
Endüstriyel Kirlenme Kontrolü Sempozyumu Haziranda Düzenleniyor![]()
İstanbul Teknik Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü'nün yirmi yıldan bu yana geleneksel olarak düzenlediği Endüstriyel Kirlenme Kontrolü Sempozyumlarının 12.'si, 16-18 Haziran 2010 tarihleri arasında İTÜ Ayazağa Kampusu Süleyman Demirel Kültür Merkezi'nde organize edilecek. İki yılda bir düzenlenen Endüstriyel Kirlenme Kontrolü Sempozyumu, çevre mühendisliğinin ilgi alanına giren hemen hemen bütün konularla ilgili, oldukça kapsamlı, Türkiye'nin sorunlarına çözüm nitelikli çalışmaların, raporların ve bildirilerin sunulduğu bir toplantı olma özelliğini taşıyor. Sempozyumda sunulacak olan 150 bildiriden 78'i üniversite kesiminden gönderilen bildiriler içerisinden seçilerek kabul edildi. Çevre konusunda faaliyette bulunan resmi ya da özel kurumlardan gelen yirmiden fazla bildiri var. Bunların içerisinde Çevre ve Orman Bakanlığı, büyükşehirlerde su ve katı atıkla ilgili görevleri yüklenen İSKİ, ASKİ, KASKİ gibi kurumlar, DPT, TUBİTAK, Kalkınma Bankaları temsilcileri ve Kuzey Kıbrıs'ın çevre koruma dairesi gibi kurum ve kuruluşlar yer alıyor. Kamu kurumlarının ve üniversitelerin dışında da, özel sektörden yaklaşık on civarında bir bildiriyle katılım söz konusu. Bir de bu üç gruptan, yani üniversite, özel sektör ve devlet kurumlarından uzmanların bir araya gelerek oluşturdukları bildiriler var. Sempozyumun önemli bir özelliği de, çevrenin her konusuyla ilgili bildirilere katılım olanağı sağlaması. Konu başlıklarında çevre konusunda yönetimsel ve hukuksal düzenlemeleri içine alan çevre yönetim sistemleri alanında 2 oturumda toplam 10 bildiri sunulacak. Sempozyum ve endüstriyel kirlenme konularında bilgi aldığımız Sempozyum Düzenleme Kurulu Başkanı ve İTÜ İnşaat Fakültesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kadir Alp, sempozyumun artık ulusal ölçekten çıkması gerektiğini belirterek, İTÜ'nün bu alanda oldukça kaliteli uluslararası sempozyumlar düzenleme olanağına sahip olduğunu söylüyor ve sonraki sempozyumların "uluslararası açılımla" yapılmasının büyük yarar sağlayacağını vurguluyor. Kalp, şu bilgileri veriyor: "Suda, atıksularda, katı atıklarda fizikokimyasal yöntemlerle atıkların zararsız hale getirilmesine yönelik uygulamalar oldukça büyük ilgi alanı oluşturuyor. Türkiye'de üniversitelerde en çok bu alanlarda çalışma ve araştırmalar yürütülüyor. Bu alanda üç ardışık oturumda toplam 16 bildirinin sunulması sağlanacak. Biyolojik arıtma, katı ve tehlikeli atıklar, hava kalitesi ve gürültü konuları da sempozyumda ağırlıklı olarak işlenecek. Bütün dünyada gittikçe önem kazanan bir alanı oluşturan, üretimde çevreyi çok daha fazla dikkate alan ve mümkün olduğunca üretim safhasında atık oluşumunu minimize etmeye yönelik yeni teknolojiler ve bunların ülkemizdeki uygulanmaları da öne çıkartılması gereken bir alan. Bu konuya da altı bildiri ve bir oturumla yer verdik. Sempozyumumuzda bu bildirilerin dışında, iki ya da üç adet çağrılı konuşmacıların yer alacağı ve hem dünyada hem de ülkemizde öne çıkan çevre konularını ele alacağımız panellerimiz olacak. Bu panellerden bir tanesi, özellikle iklim değişikliği kapsamında, ülkemizdeki çevre mühendisliği eğitiminin ne gibi açılımlar yapması gerektiği