BIODESULF
HANASU
SAKA ARITIM
WAVIN

İzmir Su Raporu 2024

İzmir Su Raporu 2024

25 Mart 2024 | DOSYA
189. Sayı (Nisan 2024)
3.991 kez okundu

TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İzmir Åžubesi

YaÅŸamın temel kaynağı olan “SU” yun önemine dikkat çekmek amacıyla, 1992 yılında BirleÅŸmiÅŸ Milletler Genel Kurulu’nda kabul edilmesinden bu yana, her yıl farklı temalarla deÄŸerlendirilen 22 Mart Dünya Su Günü’nün 2024 yılı teması; “Suyu Barış İçin Kullanmak” olarak belirlendi.

Günümüzde 1,6 milyar kiÅŸinin ekonomik su kıtlığı çektiÄŸi, yani su kaynaklarının iyi yönetilememesi nedeniyle yeterli ve saÄŸlıklı suya ulaÅŸamadığı dünyamızda, 2030 yılında dünya nüfusunun %40’lık bir bölümünün su kısıtı ile karşı karşıya kalacağı öngörülmekte…

Su kaynaklarının eÅŸit olmayan dağılımı, tarihsel olarak su kaynaklarına sahip olma, yönetme ve kullanma açısından anlaÅŸmazlıklara ve çatışmalara yol açtığı gibi, gelecekte de küresel iklim deÄŸiÅŸikliÄŸinin ve nüfus artışının yol açacağı su kısıtı, su kaynaklarının kullanımı ve paylaşımından kaynaklanacak ülke içi veya devletler arası çatışmaları yaygınlaÅŸtıracak, ÅŸiddetlendirecek bir potansiyel taşımakta…

Yıllık tüketilebilir su potansiyeli 112 milyar m3 olan ülkemizde kiÅŸi başına tüketilebilir su potansiyeli 1.313 m3 civarındadır ve bu deÄŸer "su stresi" yaÅŸanan bir ülke olduÄŸumuzu göstermektedir. Ayrıca 2030 yılında bu deÄŸerin 1000 m3 olacağı öngörülmektedir. Bu sayılardan "su fakiri" ülkeler sınıfında olacağımız görülmektedir. Su Fakirlik İndeksinde Türkiye, 147 Ülke arasından 78. sırada yer almaktadır. Küresel iklim deÄŸiÅŸikliÄŸine iliÅŸkin senaryolar ülkemizin bu süreçten olumsuz yönde etkileneceÄŸini ve su kısıtımızın daha da artacağını ortaya koymaktadır. Ülkemizde su tüketiminin %70`i tarımsal, %20`si kentsel ve %10`u ise endüstriyel alanda gerçekleÅŸmektedir. Dünyada ve ülkemizde giderek daha kıt bir kaynak haline gelen suyun etkin ve adil bir kullanımı olduÄŸunu söylemek ise mümkün deÄŸildir.

Her yıl Su Gününde kurumların gerçekleÅŸtirdiÄŸi faaliyetlerde suyun yaÅŸamsal önemi vurgulanmasına karşın su miktar ve kalitesine yönelik artan tehditler; kısıtlı su kaynaklarımızın ve mevcut kirliliÄŸin görmezden gelindiÄŸini göstermektedir. Nüfus artışı, kentleÅŸme, sanayileÅŸme, doÄŸal varlıkların kontrolsüz tüketimi, ormansızlaÅŸma ile birlikte ve buna baÄŸlı olarak ortaya çıkan iklim deÄŸiÅŸikliÄŸi süreçlerinin getirdiÄŸi baskılar nedeni ile su kısıtlılığının artması, kaynakların tükenmesi, kirlilik, aşırı doÄŸa olayları Dünyada ve ülkemizde yaÅŸam için tehdit oluÅŸturmaktadır.

