BIODESULF
HANASU
SAKA ARITIM
WAVIN

İstanbul Çevre Durum Raporu

İstanbul Çevre Durum Raporu

7 Temmuz 2021 | DOSYA
156. Sayı (Temmuz 2021)
3.389 kez okundu

TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Åžubesi tarafından hazırlanan “İstanbul Çevre Durum Raporu” yayımlandı. Raporda İstanbul’un hava kalitesi, toprak kirliliÄŸi, atık su yönetimi ve Marmara Denizi kirliliÄŸine iliÅŸkin detaylı veriler yer alıyor. 

TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Åžubesi “İstanbul Çevre Durum Raporu”nu yayımladı. Rapora göre, Marmara Denizi’nde yaÅŸamakta olduÄŸumuz müsilaj sorunu gibi deniz, göl, baraj vb. alanlarda yaÅŸanan ötrofikasyon, alg patlaması vb. sorunlarının iki kök sebebi : 1. Organik yükün artması, 2. Sıcaklığın bu canlıların üremesi için en elveriÅŸli seviyeye ulaÅŸması. Bu iki ön koÅŸula akıntı-rüzgâr vb. gibi su hareketlerinin azlığının da eklenmesi deniz salyası ya da müsilaj olarak adlandırılan sorunlarının gözle görünür ÅŸekilde açığa çıkmasına sebep oluyor.

Marmara Denizi’nde mevsimsel bir geçiÅŸe denk gelen Nisan sonu-Mayıs başı dönemlerinde bir hafta kadar bir periyotta kendini açığa vuran müsilaj sorunu denizin kendi iç dengesi ve yağış rejimi gibi etmenlerle hemenher yıl gözlemlendiÄŸinin ifade edildiÄŸi raporda “Aynı dönemde Marmara’daki barajlar ve Küçükçekmece Lagünü’nde de benzer problemler, diÄŸer etmenlerin varlığı ile baÄŸlantılı olarak görülmüÅŸtür. Ancak Marmara Denizi’nde bugün yaÅŸanan müsilaj sorununun zamansal uzunluÄŸu, kapsadığı alanın geniÅŸliÄŸi ve yoÄŸunluÄŸunu göz önünde bulundurulacak olursak bugünkü sorunun doÄŸal döngünün dışındaki problemlere iÅŸaret ettiÄŸini söyleyebiliriz.Mevsimsel ve doÄŸal olan müsilaj sorununun çok daha uzun süre ve büyük yoÄŸunlukta yaÅŸanmasının sebebinin yukarıda belirtilen iki kök sebepteki deÄŸiÅŸiklik olduÄŸunu ifade edebiliriz. Marmara Denizi’ndeki kirlilik/ organik yük, yanlış atık su arıtma politikalarından ötürü ciddi ÅŸekilde artmış durumdadır. Bunun yanı sıra küresel iklim krizinden ötürü Marmara Deniz su sıcaklığında da müsilaj için optimum koÅŸulları uzatacak nitelikte olumsuz bir artış söz konusu olmaktadır” denildi.