konusunu ele alacak. Aynı zamanda bu iklim değişikliği konusunun, ülkemizin endüstriyel sektörü için ne gibi sorumluluklar ya da ne gibi imkanlar getirdiği konusunu da bu panelde ele almaya gayret edeceğiz..." "Bir diğer panelimiz, AB'ye hazırlık aşamasındaki Türkiye'de özellikle endüstriyel sektörün Avrupa'daki çevre mevzuatlarıyla uyumluluğuyla ilgili olacak. Bu panelde de sanayicinin, bakanlıkların ve bu alanda hizmet sunumu açısından gittikçe zenginleşen özel sektördeki danışmanlık firmalarının katkılarını göstermeyi amaçlıyoruz. Bu itibarla çatı organizasyonu konumunda olan Çevre ve Orman Bakanlığı'nın ciddi katkı sağlayacağına inanıyoruz..." Özel sektörün sorumlulukları yaygınlaşıyor "Özel sektörün çevre konularıyla ilgili sorumlulukları yeni düzenlemelerle oldukça yaygınlaşıyor ve uzmanlık alanlarına gerek duyuyor. Türkiye'de sanayi tesislerinde, çevre görevlisi unvanı ile endüstriyel tesisin çevreye yönelik bütün hukuki süreçlerini ve sorunları takip ederek yönetmesi düşünülen bir eleman görevlendirmesi gündeme geldi. Bu personel birtakım eğitim ve sertifika süreçlerinden geçtikten sonra tesisin çevreyle ilgili sorumluluğunu üstleniyor. Bu aslında önemli, ülkemizde uzun zamandan beri ihtiyacı hissedilen bir uygulamaydı. Çevre ve Orman Bakanlığı, bir düzenlemeyle buna katkıda bulundu. Fakat yönetmelik Türkiye'de otuzu aşkın çevre mühendisliği bölümünün mezunlarına yeteri kadar yetki verme ve istihdam etme noktasında sıkıntılı bir yönetmelik olarak çıktı. Biz çevre mühendisliği bölümünden mezun ettiğimiz öğrencilerimizin eğitimini aldıkları alanlarında çalışmalarını çok önemsiyoruz. Ama maalesef bugüne kadar mezunlarımızın amacına uygun bir şekilde istihdam edilemedikleri görüyoruz. Söz konusu yeni açılım çevre mühendislerini, çevre görevlisi olma konusunda yeteri kadar desteklemiyor. Biz de mezunlarımızdan ve öğrencilerimizden gelen istekler doğrultusunda gerekli değişikliklerin yapılması konusunda katkıda bulunmaya çalıştık. Bunu sempozyumda da dile getirerek, konuyla ilgili yeni düzenleme ihtiyacını ortaya koymayı amaçlıyoruz." Su konusunda epey mesafe aldık "Ülkenin ekonomisi ve siyasi yapısındaki istikrar arttıkça, çevresel sorunlar ve çözümleri konusunda daha yoğun ve hedefe yönelik çalışmalar kendisini gösteriyor. Türkiye, su konusunda epey mesafe almış durumda. Fakat Türkiye için mesafe alması gereken 'çevre' sadece suyla sınırlı değil. Su kirliliğinin dışında da ciddi sorunların yaşandığı farklı kirlenme türleri var. Bunların içerisinde evsel atıklarımız yanında, endüstriyel atıklar ve tehlikeli atıklar başlı başına birer alanı oluşturuyor. Benzeri alanlarda eğitilmiş eleman yetiştirme bakımından da sorunlar bulunuyor; fakat artık kısmen aşma noktasındayız." Tehlikeli atıklar ihmal ediliyor "Kamu ve belediye teşkilatlarımız, çevrenin problemli alanlarında altyapı olarak yetersiz. Bu sebeple, problemlere hem denetim ve yönetim konusunda etkili olan bakanlığın, hem de belediyelerin ve il özel yönetimlerinin ciddi anlamda sahip çıkmaları gerektiği kanaatindeyim. Özellikle tehlikeli atıklar ülkemizde oldukça ihmal ediliyor ya da yeteri kadar öne çıkartılamıyor. Güvenilir bir envanter sahibi değiliz. Sadece buzdağının su üstünde kalan kısımlarını görebiliyoruz. Oysa