Çevre Mühendisleri Odası İzmir Åžubesi olarak her yıl hazırladığımız İzmir Su Raporları ile kentimizde su yönetimine iliÅŸkin veriler ile birlikte, kentlerimizde su yönetimine iliÅŸkin görüÅŸ ve önerilerimizi de paylaşıyoruz.
Son 50 yılda sulak alanlarımızın yüzde %50’sini kaybettiÄŸimiz ülkemizde; T:C. Tarım ve Orman Bakanlığı Su Yönetimi Genel MüdürlüÄŸü tarafından su havzalarımızda yapılan çalışmalardan elde edilen veriler, yüzeysel yeraltı su kaynaklarımızın kirlendiÄŸini gösteriyor. Havzalara yönelik yapılaÅŸma, sanayi, tarım, madencilik gibi baskılar, yer altı sularımızdaki kontrolsüz aşırı çekimler, su varlığımızı miktar ve kalite yönü ile tehdit etmektedir.

Ülkemizde yürütülen kullanma öncelikli politikalar ve mevzuat deÄŸiÅŸiklikleri, tarım alanları, orman alanları, meralar, sulak alanlar, su havzaları ve diÄŸer korunması gereken alanlarda yapılaÅŸma ve rant baskısını arttırmaktadır. Yeterli ve temiz suya ulaÅŸamama sadece içme ve kullanma suyunu deÄŸil; gıda, tarım hayvancılık gibi sektörler ile temel yaÅŸam kalitemizi etkilemektedir. Sanayi kullanımı da düÅŸünülerek, su varlığımızın en temel ihtiyaçlarımızı karşılayamayacak duruma gelmeden acil önlemlerin alınması gerektiÄŸi yıllardır ortadadır. İklim deÄŸiÅŸikliÄŸi, kuraklık, yağış düzensizlikleri yıllardır dile getirdiÄŸimiz ve koruma/planlamaya yönelik yönetim politikalarının önemini vurguladığımız bir süreçtir. Ancak bilinen gerçekler ve zorunluluklara raÄŸmen gerekli çalışmaların yapılmaması ve yürürlükteki yönetim politikaları kamu ve doÄŸa yararı doÄŸrultusunda koruma, kullanma ve planlama dengesinde yürümesi gerekirken alınan kararlar ve uygulamalar tam tersi sonuçlara yol açmaktadır.

Ülkemizde ilgili kamu idarelerinin paylaÅŸtığı küresel kuraklık ve çölleÅŸme haritaları, veriler ve tahminler, yaÅŸadığımız meteorolojik olaylar, tüm kentlerimizde yaÅŸamsal ‘su’ yönetiminin ne kadar zor hale geldiÄŸini göstermektedir. Kentlerimizde iklim deÄŸiÅŸikliÄŸi ve etkilerini de deÄŸerlendiren “dirençli kentler” kavramı ile kent yönetimi anlayışının düzenlenmesi; tarım, gıda, sanayi, enerji, turizm vb. bütün sektörlere yönelik deÄŸerlendirmeler ve planlamalarda da su kısıtlılığının ve etkilerinin de deÄŸerlendirmeler içerisinde olması gerekmektedir.

