Çevre ve Orman Bakanlığı Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü, Hava Yönetimi Daire Başkanı Dr. Mustafa Şahin;BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne taraf olan ancak halen Kyoto Protokolü’nü imzalamayan ülkemizin, 2012 sonrası için yeni anlaşmaların hazırlandığı halen devam sürece nasıl yaklaştığı konusunda Çevre ve Orman Bakanlığı, Hava Yönetimi Daire Başkanı Dr. Mustafa Şahin’den bilgi aldık. Şahin, ülkemizin bir taraftan sürdürülebilir kalkınma ilkesi ile ekonomik kalkınma çabasını yürütürken, diğer taraftan da sera gazı emisyonlarını azaltmaya yönelik Sözleşme kapsamındaki çalışmaları desteklediğini söylüyor.
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Birleşmiş Milletler İklim Zirvesi’nde yaptığı konuşmaya da dikkat çeken Mustafa Şahin, Başbakan’ın "Ülkemizi sözleşmenin Ek-1 listesinde yer alan ülkelerden farklı kılan özel şartlarımız çerçevesinde Protokol’e taraf olma konusuna olumlu bakıyoruz" şeklindeki açıklamasını da hatırlatıyorÉ
Su ve Çevre Teknolojileri: "İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi" hakkında bilgi alabilir miyiz?
Mustafa Şahin: Atmosferde tehlikeli bir boyuta varan insan kaynaklı sera gazı emisyonlarının, iklim sistemi üzerindeki olumsuz etkisini önlemek ve başta karbondioksit olmak üzere sera gazı emisyonlarını 1990 yılı seviyesinde tutmak amacıyla hazırlanan "Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi" (BMİDÇS), 1992 yılında Rio’da yapılan Çevre ve Kalkınma Konferansı’nda kabul edilmiş ve 21 Mart 1994 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Sözleşmenin temel ilkeleri;
İklim sisteminin eşitlik temelinde, ortak fakat farklı sorumluluk ilkesine uygun olarak korunması,
İklim değişikliğinden etkilenecek olan gelişme yolundaki ülkelerin ihtiyaç ve özel koşullarının dikkate alınması,
İklim değişikliğinin önlenmesi için alınacak tedbirlerin etkin ve en az maliyetle yapılması,
Sürdürülebilir kalkınmanın desteklenmesi ve alınacak politika ve önlemlerin ulusal kalkınma programlarına entegre edilmesidir.
Sözleşmenin en önemli organı olan ve bu yıl 13.sü Endonezya’nın Bali adasında gerçekleştirilen Taraflar Konferansı her yıl Kasım ayı sonunda veya Aralık ayının ilk yarısında toplanmaktadır. Halen Sözleşme’ye taraf olan ülke sayısı 191’dir.
Su ve Çevre Teknolojileri: Türkiye, iklim değişikliği ve küresel sorunlar dolayısıyla ortaya konulan ulusal ve uluslar arası bilimsel tespitlere, çözüm önerilerine, anlaşma ve kararlara nasıl bakıyor? Duruşu, yaklaşımı, "stratejisi" nedir?
Mustafa Şahin: Ülkemiz iklim değişikliği konusunda, "İklim sisteminin eşitlik temelinde, ortak fakat farklı sorumluluk ilkesine uygun olarak korunması, iklim değişikliğinden etkilenecek olan gelişme yolundaki ülkelerin ihtiyaç ve özel koşullarının dikkate alınması, iklim değişikliğinin önlenmesi için alınacak tedbirlerin etkin ve en az maliyetle yapılması, sürdürülebilir kalkınmanın desteklenmesi ve alınacak politika ve önlemlerin ulusal kalkınma programlarına dahil edilmesi" şeklinde özetlenebilecek Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin temel ilkelerini benimsemektedir. Burada önemli olan ülkemizin kalkınma hedeflerinden sapmadan insan ve çevreye duyarlı bir yaklaşımla kendi ulusal şartlarına en uygun politikaları uygulayarak sera gazı emisyonlarının kontrol altına alınması hedeflenmektedir.
Türkiye, bir taraftan sürdürülebilir kalkınma ilkesi ile ekonomik kalkınma çabasını yürütürken, diğer taraftan küresel ölçekte sera gazı emisyonlarını azaltmaya yönelik Sözleşme kapsamında yapılan çalışmaları desteklemektedir.
