
TBMM Çevre Komisyonu Başkanvekili ve AB Uyum Komisyonu Üyesi Prof. Dr. Mustafa Öztürk: "İl Bazında Suyun Tek Bir Patronu Olur"![]()
AB müzakereleri çerçevesinde çevre faslının açılmasıyla çok ciddi yatırımlar ve mevzuat uygulamaları yapılması gerektiğini hatırlatan TBMM Çevre Komisyonu Başkanvekili ve AB Uyum Komisyonu Üyesi Prof. Dr. Yerel yönetimler işletmecilik yapmalı Sorunun temelinde "işletmecilik" mantığının zayıf olmasının yattığını dile getiren Öztürk şu yorumlarda bulunuyor: "Ülkemizde genel olarak içme suyu konusunda pek bir problem yok, yatırımlar yapılıyor. Bakım ve onarım konularında işletmeciliğinin doğru yapılması şart. Kaçak ve kayıpları minimize edilmesi, içme suyu kaynağının korunması, sürdürülebilir bir yönetiminin olması lazım. Bazı illerimizde yüzde altmışlara yakın kayıp yaşanıyor. Türkiye'de şebekeye verilen altı buçuk milyar metreküp suyun yaklaşık üç buçuk milyar metreküpü şebekede kayboluyor ya da kaçak olarak kullanılıyor. Dolayısıyla suyu getirmek yetmiyor; suyu doğru yönetmek, doğru bir yönetim modeliyle güçlü bir yönetim modeli oluşturmak şart. Ayrıca bakım onarım, tamir için yeterli gelirlerinin, yeterli bedellerin temin edilmesi gerekiyor. Suyun bedeli olarak ton başına 100, 200 kuruş alıyorsanız, bu suyu vatandaşa sağlıklı ulaştırıp temiz bir su içirmeniz mümkün olmaz. Bunların bir bedeli var ve bu bedellerin doğru belirlenmesi gerekiyor. Beş kişilik bir aile ayda Arıtma tesisleri kurulmalı "En önemli ikinci konu atıksular... Artan nüfus ve su kullanımı, sanayileşme atıksu problemini ciddi boyutlara ulaştırdı. Kanalizasyon sisteminin sonuna atıksu arıtma tesisi yapılması lazım. Bu yapılmadığı zaman başka birçok şeyle birlikte göller, denizler, akarsular ve alıcı ortam da tehlikeye girer. Bir metreküp evsel atıksu 60 ton yüzeysel ve yeraltı suyunu kirletiyor, kullanılmaz hale getiriyor. Atıksuyun uzaklaştırılması, arıtılması için arıtma tesisleri kurulmalı. Arıtma tesisini kurduktan sonra tesisin de doğru işletilmesi lazım. Kanalizasyonun bakımı için, atıksuyun arıtılması için, işletmesi için, bakım-tamir için bedel lazım. Ve tüm bunlar için kurumsal bir kapasite şart. Türkiye'de entegre su yönetim modelinin devreye girmesi gerekiyor. Yani suya sadece atıksu olarak, içme suyu olarak bakmak yetmiyor; havza korumadan başlanmalı. Göl ve akarsularda dengeyi korumaya dikkat edilmeli. En önem verilmesi gereken şey, göl ve akarsularda dengeyi korumak. Korunmazsa, suda büyük problemler yaşanır. Uzaklaştırılan su da dereye, göllere, akarsulara arıtıldıktan sonra verilmeli. Su yönetiminde merkezi yönetim izleme ve kontrol yapacak. Göllerin, akarsuların sağlıklı çalışması ve işletilmesi merkezi denetimde olacak ve yerel yönetimle koordinasyon içinde çalışacak..."
Suyun da bir sanayi sektörü olmalı!.. "Suyun da bir sanayi sektörü olmalı. Bazı sivil toplum örgütleri bu yaklaşımı yanlış anlıyorlar. 'Suyu Ahmet'e, Mehmet'e sattınız, satıyorsunuz' diyorlar. Hayır öyle değil. Bugün Fransa'da suyun yönetimi devlet kontrolü, denetimi ve takibi altında. İşletmeciliği artık devlet yapmıyor. Devlet bir kanalizasyon sisteminin, atıksu arıtma veya içme suyu tesisinin işletmesini yapmıyor. Mesela Londra dört bölgeye ayrılmış. Serbest rekabet nedeniyle fiyat fazla artmıyor. Artması mümkün değil, artırılırsa ciddi cezalar geliyor. Böyle bir su sektörü komşu ülkelere Türk firmalarının girişini de kolaylaştırır..." Verimli işletmecilik modeline geçilmeli "Türkiye'de entegre su yönetimiyle ilgili ilk başlangıç, DSİ'nin Çevre ve Orman Bakanlığına bağlanmasıyla yapıldı. Suyun artık Türkiye'de tek bir patronu olsun istedik. Entegre Su Kanunu çıkması lazım. AB ile kanun hazırlandı. Bu da yetmiyor, Çevre Ajansı'nın kurulması lazım. Çevre Bakanlığının kurumsal kapasitesi evrensel şartlara göre güçlendirilmeli. Yerelde de iki bin nüfuslu bir belediyeye içme suyunu temin et, kaynağı koru, şehre getir, atıksuyunu uzaklaştır, arıt, dereye geri ver diyorsunuz. Burada onlarca adam çalışacak. Bunun yerine her ilde bir tane yönetim oluşturulması taraftarıyız. O personeli hem orada hem küçük belediyesinin