Kentlerimizde, saÄŸlıklı ve temiz su ihtiyacının saÄŸlanması, su kaynaklarının korunması, kullanılmış suların arıtılması, arıtılmış atık suların geri kazanımı ve yeniden kullanımı, tarım ve sanayideki su kullanımına yönelik planlamaların; iklim deÄŸiÅŸikliÄŸi, meteorolojik ve hidrolojik faktörler, afet ve taÅŸkın yönetim süreci ile birlikte bütünsel, entegre yönetim modeli dikkate alınarak planlara eklenerek deÄŸerlendirilmesi ve yönetilmesi yaÅŸamsal zorunluluktur.
Dirençli kentler oluÅŸturmak için kentte mevcut risklerin belirlenmesi, altyapı eksikliklerinin giderilerek gelecekteki olası afetlerin sosyal, ekonomik ve teknik sistemler ve altyapılara verebileceÄŸi zararlardan korunabilecek kapasitenin geliÅŸtirilebilmesi gerekmektedir. Åžehirlerin “dirençli kent “olabilmeleri için çevresel risklerini belirleyerek, doÄŸru ve etkin bir çevresel altyapı ve çevre yönetimini gerçekleÅŸtirmesi önemlidir.
Altyapı tesislerimizde çok yüksek kayıp kaçak oranları yüzünden suyun büyük bölümünü daha ÅŸebekedeyken yani henüz kullanamadan kaybediyoruz. Bu kapsamda saÄŸlıklı ve temiz su ihtiyacımız için kaynağından kullanım alanına kadar olan altyapıda kayıp kaçak oranlarının en aza indirilmesi gerekmektedir. Dolayısı ile saÄŸlıklı kentleÅŸme ve altyapı yönetiminin, bu sürecin en önemli parçası olduÄŸu gerçeÄŸi unutulmamalı, kentleÅŸme politikasının yapı ve binalardan ibaret olduÄŸu anlayışından vazgeçilmelidir. “İçmesuyu Temin ve Dağıtım Sistemlerindeki Su Kayıplarının Kontrolü YönetmeliÄŸi” hükümlerine göre; “BüyükÅŸehir ve il belediyeleri su kayıplarını 2023 yılına kadar en fazla %30, 2028 yılına kadar ise en fazla %25 düzeyine; diÄŸer belediyeler su kayıplarını 2023 yılına kadar en fazla %35, 2028 yılına kadar en fazla %30, 2033 yılına kadar ise en fazla %25 düzeyine indirmekle yükümlüdürler. Bu kapsamda belediyeler, bölgesel olarak izleme, deÄŸerlendirme, basınç regülasyonu ve yüzeye çıkmayan borulardaki arızaların tespit edilerek giderilmesine yönelik çalışmaları yürütmektedir. İZSU 2022 yılı faaliyet raporunda metropol ilçeler için kayıp kaçak oranının % 27,95 olduÄŸu paylaşılmıştır. Son olarak 2021 yılında paylaşılan su kayıpları yıllık raporlarında kayıp kaçak oranı %30 un üzerinde olan metropol dışında kalan ilçeler ile ilgili çalışmaların tamamlanarak hedeflenen oranlara ulaşılması gerekmektedir.

Yerel ve Merkezi Yönetimin bu süreçte bireysel kullanımlara yönelik tasarruf çaÄŸrısı ile birlikte, suyun temini, iletilmesi sürecinde kayıp kaçak oranlarının azaltılması, arıtılmış atıksuların yeniden kullanımı, kentin su kaynaklarının yönetilmesi, korunması ve alternatif kaynakların deÄŸerlendirilmesi, uzun vadeli koruma çalışmalarının yürütülmesi için beraber çalışması ÅŸarttır. Özellikle, sanayi ve nüfusun yoÄŸun ancak su kaynaklarının kısıtlı olduÄŸu büyük kentlerimize yönelik planlama süreçlerinde; tarım ve orman alanlarının yok edilerek sanayi ve konut alanlarına dönüÅŸtürüldüÄŸü ortadadır. Alan kullanımına yönelik çeÅŸitli faaliyetlere verilen izinler ile birlikte kente eklenen nüfus yükü dikkate alındığında bu ilave çevresel yükü karşılayacak su kaynaklarının mevcut olmadığı görülmektedir.

TÜİK istatistiklerine göre, 2022 yılında içme ve kullanma suyu ÅŸebekesi ile hizmet verilen belediye nüfusunun toplam belediye nüfusuna oranı (%) 98,8 olarak, içme ve kullanma suyu arıtma tesisi ile hizmet verilen nüfusun toplam belediye nüfusuna oranı ise % 62,7 olarak verilmiÅŸtir. Özetle vatandaÅŸlarımızın % 36’sı saÄŸlıklı içme suyuna ulaÅŸamamaktadır.