Derin Deniz Deşarjı

Seyreltmenin kirliliÄŸe bir çözüm olmadığının belirtildiÄŸi raporda “Deniz deÅŸarjlarında atık suyun bırakıldığı derinlik ve difüzör dizaynları, deniz içinde birincil, ikincil, üçüncül seyrelme fazlarını belirleyen hesaplara dayanmaktadır. Bölgesel akıntılar ve yoÄŸunluk tabakalamasına göre belirlenen derinlik ve difüzör yapılarının uygunluÄŸu artan nüfusla beraber bugün sorgulanması gereken duruma ulaÅŸmıştır. Müsilajın sürekli ve yaygın halde devam etmesi, deniz içindeki atık su organik dağılımının seyrelmediÄŸini göstermekte olup, “Derin deniz deÅŸarjları” ile bırakıldığı noktalarda yeterli seyrelme olmadığı gerçeÄŸi ile karşı karşıya olduÄŸumuzu göstermektedir. Deniz deÅŸarjı yapılarının dizaynının yeterli olmadığı anlaşılmaktadır. Marmara Denizi çevresinde bulunan çok sayıda kentin (yaklaşık 25-30 milyon eÅŸdeÄŸer nüfusun) atık suları tam biyolojik arıtma olmadan büyük ölçüde fiziksel çökeltme ve ızgara sistemleri sonrasında Marmara Denizine deÅŸarj edilmektedir. Deniz deÅŸarjı sistemleri çoÄŸu zaman hareketli su ortamı kabulüne göre dizayn edilmiÅŸ sistemlerdir. GözlemlediÄŸimiz mevsimsel etkiler ve sakin deniz ortamları ise bu kabullerin sorgulanması gerektiÄŸini açığa çıkarmıştır” ifadelerine yer verildi. Raporda yer alan verilere göre, Karadeniz-Marmara Denizi yüzey ve dip akıntıları Karadeniz’deki oksijensiz Hâ‚‚S tabakasının kalınlığı ve Karadeniz’i besleyen akarsuların yıl içindeki debileri ile baÄŸlantılı.

Uzun yıllar öncesinin ölçümleri ve hesaplamalarına dayanan İstanbul derin deÅŸarjı sisteminin güncel araÅŸtırmalara dayanarak derinlik ve çıkış difüzör yeterliliÄŸi sorgulanmalı. Marmara’ya bir baÅŸka ciddi kirlilik yükü saÄŸlayan noktanın Ergene havzası olduÄŸu akıldan çıkarılmamalı. Bu bölgedeki yanlış atık su yönetim politikası Marmara’ya olan tehdidin baÅŸ aktörlerinden. Buradaki kirlilik yalnızca biyolojik deÄŸil, kimyasal bir muhtevaya da sahip. Ergene havzasının vakit kaybedilmeksizin atık su yönetimi planlaması yapılmalı, her türlü denetim, kontrol ve deÅŸarj parametreleri ÅŸeffaf ve ulaşılabilir olmalı. Yanılış atık su yönetimi politikası kendi iç argümanları ve mantığı içerisinde dahi beklenen sonucu veremiyor.

Deniz içinde seyrelmesi beklenen atık suların Marmara Denizi’nde seyrelmesinin gerçekleÅŸmediÄŸi anlaşılıyor. Müsilaj sorunu bize bugüne deÄŸin Marmara Denizi’nin dibinde bulunan yoÄŸun kirliliÄŸin farklı biçimlerde de su yüzeyine taÅŸabildiÄŸini göstermekte ve mevcut sistemin deÄŸiÅŸmesi gerektiÄŸini açığa çıkarıyor. Deniz deÅŸarjı sistemleri çoÄŸu zaman hareketli su ortamı kabulüne göre dizayn edilmiÅŸ sistemler olduÄŸuna dikkat çekilen raporda, “GözlemlediÄŸimiz mevsimsel etkiler ve sakin deniz ortamları ise bu kabullerin sorgulanması gerektiÄŸini açığa çıkarmıştır. Karadeniz-Marmara Denizi yüzey ve dip akıntıları Karadeniz’deki oksijensiz H2 S tabakasının kalınlığı ve Karadeniz’i besleyen akarsuların yıl içindeki debileri ile baÄŸlantılıdır. Uzun yıllar öncesinin ölçümleri ve hesaplamalarına dayanan İstanbul derin deÅŸarjı sisteminin güncel araÅŸtırmalara dayanarak derinlik ve çıkış difüzör yeterliliÄŸi sorgulanmalıdır. Marmara’ya bir baÅŸka ciddi kirlilik yükü saÄŸlayan noktanın Ergene havzası olduÄŸu akıldan çıkarılmamalıdır. Bu bölgedeki yanlış atık su yönetim politikası Marmara’ya olan tehdidin baÅŸ aktörlerindendir. Buradaki kirlilik yalnızca biyolojik deÄŸil, kimyasal bir muhtevaya da sahiptir.