Küresel ısınma ve iklim değişikliğine yol açan sera gazlarının türlerinin ve kaynaklarının çeşitliliği, çözüm yollarının da çok geniş bir yelpazeye yayılmasına yol açmaktadır. Ülkeler, ulusal iklim değişikliği politikalarını belirlerken, tüm bu seçenekleri mevcut teknoloji altyapısı, insan kaynakları, kısa-orta-uzun vadeli kalkınma öncelikleri gibi kendilerine özgü koşulları da göz önünde bulundurarak belirlemektedirler. Bu çerçevede ön plana çıkan temel politika ve önlemler; enerji, ulaşım, endüstriyel işlemler, tarım, atık ve arazi kullanımı değişikliği ve ormancılık sektörlerinde yoğunlaşmaktadır. Bu önemli sektörlerde yapılacaklara bakıldığında Türkiye’nin sera gazı azaltım potansiyelinin yüksek olduğu görülmektedir.
Su ve Çevre Teknolojileri: "İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi"ne 2004 yılında imza atarak taraf olan ülkemiz, geçen sürede hangi noktalara geldi?
Mustafa Şahin: Ülkemiz 2004 yılında Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne taraf olduktan sonra, 2001 yılında oluşturulan İklim Değişikliği Koordinasyon Kurulu’nun yapısını yeniden gözden geçirerek Türkiye’nin iklim değişikliği alanında izleyeceği politikaların, alacağı önlemlerin ve yapacağı çalışmaların belirlenmesi amacıyla, Çevre ve Orman Bakanlığı’nın başkanlığında; Dışişleri Bakanlığı, Bayındırlık ve İskán Bakanlığı, Ulaştırma Bakanlığı, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Devlet Planlama Müsteşarlığı ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin üst düzey temsilcilerinin yer aldığı İklim Değişikliği Koordinasyon Kurulu (İDKK) Başbakanlık Genelgesi ile yeniden 21 Ekim 2004 yılında yapılandırılmıştır. İDKK’na bağlı 8 adet teknik çalışma grubu oluşturulmuştur.
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi kapsamında yerine getirilmesi gereken taahhütlerimizden biri olan İklim Değişikliği Birinci Ulusal Bildirim Raporu, UNDP (BM Kalkınma Programı) ve GEF (Küresel Çevre Fonu) desteğiyle, Bakanlığımız koordinasyonunda ilgili kamu kurum ve kuruluşları, üniversiteler ve sivil toplum örgütlerinin de katkısıyla hazırlanmıştır.
1-3 Eylül 2004 tarihlerinde "Ankara İklim Değişikliği Konferansı" düzenlenmiştir. Konferans Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından, UNDP’nin desteği ile ve Ulusal Çevre ve Kalkınma Programı’nın eşgüdümünde gerçekleştirilmiştir. Konferansa çeşitli sektörleri temsil eden 16 yabancı ve 32 Türk uzman konuşmacı olarak katılmış, etkinliğe 500’den fazla katılım olmuştur.
7-18 Mayıs 2007 tarihleri arasında Almanya-Bonn’da gerçekleştirilen 26. Yardımcı Organlar Toplantıları’na katılım sağlanmış ve burada gerçekleştirilen bir yan etkinlik ile Türkiye’nin 1. Ulusal Bildirimi ve iklim değişikliği politikaları tanıtılmıştır. Daha sonra Bakanlığımız Müsteşarı Sn. Prof. Dr. Hasan Z. Sarıkaya başkanlığında bir heyet BMİDÇS İcra Sekreteri Yvo de Boer ve uzmanları ile bir görüşme yapmış ve teknik ve hukuki konularda görüş alış verişinde bulunulmuştur.
Ayrıca, Küresel Isınmanın Neden Olduğu Sorunların ve Oluşturduğu Riskin Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla 01.03.2007 tarihinde görevine başlayan Meclis Araştırma Komisyonu, 3 ay süren çalışmasını 31.05.2007 tarihinde tamamlamıştır. Komisyon hazırladığı raporu TBMM Başkanlığı’na sunmuş ancak rapor kapanmak üzere olan TBMM’nin yoğun gündemi nedeniyle Genel Kurul’da görüşülememiştir. Ancak, 23.Dönemde "Küresel Isınmanın Etkileri ve Su Kaynaklarının Sürdürülebilir Yönetimi" konusunda yeni bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulmuş ve çalışmalarına 13.11.2007 tarihinde başlamıştır. Komisyon çalışmalarının 3 ay sürmesi ve 13.02.2008 tarihinde tamamlanması beklenmektedir.
Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu’nun Mart 2007 tarihli toplantısında TUBİTAK projelerinde iklim değişikliği konularına öncelik verilmesi kararı alınmıştır.
BMİDÇS sürecinde Türkiye için bir yol haritası oluşturmak amacı ile ülkemizin özel şartlarını belirlemeye yönelik bir çalışma grubu oluşturulmuş ve ilgili kurumlarla çalışmalara başlanmıştır.
Avrupa Birliği LIFE Programı kapsamında 2006 yılında, kamuoyunun bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesine yönelik, Türkiye’de İklim Değişikliği Politikalarının Tanıtılması Projesi, Bakanlığımız, REC-Türkiye ve Exergia (Yunanistan) işbirliğinde, İtalyan Çevre Bakanlığı’nın katkılarıyla başlamış ve halen devam etmektedir.
TÜBİTAK-MAM ile işbirliği içinde, Ulusal İklim Çalışmalarının Geliştirilmesi Projesi ile TÜBİTAK’a başvurulmuştur.
Çevre ve Orman Bakanlığı, başta Çevre Kanunu olmak üzere tüm mevzuat ve uygulamalarda AB’nin genel çevre politikalarında da yer alan hususları ön planda tutmaya çalışmaktadır. Bunlar; "kirlilik kontrolü" kavramı yerine "kirliliğin önlenmesi" kavramı, kirliliğin kaynağında önlenmesi, atıkların minimuma indirilmesi, en iyi teknik ve teknolojilerin kullanılması, enerjinin verimli kullanılması, izleme-denetim sisteminin etkin uygulanması ve kirleten öder prensibinin uygulanmasıdır
Çevre politikalarının uygulanmasında mevzuat, önemli bir araç olup, son yıllarda çıkarılan kanun ve yönetmeliklerde sera gazı emisyonlarını azaltmayı amaçlayan hükümler yer almaktadır. Bu kapsamda; 2872 sayılı Çevre Kanunu’nda (Değişiklik 5491 sayılı) enerjinin verimli kullanılması, atıkların geri kazanılması ve çevre ile uyumlu teknolojilerin kullanılması hükümleri yer almıştır. Diğer taraftan geçtiğimiz yıl 5627 sayılı Enerji Verimliliği Kanunu ve 5346 sayılı Yenilenebilir Enerji Kanunu TBMM’nde kabul edilerek yürürlüğe girmiştir.
Ayrıca, 2005 yılında yayımlanan Isınmadan Kaynaklanan Hava Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliği’nde (2005) kaliteli yakıtlar ve çevreyle uyumlu yakma sistemlerinin kullanılması ön plana çıkarılmıştır. Ayrıca, 2004 yılında yayımlanan Endüstriyel Kaynaklı Hava Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliği ile başta enerji üretimi tesisleri olmak üzere sanayi tesislerinin emisyon izni alma zorunluluğu getirilmiştir.
Türkiye, temiz enerji kaynaklarından azami derecede yararlanmak için; güneş, rüzgar ve jeotermal enerji kaynaklarının kullanım kapasitelerini arttırma ve hidrolik enerjinin daha büyük oranlarda kullanımını sağlayacak projeleri hayata geçirme, biyokütle kaynaklarını geliştirerek enerji temin miktarını da artırma yoluyla hem sera gazı emisyonlarını azaltmak hem de küresel iklim güvenliğine katkı sağlanmasını amaçlamaktadır.
Önümüzdeki kısa dönemde 9.Kalkınma Planı’nda belirtildiği üzere "İklim Değişikliği Eylem Planı" hazırlanması hedeflenmektedir. Ayrıca, hazırlanacak olan 2. ve 3. Ulusal Bildirim’e katkı sağlayacak bilimsel çalışmalar yapılması planlanmaktadır.
Su ve Çevre Teknolojileri: 2006 yılında taslak olarak tamamlanıp onaya sunulan "I.Ulusal Bildirim Raporu" hakkında bilgi alabilir miyiz?