2022 yılında ülkemizdeki 1391 belediyenin yalnızca 1366’sı kanalizasyon ÅŸebekesi ile hizmet vermekte olup, 1315 belediye atıksu arıtma tesisi bulunmaktadır. Bu 1315 adet tesisten, Avrupa BirliÄŸi (AB) standartlarında arıtma yapan tesis sayısı ise 268 olup, 2022 yılında kanalizasyon ÅŸebekesine deÅŸarj edilen yaklaşık 5,4 milyar m3 atık suyun 2,4 milyar m3 kısmı bu tesislerde arıtılmıştır. 2022 yılında belediye ÅŸebekeleri ile deÅŸarj edilen atıksu miktarının 5,4 milyar metreküp olduÄŸu dikkate alınırsa, belediyelerde üretilen atık suyun %86 sının arıtıldığı, ancak AB standartlarında arıtılan atıksu oranının %52,7 oranında olduÄŸu ortaya çıkmaktadır. Atıksu arıtma tesisi ile hizmet verilen belediye nüfusunun toplam belediye nüfusuna oranı (%) 77,7’dir. Bu durumda vatandaÅŸlarımızın %22,3’ünün oluÅŸturduÄŸu atıksu arıtılmadan alıcı ortamlara verilmekte, arıtılan atık suyun ise ancak yarısının uygun standartlarda arıtılmasının mümkün olduÄŸu görünmektedir.

Kentimizde ise içme suyu arıtma tesisi ile hizmet verilen nüfus %74,3, atıksu arıtma tesisi ile hizmet verilen nüfus %100 olarak verilmektedir. İzmir BüyükÅŸehir Belediyesi sınırları içinde gerekli içme ve kullanma suyu, barajlar ve yeraltı suyu kuyularından saÄŸlanmaktadır. İZSU Genel MüdürlüÄŸü verilerine göre, 2022 yılında temin edilen suyun yaklaşık %54’ü yeraltı, yaklaşık %46’sı yüzeysel su kaynaklarından saÄŸlanmıştır. İzmir Kentinin su ihtiyacını karşılayan kaynakların miktar ve kalite olarak sürdürülebilirliÄŸinin saÄŸlanması, korunması büyük öneme sahiptir. Yüzeysel ve yeraltı su kaynaklarımızın bulunduÄŸu bölgelerde alan kullanımına yönelik baskılar ve kirlilik tehdidinin yanında iklim deÄŸiÅŸikliÄŸinin getireceÄŸi ek yüklere de kentin hazır olması gerekmektedir.

2023 yılı nüfus verilerine göre nüfusu yaklaşık 4.479.525’a ulaÅŸan İzmir`de, İZSU Genel MüdürlüÄŸü tarafından atık su arıtma hizmetleri kapsamında 2022 yılında 1 fiziksel, 38 tanesi biyolojik, 6 tanesi doÄŸal ve 25 tanesi ileri biyolojik atıksu arıtma yöntemi ile arıtım yapan ve günlük toplam kapasitesi 951.743,00 m3 olan toplam 70 atıksu arıtma tesisi faaliyet göstermiÅŸtir. Atıksu arıtma tesislerinde arıtılan atık suyun %97’si ise Avrupa standartlarında arıtım yapan ileri biyolojik atıksu arıtma tesislerinde arıtılmış, kalan yaklaşık yüzde 3’ü biyolojik ve doÄŸal arıtma tesislerinde arıtılmıştır. İzmir halen, 25 ileri biyolojik atıksu arıtma tesisi ile ülkemizde Avrupa standartlarında arıtım yapan en fazla tesise sahip olan kent olduÄŸu gibi, ülkemizde kiÅŸi başına Avrupa standartlarında en fazla atıksu arıtımının gerçekleÅŸtirildiÄŸi kenttir.