Ergene havzasının vakit kaybedilmeksizin atık su yönetimi planlaması yapılmalı, her türlü denetim, kontrol ve deÅŸarj parametreleri ÅŸeffaf ve ulaşılabilir olmalıdır. Sonuç olarak yukarıda ifade ettiÄŸimiz yanılış atık su yönetimi politikası kendi iç argümanları ve mantığı içerisinde dahi beklenen sonucu vermemektedir. Deniz içinde seyrelmesi beklenen atık suların Marmara Denizi’nde seyrelmesinin gerçekleÅŸmediÄŸi anlaşılmaktadır. Müsilaj sorunu bize bugüne deÄŸin Marmara Denizi’nin dibinde bulunan yoÄŸun kirliliÄŸin farklı biçimlerde de su yüzeyine taÅŸabildiÄŸini göstermekte ve mevcut sistemin deÄŸiÅŸmesi gerektiÄŸini açığa çıkarmaktadır” ifadelerine yer verildi.

Marmara Denizinde Ortalama Sıcaklık Artışı

Rapora göre biyolojik ve kimyasal süreçler için sıcaklıktaki ufak görünen deÄŸiÅŸikliklerin nicel farklılıklara yol açabildiÄŸi biliniyor. Marmara Denizi’nin ortalama sıcaklığındaki deÄŸiÅŸiminde 1970’lerden beri istikrarlı bir artış olduÄŸunu, ama en çok 2010-2020 periyodunda önemli bir yükseliÅŸin söz konusu olduÄŸu görülüyor. Meteoroloji Genel MüdürlüÄŸü’nün verilerine göre 1970-1979 yılları Arasında Marmara Denizi Ortalama Deniz Suyu Sıcaklığı 15,1°C iken 2010-2020 yılları Arasında Marmara Denizi Ortalama Deniz Suyu Sıcaklığı 16,8°C olmuÅŸtur. Mayıs Ayı içerisindeki ortalama deniz sıcaklığı 1970-2020 yılları arasında 15,3°C iken, MGM’nin Mayıs ayı için yaptığı ölçümlerin ortalamanın bir hayli üzerinde olduÄŸunu gösteriyor. Bu durum Marmara Deniz kirliliÄŸi ile mücadelenin iklim krizi ile mücadele ile birlikte sürdürülmesinin artık bir zorunluluk olduÄŸunu gösteriyor. Sonuç ve deÄŸerlendirme Müsilaj sorununun denizlerdeki kirlilik yükü ve sıcaklık ortalamasındaki artış olarak özetlenebilecek iki kök sebebi olduÄŸu için, sorunun tekrarlanmaması ve nihai olarak çözülmesi de bu iki kök sebebin ortadan kaldırılması ile mümkün olacak.

Her ÅŸeyden önce Marmara Denizi’ne deÅŸarj edilen atık suların tamamının ileri biyolojik arıtmadan geçirilmesi gerekiyor. Aksi halde, küresel iklim krizinin çarpan etkisi ile beraber mevcut atık su yönetimi politikasının devamı halinde Marmara Denizi’nde oksijen yetersizliÄŸi de artacak ve balık göçlerinin yanı sıra her türden biyoçeÅŸitlilik de azalacak. Marmara’da sık görülen bir rüzgâr akımı ya da akıntının artması gözle görünür müsilaj sorununu geçici olarak ortadan kaldırabilecek olsa da konu hakkında yapılan tespitler sorunun büyümekte olduÄŸunu gösteriyor. Mevcut duruma müdahale için ilk elden derin deniz deÅŸarjları ve ön arıtma tesislerinin hızlıca deÄŸerlendirilmesi gerekiyor.