Mustafa Şahin: İklim Değişikliği Koordinasyon Kurulu tarafından onaylanarak Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Sekretaryası’na sunulan bildirim ile 1990Ğ2004 yılları arasındaki sera gazı emisyon envanteri, emisyon kaynakları ve bunlara bağlı olarak azaltım potansiyeli, politika ve önlemler, projeksiyonlar, iklim değişikliğinin ülkemize etkileri, eğitim ve kamuoyunu bilinçlendirme gibi konularda ülkemizin yol haritası ortaya konulmuştur. İngilizce ve Türkçe olarak basılan ulusal bildirimin, başta BMİDÇS Sekreteryası olmak üzere, resmi kurum/kuruluşlar, üniversiteler, akademisyenler ve sivil toplum kuruluşlarına dağıtımı gerçekleştirilmiştir. Ulusal Bildirim aynı zamanda elektronik ortamda Bakanlığımız internet sitesinde yer almaktadır.
İklim değişikliği ile mücadele konusunda sektörel alanda nelerin yapılması gerektiği belirlenmiştir. Konunun sağlıklı bir şekilde değerlendirilmesi için enerji sektörü başta olmak üzere tüm sektörlerde;
azaltım imkánlarının ve ilgili maliyetlerin doğru değerlendirilmesi;
olası azaltım ve sınırlandırma senaryolarının oluşturulması ve ulaşılabilir hedefler belirlenmesi;
mali, ekonomik ve sosyal etkilerin modellenmesi;
iklim değişikliği duyarlılık analizi ve uyum maliyetlerinin değerlendirilmesi,
ülkemizin özel şartlarının belirlenmesi, gibi çalışmaların bilimsel ve detaylı yapılmasına ihtiyaç vardır.
Hazırlanmış olan Ulusal Bildirim müeyyidelerden ziyade iklim değişikliği ile mücadelede ülkemizin durumunu ortaya koymaktadır.
Su ve Çevre Teknolojileri: Türkiye, Kyoto Protokolü’ne nasıl bakıyor? Şimdiye kadar imzalamamış olmasındaki gerekçeler nelerdir?
Mustafa Şahin: Kyoto Protokolü gelişmiş ülkelerin 2000 yılındaki sera gazı emisyonlarını 1990 yılı seviyesinde tutmak için BMİDÇS’nin yetersiz olduğundan hareketle, yükümlülüklerin daha sıkı hale getirilmesi ve bağlayıcı bir belge olması amacıyla hazırlanmıştır. 16 Şubat 2005 tarihinde yürürlüğe giren protokole 2007 yılı itibariyle 169 ülke ve Avrupa Birliği taraf olmuşlardır. Kyoto Protokolü’nün hedefi, İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmenin Ek-I listesindeki ülkelerin sera gazı emisyonlarını 2012 yılına kadar 1990 yılı seviyesinin en az %5 altına düşürmektir.
Türkiye gelişmekte olan bir ülkedir ve büyüyen ekonomi ve sanayiye bağlı olarak seragazı emisyonları her yıl artmaktadır. Türkiye, BMİDÇS’nde seragazı emisyonu azaltım yükümlülükleri olan gelişmiş ülkelerin yer aldığı Ek-1 listesinde yer alması ve bu listedeki ülkelerin de Kyoto Protokolü’nde sayısal emisyon azaltım veya sınırlama taahhüdünde bulunan ülkelerin yer aldığı Ek-B listesinde yer alması nedeniyle ülkemiz Kyoto Protokolü’ne taraf olamamıştır. Ülkemizin Kyoto karşısındaki durumu gelişmiş ülkelerden farklıdır. Aslında ülkemizin sera gazı emisyonları gelişmiş ve gelişmekte olan birçok ülkeye göre oldukça düşüktür. Ülkemizde 4.1 ton olan kişi başına düşen CO2 emisyonu, OECD ülkeleri ortalamasının yaklaşık üçte biri kadardır.
Bilindiği üzere, SPOT Sayın Başbakanımızın 24 Eylül 2007 tarihinde Birleşmiş Milletler tarafından New York’ta düzenlenen İklim Zirvesi Toplantısı’nda yaptığı konuşmada özetle; ülkemizi sözleşmenin Ek-1 listesinde yer alan ülkelerden farklı kılan özel şartlarımız çerçevesinde Protokole taraf olma konusunun olumlu karşılanacağı ifade edilmiştir.