Arıtma tesisleri ve yatırımları ile TÜİK verileri kapsamında baÅŸarılı olan İzmir, kentin yoÄŸun yapılaÅŸmasına ve planlanmasına yetiÅŸemeyen altyapı eksiklikleri ile de karşı karşıyadır. Kentin altyapı yatırımlarının yapılaÅŸma sürecine yetiÅŸemediÄŸi kentin yöneticileri tarafından da ifade edilerek altyapı kaynaklı koku sorununa yönelik planlamalardan bahsedilirken, kentin yapılaÅŸma ve kontrolsüz büyüme sürecinde altyapı yetersizliklerinin planlanamadığı, altyapı ve arıtma tesislerinin kentleÅŸme sürecinde kapasitelerinin yetersiz kaldığı gerçeÄŸini de unutmamak gerekir. Artan nüfus yoÄŸunluÄŸu karşısında altyapı tesislerinin revizyon çalışmalarının tamamlanması, yeni tesislerin planlanması ve mevcut tesislerinin en iyi ÅŸekilde yönetilmesi önem taşımaktadır.

Bir kıyı kenti olan İzmir’de kent merkezinde kıyı alanlarındaki doÄŸal yapının bozulması, ulaşım altyapısı ve yapılar nedeni ile deniz ve kıyı alanları kentlinin yıl boyu faydalanabileceÄŸi yaÅŸam alanı olmaktan çıkmıştır. Sahil bandında yürüyüÅŸ ve bisiklet yolları ile rekreasyon alanları bulunmakla birlikte yaz aylarında sıcaklık, kış aylarında yaÅŸanan fırtına kabarmaları ve taÅŸkınlar nedeni ile yıl boyunca etkin kullanılamamaktadır. Uzun yıllar boyunca çeÅŸitli kaynaklar nedeni ile kirletilen körfez yüzme alanı olmaktan çıkmıştır.

Yeterince arıtılmamış evsel ve endüstriyel atıksu deÅŸarjları, taşınan kirleticiler, körfezdeki gemi trafiÄŸi, gemi söküm tesisleri, endüstriyel tesisler, balık çiftlikleri gibi kirletici kaynaklar deniz suyu kalitesini olumsuz etkileyen faktörlerdir.

Çevre, Åžehircilik ve İklim DeÄŸiÅŸikliÄŸi Bakanlığınca “Denizlerde BütünleÅŸik Kirlilik İzleme Programı (DEN-İZ)” çerçevesinde yürütülen kirlilik ve kalite izleme çalışmaları kapsamında izlenen Ege Denizi Kıyı Su Yönetimi Birimlerinden 8 i İzmir ‘dedir. 2021 yılı Ege Denizi kıyı su kütleleri ekolojik kalite deÄŸerlendirmesine göre; iç körfez deÄŸerleri kötü, dış körfez deÄŸerleri zayıf, ÇeÅŸme-Karaburun, Foça ÖÇK, Çandarlı Körfezi deÄŸerlerinin orta, KuÅŸadası Körfez Kuzeyi-ÇeÅŸme, Gerence Körfezi, Dikili-Edremit Körfezi deÄŸerlerinin iyi olduÄŸu paylaşılmıştır.

İzmir BüyükÅŸehir Belediyesi tarafından İzmir Körfezi’ndeki 11 adet istasyondan 2001 yılından bu yana düzenli olarak deniz suyundan alınan örnekler, akredite olan İZSU Genel MüdürlüÄŸü laboratuvarlarında, Askıda Katı Madde, Escherichia coli, Intestinal enterokok analizleri yapılmak üzere gönderilmekte ve sonuçlar incelenmektedir. Ancak körfez su kalitesine iliÅŸkin kapsamlı deÄŸerlendirme yapabilmek için daha fazla analizle birlikte ölçüm koÅŸulları hakkında bilgiye ihtiyaç vardır.