Rapora göre, Baltalimanı (625.000 m³/gün kapasite), Kadıköy (833.000 m³/gün kapasite), Küçükçekmece (354.000 m³/gün kapasite), Küçüksu (640.000 m³/gün kapasite), PaÅŸabahçe (575.000 m³/gün kapasite), Åžile (46.000 m³/gün kapasite) ve Yenikapı (864.000 m³/gün kapasite)’deki ön arıtma tesislerinin ivedilikle ileri biyolojik atık su arıtma tesislerine çevrilmesi ve bu acil ihtiyaca yanıt vermek için gerekli kamulaÅŸtırma iÅŸlemlerinin hayata geçirilmesi gerekiyor. Sorunun bir diÄŸer yakıcı yüzü olan küresel iklim krizine karşı da “iklim krizine karşı acil eylem planı”nın yayınlanarak plana katı bir ÅŸekilde uyulması gerekiyor.

İstanbul’un Atıksu Yönetim Politikası İSKİ’nin verilerine göre İstanbul ’daki kurulu atık su arıtma tesislerinin toplam kapasitesi 5.812.910 m³/gün ’dür ve bu kurulu kapasitenin %69,07’si yani 4.014.760 m3/gün ’lük kısmı ön arıtma tesislerine ait. TÜİK ’in yayınladığı 2018 verilerine göre İstanbul’da atık su arıtma tesislerinde toplam 1.433.366 bin m³ atık su arıtıldı ve alıcı ortama deÅŸarj edildi. Aynı istatistiklere göre İstanbul’da arıtılan tüm atık suların %62’lik miktarı yalnızca fiziksel arıtmaya tabi tutuldu. Bu durum Marmara Denizi ve Marmara’daki sucul ortamlara kirlilik baskısı yaratmayı sürdürüyor. Atık su arıtma tesisleri kapasitesi ve kullanım oranı arasındaki oran bizi İstanbul ’un plansız büyümesi ile altyapının uyumsuzluÄŸu konusunda da uyarıyor.

Yine TÜİK verilerine göre İstanbul’da 2018 yılında atık su arıtma tesislerinde deÅŸarjedilen miktar, İstanbul’daki tüm atık su arıtma tesis kapasitelerinin %63 ’üne tekabül ediyor. İstanbul’da son dönemlerde kamuoyunun üzerinde en fazla konuÅŸtuÄŸu konu Kanal İstanbul projesini uygulamak isteyenler tarafından her seferinde dile getirilen “yeni yaÅŸam alanları” yaratılacağı ve “2 milyon civarında” insanın beklendiÄŸi söylemleri, atık su arıtma tesislerinin kapasitesine yakından bakmayı gerektiriyor. Çevre ve Åžehircilik Bakanlığı’nın hazırladığı 2019 İstanbul Çevre Durum Raporu’na göre, İstanbul’daki biyolojik giderim yapan İleri (geliÅŸmiÅŸ, üçüncül) Arıtma Tesisleri’nin kapasitesi %82,2 oranında kullanılmış (ÇÅžB, 2019). Yine TÜİK verilerine göre de bu oranın çok benzer bir biçimde %82,8 olduÄŸu anlaşılıyor. 2010 yılından itibaren incelendiÄŸinde, 2010 ve 2012 yılları arasında İstanbul’daki üçüncül atık su arıtma tesisleri kullanımlarının sırasıyla %63 ve %65 olduÄŸu görülüyor.