Sayın Başbakanımızın BM’de yaptığı konuşma ve 2001 yılında Marakeş’de gerçekleştirilen 7. Taraflar Konferansı’nda (COP.7) "Sözleşmenin Ek-I listesinde yer alan diğer taraflardan farklı bir konumda olan Türkiye’nin özel koşulları tanınarak ortak fakat farklı sorumluluk çerçevesinde, isminin EK-I’de kalarak EK-II’den silinmesi" yönünde alınan karar çerçevesinde, ilgili kurum ve kuruluşlardan alınan bilgilerden de yararlanarak Bakanlığımız koordinasyonunda Dışişleri Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı uzmanları tarafından Türkiye’nin özel şartları ile ilgili ülkemizin durumunu değerlendirmeye yönelik detaylı çalışmalar yapılmaktadır.
Su ve Çevre Teknolojileri: Çevre ve Orman Bakanlığımızın aralık ayında Endonezya’nın Bali adasında yapılan "Taraflar Konferansı"na katılımı ve yapılan görüşmeler hakkında bilgi alabilir miyiz?
Mustafa Şahin: Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi kapsamında düzenlenen 13. Taraflar Konferansı Endonezya’nın Bali adasında gerçekleştirilmiştir. Söz konusu konferansta Bakanlığımız Müsteşarı Sayın Prof. Dr. Hasan Z. Sarıkaya başkanlığında; Çevre ve Orman Bakanlığı’nın ilgili birimleri, Dışişleri Bakanlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Devlet Planlama Teşkilatı, TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi ve TEMA Vakfı temsilcilerinden oluşan 24 kişilik bir heyetle ülkemiz temsil edilmiştir. Ayrıca Bölgesel Çevre Merkezi (REC) Türkiye Ofisi ve Doğa Derneği de sivil toplum kuruluşları olarak konferansa katılım sağlamışlardır. Konferansın en önemli çıktısı "Bali Eylem Planı" olmuştur. Söz konusu Eylem Planı Kyoto Protokolü’nün, 2012 sonrası dönemi iklim rejimine ilişkin düzenlemeleri planlamakta olup, ülkemiz içinde önem arz etmektedir.
"Bali Eylem Planı" olarak adlandırılan karar metni, sözleşmede yer alan ülke grupları özellikle ABD, G7/Çin ve Avrupa Birliği arasında yoğun tartışmalara neden olan ve bakanlar seviyesinde yürütülen üst düzey oturumlar sonucunda kabul edilmiştir. Bu metinde öne çıkan hususlar ve ülkemiz açısından değerlendirmeleri özetle şöyle:
1. İklim değişikliğine sebebiyet veren sera gazlarını sınırlamak üzere tüm ülkelerin alması gereken önlemler, bilimsel temelde Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) 4. Değerlendirme Raporu’nda tanımlanmış olup, tüm taraflar raporun bulgularını tanıdıklarını ve küresel emisyonların ciddi boyutlarda azaltılması gerektiğini kabul etmişlerdir.
2. Sözleşme’nin, 2012 yılına kadar ve daha sonrasında; tam, etkin ve sürdürülebilir bir şekilde uygulanmasını sağlamak; ortak bir karara ulaşmak ve 15. Taraflar Konferansı’nda (2009) bu ortak kararın kabul edilmesini sağlamak için kapsamlı bir sürecin başlatılmasına karar vermişlerdir.
Bu çerçevede çalışmalar 4 ana eksen etrafında yürütülecektir: Azatlım / Uyum / Teknoloji Transferi ve Finansman.
3. Bali Eylem Planı’nın en önemli çıktısı; bağlayıcı emisyon azaltım yükümlülüğünün tüm gelişmiş ülkelerce alınmasına kararı olmuştur. Konferans karar metnine göre sayısallaştırılmış sera gazı emisyon azaltım ve sınırlama yükümlülüklerinin tüm gelişmiş ülkelerce gerçekleştirilmesi kabul edilmiştir.