Her iki kurum tarafından paylaşılan verilere göre ağırlıklı olarak biyolojik parametrelerin izlendiÄŸi anlaşılmaktadır. İzmir Körfezindeki gemi ulaşımı ve endüstri kaynaklı kirletici faktörlerin varlığı göz önünde bulundurularak kimyasal parametrelerin de izlenmesi önem taşımaktadır. Su kalitesi saÄŸlıklı ve ÅŸeffaf bir ÅŸekilde izlenmeli ve iyileÅŸtirilmesine yönelik çalışmalar geliÅŸtirilmelidir.
Deniz suyu kalitesinin iyileÅŸtirilmesi için kirletici kaynakların kontrol ve denetimi etkin bir ÅŸekilde yürütülmelidir. Deniz taÅŸkınları ve deniz seviyesinin yükselmesi ile ilgili kıyı alanlarında ve kentsel altyapı ve üstyapıda gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.

İzmir için kiÅŸi başına yıllık kullanılabilir su miktarı 1.000 m3 civarındadır. Su kıtlığını iÅŸaret eden bu miktar İzmir’de su yönetiminin önemini ortaya koymaktadır. İzmir için mevcut su kaynaklarının miktar ve kalite açısından korunması ile birlikte temiz su ihtiyacını karşılamak üzere akılcı yatırımlar ve yeni su kaynaklarının araÅŸtırılması yaÅŸamsal bir öneme sahiptir.

İlgili kurum ve kuruluÅŸlar mevcut su kaynaklarını en iyi ÅŸekilde yönetmeli, gelecek için alternatif su kaynaklarını elde etmek için gerekli yatırımları geç olmadan yapmalıdır. Temiz suların evsel veya endüstriyel amaçlı kullanılmasından dönen atıksuların arıtıldıktan sonra kullanım amacına uygun kalitenin saÄŸlanması için gerekli ileri arıtma iÅŸlemleri sonrasında yeniden kullanımı, tarım ve sanayi amaçlı kullanılan suyun ise doÄŸru, ekonomik yöntemlerle yeniden kullanımı esastır. Enerji yönetimi su yönetiminin olmazsa olmaz bir parçası olarak düÅŸünülmeli ve ikisi birlikte konularının uzmanı olan kurum ve kiÅŸiler tarafından planlanmalı ve uygulanmalıdır. Kent planlamasına yönelik tüm süreçlerde su yönetimi planları dikkate alınmalıdır. Belediyelerin Su ve Kanalizasyon İdareleri tarafından İçme Suyu Projesi Master Planları çerçevesinde içme, kullanma ve endüstri suyu ihtiyaçlarının mevcut ve potansiyel su kaynaklarından (yeni su kaynaklarının devreye alınması, deniz suyunun arıtılarak kullanımı, vb) karşılanmasına yönelik gelecekteki nüfus projeksiyonuna göre mevcut su kaynaklarının kapasitesinin artırılmasına yönelik çalışmalar yapılmaktadır. İklim deÄŸiÅŸikliÄŸi senaryoları da dikkate alınarak gelecek su planlamaları yapılmalıdır.