içme suyu, atıksu tesislerinde çalıştırsın. Böylece optimum verimlilik sağlanır, kayıp-kaçaklar önlenir. Ülke verimli işletmecilik modeline geçmeli..." Havzalar arası su geçişine izin verilmeli "Kaynaklarımızı kirletmemeliyiz. Dengeyi bozmayacak bir model oluşturulmalı. Havzalar arası su geçişine izin verilmeli. Mesela Karadeniz Bölgesi aşırı yağış alıyor ve seller, taşkınlar oluyor. Bölgedeki taşkınları da yumuşatmak için buradaki suyu başka bir yere aktarmanın modelleri üzerinde durulmalı. Denge korunmalı. Dünyanın her yerinde bu var. İngiltere böyle yaşıyor, İngiltere'de yüzlerce kilometre su, kanal sistemiyle nehir gibi akarak ülkeye dağılmış durumda. Bizde de aynısı olabilir..." Kaynak doğru yönetilmeli "Türkiye'de verimli atıksu arıtma tesis modelleri devreye girmeli. Bir belediye suyu az bir bedelle veriyorsa, o belediye içme suyunu sağlıklı getiremez ve atıksuyunu sağlıklı uzaklaştıramaz. Bazı belediyelere işe küçük bakıyorlar. Atıksu arıtma tesisini işletmiyorlar ve alıcı ortamı tehdit ediyorlar. Belediyelerin gelirleri iyi ve kurumsal kapasiteleri yeterli olmalı. Kaynağın doğru yönetilmesi ve işletilmesi lazım. Yönetmediğin zaman her yeri mahvedersin. Sürdürülebilir yönetim şart..." Tesislerin işletmeciliğini belediye kendi yapmamalı "Bir atıksu arıtma tesisinin, içme suyu şebeke sisteminin işletmeciliğini, bakımını, tamirini belediye kendisi yapmamalı; yaptırmalı!. Ama bir yıl değil, otuz yıllık anlaşmalarla. Bir sektör doğurmalıyız. Sektör geliştikçe kalite de artar. Denetleme sistemini de oturtamadık; üzerimde durduğum bir şey de 26 havzada Çevre Bakanlığına bağlı ajans kurulması. Kamu denetleyecek, izleyecek, raporlayacak, yaptırım uygulayacak. Bunun da yolu, kamunun yatırım yapmaktan ziyade bu yola girmesi. Kamu fon oluşturmalı. Fon oluşturmalı derken, her önüne gelene para verecek anlamına gelmiyor. Yatırıma yöneltecek, bedelini de ödeyecek. Mesela Almanya'daki Kfw altyapı hizmetlerinde bu tip yatırımlara ciddi destekler veriyor. Benzer destekleri sağlatmamız gerekiyor. Yatırımcı bunun bedelini sizden bir yılda almaz, on-on beş yılda alır ve önünü görür. Otuz yıllık yaklaşımlar bir sektör doğurur. Sektör doğduğu zaman ülkede pompa, filtre, santrifüj, membran, elek, ızgara üretimleri artar, gelişir. Sonuçta, istihdam sağlanır, yatırım ve işletme maliyetleri düşer. Özel sektörün işletmecilik açısından önünü açıcı sistemler kurulmadığı, çevre sanayi kalkınmadığı sürece Türkiye çevre sorunları yaşamaya devam eder..." Üniversiteler araştırma yapmalı "Üniversitelerin azot, fosfor vs. analizleri yapması bana çok yanlış geliyor. Üniversiteler, 'havza yönetimi nasıl olmalı?', 'su nasıl doğru yönetilir?' gibi konularda Ar-Ge ve araştırmalar yapmalı. Çevre laboratuvarı sektörünü doğurmalıyız. Bugün çevre laboratuvarı sektörü, çevre mühendisliği bölümlerimiz tarafından oluşturulamıyor. Üniversitelerin çevre mühendisliği laboratuvarları özel sektördeki laboratuvarları bakanlıkla birlikte izlemeli, takip etmeli. Gidip de bir sanayicinin deşarj edilen noktasından numune alıp, rapor yazarsa basit bir laboratuvar seviyesine iner. Üniversiteler yeni vizyonlar geliştirmeli, örnek modeller oluşturmalı."
İlginizi çekebilir... ETA Ekipman Genel Müdürü İbrahim Yazıcı: "Yarının Beklentilerini Karşılayacak Teknolojiler için çalışıyoruz"Dergimizin sorularını yanıtlayan ETA Ekipman Genel Müdürü İbrahim Yazıcı, firma olarak yalnızca bugünün ihtiyaçlarına değil, yarının beklentilerine de... AKATED Yönetim Kurulu Başkanı Yasın Torun: "Avrasya Su Fuarı: Suyun Geleceği için Teknoloji ve Bilgi Buluşması"Altyapı ve kazısız teknolojiler derneği (AKATED) Yönetim Kurulu Başkanı Yasin Torun, 5-6 kasım 2025 tarihlerinde düzenlenecek Avrasya Su Fuarı'nın... Su ve Atık Suya Yaklaşımda Ökotek ile Yeni PerspektiflerÖkotek Yönetim Kurulu Başkanı Şebnem Aybige Barlas, döngüsellik ve değer artırımının kendileri için büyük önem taşıdığını belirterek, upcycling kavram... |
||||
©2025 B2B Medya - Teknik Sektör Yayıncılığı A.Åž. | Sektörel Yayıncılar DerneÄŸi üyesidir. | Çerez Bilgisi ve Gizlilik Politikamız için lütfen tıklayınız.