Temiz enerjiye doğru
Dünyada özellikle son yıllarda giderek artan küresel ısınma ve iklim değişikliği ile adından sıkça söz ettiren Kyoto Protokolü, ilk kez Aralık 1997'de Japonya'nın Kyoto şehrinde görüşülen ve Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi içinde imzalanan uluslararası bir çevre anlaşmasıdır. Rusya'nın katılımıyla hedeflenen çoğunluğa ulaşılmış ve Şubat 2005'te yürürlüğe girmiştir. Amacı küresel ısınma ve iklim değişikliğine yol açan atmosferdeki insan kaynaklı sera gazı yoğunluğunun, tehlike oluşturmayacak seviyelerde kalmasını sağlamak olan bu anlaşmaya son olarak Türkiye'nin de katılımıyla toplam 181 ülke imza atmış olacaktır. Protokolü imzalayan gelişmiş ülkeler, atmosfere yaydıkları sera gazları olarak bilinen karbondioksit, metan, azotoksit, kükürt hekzaflorid, hidroflorokarbonlar ve perflorokarbonların değerlerini azaltarak, 1990 yılındaki düzeylere düşürmeye söz vermektedirler. Ancak Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin 2012 yılı sonuna kadar kendi talebi olmadan emisyon azaltma zorunluluğu yoktur. Çünkü protokolde gelişmekte olan ülkelere emisyon sınırlayıcı hedefler konulmamaktadır. Kyoto Protokolü 2012'de yürürlükten kalkmaktadır. 2009'da Kopenhag'da yapılacak toplantıda protokole imza atan tüm ülkeleri daha kapsamlı bir anlaşma beklemektedir. Karbondioksit salımında %25'lik payla dünyada 1.sıradaki ABD, bugün Kyoto'ya taraf olmayan tek ülke konumundandır. Amerikan Yönetimi'nin, ekonomisine zarar vereceği iddiasıyla şimdilik Kyoto anlaşmasıyla ilgili herhangi bir adım atmayı planlamadığı bilinmektedir. Atmosfere karışan karbondioksit emisyonunun %80'i fosil yakıtların (petrol, kömür ve doğalgaz) sanayide kullanılması sonucu oluşmaktadır. Petrol lobilerinin ABD'de siyasi partilere büyük para yardımı yaptıkları düşünülürse ABD'nin Kyoto'ya neden taraf olmadığı açıkça görülmektedir. Kyoto Protokolü'nde gelişmiş ülkelere getirilen emisyon azaltma hedefi, karbon ticaretini gündeme getirmiştir. Karbon ticareti, ülkelerin sera gazı salım düzeylerinin alım satımına izin verilmesidir. Buna göre gelişmekte olan ülkelerdeki şirketler azalttıkları karbondioksit kadar karbon kredisi satmaya hak kazanırlar. Gelişmiş ülkelerdeki şirketler ise Kyoto Protokolü'ne göre düşürmeye söz verilen sera gazı hedeflerine ulaşmak için bu şirketlerden karbon kredisi satın alabilirler. Böylece gelişmekte olan ülkeler sera gazı salımlarını azaltmak için bir nevi teşvik edilmiş ve karbon kredisi satarak maddi kaynak sağlamış olurlar. Bu uygulamanın zayıf tarafı ise yükümlülüklerini yerine getirmeyen gelişmiş ülkelerin karbon salımını azaltanlardan karbon kredisi satın alarak kendilerini atmosferi "kirletme hakkına" sahip görmeleridir. Bunun yanında bazı ileri ülkeler, kirli teknolojilerden vazgeçmek yerine bunları gelişmekte olan ülkelere kaydırarak yasal yükümlülüklerinden kurtulmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerde ise bu tür yatırımlara maalesef kucak açılmaktadır ve ekonomik büyüme adı altında atmosfer kirletilmeye devam edilmektedir. Kyoto Protokolü ile devreye girecek önlemler, akılcı ve gerçekçi yatırımlar, teşvikler gerektirmektedir. Örneğin Almanya'nın bugün 20.000 megavat rüzgar enerjisi kurulu gücü varken bu rakamın Türkiye'de sadece 500 megavat seviyesinde olması yatırım ve teşvikteki farklarımızı göstermektedir. Çevresel değişimler ve felaketlerin artık açık açık sinyallerini verdiği günümüzde rüzgar enerjisi, güneş enerjisi, küçük hidroelektrik santraller gibi temiz enerji kaynaklarının kullanımının arttırılması, karbondioksiti bünyesinde hapsederek atmosferi temizleyen ormanların korunması, ağaçlandırmanın arttırılması, tüm sanayi ve konutlarda enerji verimliliği ve düşük sera gazı oluşturulmasına yönelik projeler artık çok daha fazla önem kazanmaktadır. Elbette çağımızda çevreyi kirleten eski teknolojiye sahip sanayi sektörlerindeki girişimcilik yerine doğaya düşman değil dost olan, çevreci teknolojileri araştıran, geliştiren, kaynak yaratıp üreten, kullanan bir sanayi girişimciliği yeni bir sektör ve gelir kaynağı olacaktır.
Berna Akın Yazıişleri Müdürü / Teknik Editör
İlginizi çekebilir... Londra Düşük Emisyon BölgesiŞehir sakinlerinin hayatını doğrudan etkilemiyor gibi görünse de hava kirliliğinin kritik seviyelerde yer aldığı ve her sene yüzlerce insanın buna bağ... O Bize Değil, Biz Ona Aitiz...Merve Balta Yaşam iksiri ve iktisadi güç Su, Dünyayı Harekete GeçiriyorÖnümüzdeki yıllarda, üstesinden gelinmesi gereken en büyük zorluklar arasında, bütün dünyada temiz su sağlanması konusu bulunuyor. Tabii ki bu konuyla... |
||||
©2025 B2B Medya - Teknik Sektör Yayıncılığı A.Ş. | Sektörel Yayıncılar Derneği üyesidir. | Çerez Bilgisi ve Gizlilik Politikamız için lütfen tıklayınız.