TÜİK 2014 yılı rakamlarına göre bu yüzdenin %92’ye ulaÅŸmasıyla beraber, Büyükçekmece, Silivri, Çanta ve SelimpaÅŸa üçüncül atık su arıtma tesisleri devreye alınarak bu oran %74’lere düÅŸülüyor. Öte yandan geldiÄŸimiz noktada yine kapasitelerin arttığını ve %82’lere çıktığını görüyoruz. İstanbul’un hali hazırda ön arıtmaya dayalı ve sorun yaratan atık su arıtma tesislerinin artacağı ifade edilen nüfusu kaldıramayacağı da açığa çıkıyor. Kanal İstanbul ve YeniÅŸehir Rezerv Alanlarıprojesi henüz baÅŸlamadan, diÄŸer mega projeler; İstanbul Havalimanı, 3. Köprü ve Kuzey Marmara Otoyolu Projeleri sonucunda projenin geçeceÄŸi söylenen alanlarda yapılaÅŸmanın arttığını ve nüfusun bu alanlara doÄŸru geniÅŸlediÄŸini gözlemlemek mümkün (Kanal İstanbul ve YeniÅŸehir Rezerv Alanları Teknik İnceleme Raporu 2, 2020).

Atıks ular için artan kapasite doluluk oranları göz önüne alınınca, mega projelerin İstanbul’a vereceÄŸi zararların bir baÅŸka boyutunu gözler önüne seriyor. Kanal İstanbul projesi kapsamında yıkılıp tekrar yapılması planlanan atık su arıtma tesisi ve kanalizasyon maliyetlerinin yaklaşık yarısı ile, İstanbul’un tüm evsel atık suyunu üçüncül arıtım ile arıtmak ve Marmara’daki alıcı ortamların üzerindeki evsel atık su kirlilik yükünü kaldırmak mümkün (Kanal İstanbul ve YeniÅŸehir Rezerv Alanları Teknik İnceleme Raporu 2, 2020). Sonuç olarak çılgın proje hayata geçirilmekte ısrar edilirse, hâlihazırda kapasite doluluk oranları %83’lere ulaÅŸmış üçüncül atık su arıtma tesisleri artan nüfus ile beraber yetersiz kalacak ve can çekiÅŸen Marmara Denizi’ne İstanbul’un atık suyu yeterli bir arıtım yapılmadan verilmeye devam edilecek. 


 

R E K L A M

İlginizi çekebilir...

İklim Kriziyle Yüzleşmek: İklim Eylemi için Bir Kaldıraç Olarak Su

İklim etkilerinin geri döndürülemez hale gelebileceği kritik dönüm noktalarına hızla yaklaşıyoruz....
15 Ocak 2025

VEGA Türkiye, Yağmur Suyu Depolama Sistemini Hayata Geçirdi

Sürdürülebilirlik odaklı bu sosyal sorumluluk projesi, çevreye duyarlı bir gelecek için adım atıyor. Doğal kaynakları koruyan sistem, su israfının önl...
15 Ocak 2025

Konteyner Tip Atık Su Geri Kazanım Sistemleri

Bu proje, bir ilaç firmasının günlük 110m3 kapasiteli atık suyunun %90+ oranında geri kazanılması için kullanılan membran teknolojilerinin kullanı...
6 Kasım 2024

 
Anladım
Web sitemizde kullanıcı deneyiminizi artırmak için çerez (cookie) kullanılır. Daha fazla bilgi için lütfen tıklayınız...

  • Boat Builder Türkiye
  • Çatı ve Cephe Sistemleri Dergisi
  • Enerji & DoÄŸalgaz Dergisi
  • Enerji ve Çevre Dünyası
  • Tersane Dergisi
  • Tesisat Dergisi
  • Yalıtım Dergisi
  • Yangın ve Güvenlik
  • YeÅŸilBina Dergisi
  • İklimlendirme Sektörü KataloÄŸu
  • Yangın ve Güvenlik Sektörü KataloÄŸu
  • Yalıtım Sektörü KataloÄŸu
  • Su ve Çevre Sektörü KataloÄŸu

©2025 B2B Medya - Teknik Sektör Yayıncılığı A.Åž. | Sektörel Yayıncılar DerneÄŸi üyesidir. | Çerez Bilgisi ve Gizlilik Politikamız için lütfen tıklayınız.