binada olduğu gibi gidilmelidir. Bundan böyle alınacak tedbirlerle belediyeler ve hükümetimizin temsilcisi olan mülki amirler her türlü kaçak yapılaşmaya mani olmalıdırlar.

KAYNAKLAR


- Ahmet SAMSUNLU, Ulusal Taşkın Sempozyumu’nun Ardından-2, Su ve Çevre Dergisi 2017 Şubat sayısı

- Ahmet SAMSUNLU, Ulusal Taşkın Sempozyumu’nun Ardından, Su ve Çevre Dergisi 2017 Ocak sayısı

- Bilal KİRMENCİOĞLU, “Türkiye’de Dere Yataklarına Müdahalelerin Taşkınlar Üzerindeki Etkilerinin Değerlendirilmesi - Uzmanlık Tezi - Orman ve Su İşleri  Bakanlığı, 2015.

- Ahmet DEMİR, “Şehir Taşkınları ve İstanbul”, 2. Ulusal Taşkın Sempozyumu, 2010.

- Zeynep ŞENKESEN, “Şehirlerde Taşkın Nedeniyle Şehircilik ve Mühendislik Açısından Alınan Önlemler”, İTÜ Kentsel Altyapı ve Çevre Planlaması Dersi Yüksek Lisans Ödevi,2012, (Yöneten: Ahmet Samsunlu).

- https://emlakkulisi.com/dere-yapiyaklasma- siniri-nedir/249689

- M. Tevfik GÖKSU, Ahmet SAMSUNLU, Mehmet PATAN, İsa YILMAZ, Aynur G. ULUĞTEKİN, “İstanbul’da Taşkın Kontrol ve Dere Düzenleme Çalışmaları”, 1. Ulusal Taşkın Sempozyumu, DSİ Yayını, 10-12 Mayıs 2006.

- Murat ACU, “Taşkınlar”, 4. Ulusal Taşkın Sempozyumu, DSİ Yayını, 23-25 Kasım 2016.

- Veysel EROĞLU, II. Ulusal Taşkın Sempozyumu konuşması, 22-24 Mart 2010. l


 

İlginizi çekebilir...

Çevre Mühendisleri Odası Semineri

Erzurum DSİ teşkilatında çevre mühendisi olarak çalışan Hayati Ayık, Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi'nde 7.12.2019 tarihinde başlatılan Y...
8 Aralık 2020

İstanbul Dereleri ve Sorunları

İstanbul'da derelerin sahibinin kim olduğu kesin olarak belli değildir....
7 Ağustos 2020

İstanbul Dereleri ve Sorunları

Dünya Araştırma Enstitüsü, 2030 yılında dünya nüfusunun yarısının su sıkıntısı yaşayacağını; sellerin etkisinin 3 kat artacağını, 54 milyon insanın et...
30 Haziran 2020

 
Anladım
Web sitemizde kullanıcı deneyiminizi artırmak için çerez (cookie) kullanılır. Daha fazla bilgi için lütfen tıklayınız...

  • Boat Builder Türkiye
  • Çatı ve Cephe Sistemleri Dergisi
  • Enerji & Doğalgaz Dergisi
  • Enerji ve Çevre Dünyası
  • Tersane Dergisi
  • Tesisat Dergisi
  • Yalıtım Dergisi
  • Yangın ve Güvenlik
  • YeşilBina Dergisi
  • İklimlendirme Sektörü Kataloğu
  • Yangın ve Güvenlik Sektörü Kataloğu
  • Yalıtım Sektörü Kataloğu
  • Su ve Çevre Sektörü Kataloğu

©2025 B2B Medya - Teknik Sektör Yayıncılığı A.Ş. | Sektörel Yayıncılar Derneği üyesidir. | Çerez Bilgisi ve Gizlilik Politikamız için lütfen tıklayınız.