buzdağının su altında kalan çok büyük bir kısmını ancak bundan sonraki çalışmalar ve çabalarla ortaya koyma imkanımız olabilecek..." Hava kirliliğini yeniden yaşıyoruz "Hava kirliliği de önemli bir konu... Şehirlerimizde özellikle kalitesiz yakıtların ısınma amaçlı kullanılmasının önüne geçildiği 2000'li yıllarda hava kalitesinde oldukça düzelme sağlamışken, son birkaç yıl içerisinde biraz da ekonomik yetersizliklerin katkısıyla insanlarımızın tekrar kalitesiz yakıta yönlenmelerine bağlı olarak, şehirlerimizde 80'li 90'lı yıllarda yaşadığımız ve kısmen unuttuğumuz hava kirliliğini yeniden görme durumundayız. Bunun önüne geçmek için gerekli çalışmaların yapılması lazım. Endüstriyel hava kirliliği alanında oldukça kapsamlı yasal düzenlemelerin getirilmesine karşın uygulamada yeteri kadar mesafe alamadığımız kanaatindeyim. Özellikle kamunun elindeki özelleştirilme kapsamı içerisinde bulunan bir kısım enerji üretim tesisleri, çevreleri için gerçekten ciddi kirletme potansiyeli taşıyorlar. Bir an önce bunların kamu eliyle ya da özelleştirilmek suretiyle çevreleriyle daha uyumlu bir hale getirilmelerinde yarar görüyoruz. Çünkü kendi çevremiz, kendi ülkemiz, kendi insanlarımız bundan etkileniyor..." Çevreyi kollayarak sanayileşmeliyiz "İklim değişikliği konusu çevreyle ilgisi olan bir alan. Biz gelişmekte olan bir ülke olarak, birtakım uluslararası anlaşmaları geç de olsa imzalayarak sorumluluk almamıza rağmen, özellikle sera gazlarından karbondioksit emisyonlarımızın sınırlandırılmasıyla ilgili ciddi çabalara, araştırmalara ihtiyaç var. Ülkenin sürdürülebilir kalkınma kavramı içerisinde, uluslararası sorumluluklarına uyumlu, çevreyi de kollayarak sanayileşmesi ve enerji ihtiyacının karşılanmasında çaba sarf edilmesi gerek..." "Temiz teknolojilerin ülkemizde teşvik edilerek çevreye dost üretim yapısının oluşturulmasını önemsiyoruz. Son zamanlarda yapılan birtakım yasal düzenlemelerde de bu konu, taşıması gereken önem çerçevesinde ele alınmaya başlandı. Yani ülkemizde yeni bir endüstriyel faaliyet düşünülüyorsa, bu faaliyetin güncel ve en yeni, en temiz teknolojilerle oluşturulması önemli. Yasal düzenlemeler de bunu teşvik ediyor. Kredi destekleriyle bunun kuvvetlendirilmesinde yarar görüyoruz. Türkiye olarak düşük karbon ekonomisine geçişle ilgili altyapının bir an önce oluşturulması şart."
İlginizi çekebilir... ETA Ekipman Genel Müdürü İbrahim Yazıcı: "Yarının Beklentilerini Karşılayacak Teknolojiler için çalışıyoruz"Dergimizin sorularını yanıtlayan ETA Ekipman Genel Müdürü İbrahim Yazıcı, firma olarak yalnızca bugünün ihtiyaçlarına değil, yarının beklentilerine de... AKATED Yönetim Kurulu Başkanı Yasın Torun: "Avrasya Su Fuarı: Suyun Geleceği için Teknoloji ve Bilgi Buluşması"Altyapı ve kazısız teknolojiler derneği (AKATED) Yönetim Kurulu Başkanı Yasin Torun, 5-6 kasım 2025 tarihlerinde düzenlenecek Avrasya Su Fuarı'nın... Su ve Atık Suya Yaklaşımda Ökotek ile Yeni PerspektiflerÖkotek Yönetim Kurulu Başkanı Şebnem Aybige Barlas, döngüsellik ve değer artırımının kendileri için büyük önem taşıdığını belirterek, upcycling kavram... |
||||
©2025 B2B Medya - Teknik Sektör Yayıncılığı A.Åž. | Sektörel Yayıncılar DerneÄŸi üyesidir. | Çerez Bilgisi ve Gizlilik Politikamız için lütfen tıklayınız.