Yeterli suya sahip olamadığı için kilometrelerce ötedeki Gördes Barajı’ndan yüksek maliyet ve iÅŸgücü harcanarak su temin etmeye çalışan İzmir; gelecekteki su kaynağı olan Çamlı Baraj Havzasında altın madenciliÄŸinin getirdiÄŸi kirlilik riski ile karşı karşıyadır. Kentte su yönetiminden sorumlu kuruluÅŸlar olan İZSU ve DSİ gelecekteki su kaynakları için farklı yaklaşımlar sergilemektedir. İzmir BüyükÅŸehir Belediyesi ve İZSU, Çamlı Barajını zorunluluk olarak görürken, DSİ Baraj yapımını öngörmemektedir. Kentin su yönetiminden sorumlu iki kuruluÅŸ politikaları ikilemdedir ve bu durum İzmir halkını saÄŸlıklı suya ulaÅŸma konusunda tehlikede bırakmaktadır. Bahse konu maden iÅŸletmesinin mevcut hali ile yarattığı kirlilik mahkeme kararları ve bilirkiÅŸi raporları ile ortaya konmasına, iptal edilen ÇED kararlarına raÄŸmen; Çevre, Åžehircilik ve İklim DeÄŸiÅŸikliÄŸi Bakanlığı tarafından kapasite artışı için hazırlanan ÇED süreci yeniden yürürlüktedir ve ÇED Olumlu Kararı yenilenmiÅŸtir. Efemçukuru, İzmir Kenti Yerel Yönetimi tarafından Kentin Su Kaynağı olarak tanımlanmaya devam ederken, tüm itirazlara ve mahkeme kararlarına karşın havza Merkezi İdareler tarafından kirlilik riski ile baÅŸ baÅŸa bırakılmıştır.

Havzalarımızda su kalite ve miktarına yönelik deÄŸerlendirmeler; su kaynaklarımızın karşı karşıya bulunduÄŸu çevresel risklerin yönetilmesi ve acil planlamalar yapılıp bilime uygun yönetim süreçleri gerçekleÅŸtirilemezse geri dönüÅŸü mümkün olmayan noktalara doÄŸru ilerlediÄŸinin göstergesidir. Kentimizin içme suyu kaynağı olan Tahtalı Baraj Havzası, İZSU Yönetmelikleri ile koruma altında tutulmaya çalışılırken, havzadaki kentleÅŸme ve sanayi baskısı, mevzuat deÄŸiÅŸiklikleri ile koruma kapsamının yumuÅŸatılması yoluyla yaÅŸam kaynaklarımızın da bu baskılara feda edilmesinin önünü açacaktır.

Bölgemizde Bergama Altın Madeninin yarattığı-yaratacağı çevresel risklerle ilgili hukuki ve toplumsal mücadele devam ederken; Efemçukuru Altın Madeninin İzmir’in su kaynağı olan Çamlı Baraj Havzasında, Çukuralan Altın Madeninin Balıkesir’in su kaynağı olan Madra Barajı Havzasında, Gördes Nikel Madeninin İzmir ve Manisa’nın su kaynağı olan Gördes Havzasında, ÇaldaÄŸ'da iÅŸletilmesi planlanan Nikel Madeninin Gediz Havzasında, KışladaÄŸ Altın Madeninin UÅŸak’ta yarattığı çevresel riskler ve bu projelere verilen ÇED Olumlu kararları ile ilgili Odamızın da içerisinde bulunduÄŸu hukuki süreçler devam ederken diÄŸer taraftan söz konusu iÅŸletmelerin yarattığı olumsuz etkiler de devam etmektedir.

Manisa’ya içme-kullanma suyu saÄŸlamak üzere inÅŸaatı devam eden Gürdük Barajı ve İzmir kentine içme-kullanma suyu saÄŸlanması planlanan BaÅŸlamış Barajı olmak üzere, bölgenin en büyük iki kentine hizmet verecek olan BaÅŸlamış Çayı havzasında, Gördes’teki Nikel Madeni İşletmesinin yarattığı riskler devam ederken, madenin kapasite artışı talebi onaylanmıştır. Ayrıca, yıllık 1 milyon ton sülfürik asit üretecek olan sülfürik asit fabrikası için de ÇED süreci de olumlu tamamlanmıştır.

Verimli tarım arazilerimiz, su havzalarımız, ormanlarımız, korunması gereken doÄŸal alanlarımız; mevcut ve açılması planlanan çevresel riski son derece yüksek olan tesislerin baskısı altındadır.
İliç’te “Çöpler Altın Madeni” nde liç alanında meydana gelen heyelan sonucunda 9 iÅŸçinin göçük altında kalması, siyanür ve birçok tehlikeli maddeyi içeren yığının neden olduÄŸu çevre felaketi; çevre ve insan saÄŸlığını hiçe sayan kar odaklı büyüme anlayışının sonucu ve kamusal denetimin iflasının acı bir örneÄŸidir.