Ayrıca;
Tüm gelişmiş ülkeler için, sayısallaştırılmış emisyon azaltım veya sınırlama hedefleri dahil, ölçülebilir, doğrulanabilir ve raporlanabilir ulusal azaltım yükümlülükleri veya faaliyetlerinin belirlenmesine;
Gelişmekte olan ülkeler için, ölçülebilir, doğrulanabilir ve raporlanabilir bir şekilde, sürdürülebilir kalkınma hedefleri çerçevesinde, teknoloji, mali kaynaklar ve kapasite geliştirme faaliyetleri ile desteklenerek, uygun azaltım faaliyetlerinin belirlenmesine;
Gelişmekte olan ülkelerde, ormansızlaşmadan ya da orman bozulumundan kaynaklanan emisyonların azaltılmasına yönelik konularda politika yaklaşımları ile pozitif teşviklerin göz önünde bulundurulmasına;
Sektörel yaklaşımlarda işbirliği yapılmasına;
Piyasalar dáhil tüm maliyet etkin metotların kullanılmasına ve geliştirilmesine;
Alınacak önlemlerin sosyal ve ekonomik sonuçlarının dikkate alınmasına;
Kamu özel sektör arasındaki işbirliğinin güçlendirilmesine karar verilmiştir.
Sera gazı emisyonu azaltımı amacı ile yukarıda belirtilen kararların yanı sıra, Uyum, Teknoloji Transferi ve Finansman konularında gelişmekte olan ülkelerin ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde gelişmiş ülkeler tarafından gerçekleştirilecek işbirliği ve destek çalışmalarına ilişkin kararlar alınmıştır.
Kyoto Protokolü’nün 1. Yükümlülük Dönemi’nin ardından 2012 sonrası oluşturulan iklim rejimine dair sürecin hiç boşluk yaşanmadan devam etmesini sağlamak için, başlatılan müzakerelerin, oluşturulan Geçici Çalışma Grubu ile 2009 yılı içinde tamamlanmasına ve çıktıların 15. Taraflar Konferansına sunulmasına karar verilmiştir. Geçici Çalışma Grubu’nun çalışma takvimi belirlenmiştir.
Bali’de gerçekleştirilen 13.Taraflar Konferansı’nın sonuçları ve değerlendirmesi şu şekilde yapılabilir:
Bali 13. Taraflar Konferansı’nda karar metnine giren, "sayısallaştırılmış sera gazı emisyon azaltım ve sınırlama yükümlülüklerinin tüm gelişmiş ülkelerce gerçekleştirilmesinin kabulü" ifadesi, ülkemiz açısından olumlu bir gelişme olarak değerlendirilmektedir. Bu sayede, emisyon azaltım yükümlülüğü, ülkemizin de dahil olduğu, EkĞ1 listesinde yer alma kriterine göre değil, ülkelerin gelişmişlik seviyesine göre değerlendirilecektir.
Bu konferans sonrasında, İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne taraf olan tüm ülkelerin durumunu gözeten ve ülkelerin sera gazı emisyon miktarlarını analitik göstergeler kullanılarak değerlendirilmesi hususunu kabul eden bir yaklaşım benimsenmiştir. Ülkemiz açısından durum değerlendirildiğinde, ülkemizin özel şartlarını dikkate alan bu yaklaşım avantajlı olarak değerlendirilmektedir. Böylece Türkiye alınacak kararlara yön verme şansına sahip olacaktır.
2012 sonrası iklim rejiminin oluşturulması çalışmalarında aktif bir rol oynayabilmek için Kyoto Protokolü’ne taraf olmanın bir ön şart olmadığı, Kyoto Protokolü’nü imzalayan ya da imzalamayan tüm ülkelerin sürece katılımını sağlayan bir yaklaşım "Bali Eylem Planı" ile ortaya konmuştur. Ayrıca, ülkemizin Avrupa Birliği’ne tam üyelik hedefinden hareketle Kyoto Protokolü’ne taraf olma hususunun Bali’de ortaya konan yaklaşımlar çerçevesinde detaylı olarak ilgili tüm taraflarca değerlendirilmesinde fayda mütalaa edilmektedir.
Diğer taraftan; "Bali Eylem Planı" metninin görüşmeleri esnasında hem Avrupa Birliği hem de gelişmekte olan ülke heyetleri ile gerçekleştirilen diyaloglar Türkiye’nin mevcut durumunun uluslararası platformda paylaşılması yönünden önemli olmuştur.
Yukarıdaki gelişmelerin ışığında, çalışma programı belirlenmiş olan "Bali Eylem Planı" için oluşturulan Geçici Çalışma Grubu oturumlarına ve ilgili çalıştaylara etkin katılım sağlanarak, ülkemiz en iyi şekilde temsil edilecektir.