Benzer olayların bir daha yaÅŸanmaması için tüm faaliyetler, çevresel deÄŸerler ve kamu yararı gözetilerek, bilimsel doÄŸrular çerçevesinde yapılmalı, çevre ve insan saÄŸlığı kar elde etme güdüsüne feda edilmemelidir.
Mevcut durumu ile karşımıza çıkan karanlık su yönetimi tablosu; iklim deÄŸiÅŸikliÄŸinin öngördüÄŸü diÄŸer olumsuz süreçlerle birleÅŸtiÄŸinde su kaynaklarımızın korunmasının ne kadar önemli olduÄŸunu bir kez daha gözler önüne sermektedir.

Çevre Mühendisleri Odası İzmir Åžubesi olarak yaÅŸamımızı, suyumuzu korumak için mesleki ve kamusal sorumluluÄŸumuz içinde mücadeleye devam ediyor ve tekrarlıyoruz.

• Su, tüm canlıların yaÅŸamı için vazgeçilmez doÄŸal bir hak olduÄŸu unutulmamalıdır.
• Suyu "doÄŸal hak" olmaktan çıkarıp, "ticari bir mal" haline getirerek sermayeye, küresel piyasaya açan politikalardan vazgeçilmelidir.
• Betona ve ranta dayalı kentleÅŸme ve büyüme politikaları terk edilmelidir.
• Kentlerimiz doÄŸayla ve iklimle uyumlu, afetlere dirençli hale dönüÅŸtürülmelidir.
• Su havzalarının korunması sürecinde kentleÅŸme, sanayi, tarım, madencilik ve diÄŸer faaliyetlerde alan kullanımlarının deÄŸiÅŸmesi, ormansızlaÅŸma ve bu faaliyetlerin getirdiÄŸi çevresel risklerin de yönetilmesi gerekmektedir.
• KentleÅŸme, sanayi, madencilik ve diÄŸer faaliyetlerin alan seçimi planlanması ve denetim süreçleri de en önemli bileÅŸenlerdendir. Planlama, yönetim ve denetim sürecine ilave olarak, suyu en çok kullanan tarım ve sanayi sektöründe de kontrolsüz tüketimin önüne geçilmesi, ürün ve üretim deseninin su ihtiyacına göre planlanması, suyun yeniden kullanımı, proseste dönüÅŸüm, arıtılmış atıksuların geri kazanım/yeniden kullanım ile deÄŸerlendirilmesine yönelik süreçlerin göz önüne alınması, yapılar ve planlamalar ölçeÄŸinde su tüketimini azaltacak tedbirler ile birlikte, yaÄŸmur suyu hasadı gibi yöntemler ile suyun verimli kullanımına yönelik çalışmalar geliÅŸtirilmelidir.
• Kamu mülkiyeti temelinde örgütlenmiÅŸ, ulusal planlama çerçevesinde yerel kalkınmayı hedefleyen, her bireyin suya eriÅŸimine olanak saÄŸlayan, eÅŸitsizlikleri de ortadan kaldırarak, doÄŸayla barışık yatırımı önemseyen ulusal su politikaları hayata geçirilmelidir.
• İçme suyu, kanalizasyon, yaÄŸmur suyu ÅŸebekelerinin iyileÅŸtirilmesine yönelik çalışmalar tamamlanmalıdır.
• Atıksu arıtma tesislerinin revizyonları, kapasite artışları ve yeni tesislerle ilgili çalışmalar tamamlanmalıdır.
• Deniz suyu kalitesinin izlenmesi ve iyileÅŸtirilmesine yönelik çalışmalar geliÅŸtirilmelidir.
• Fırtına kabarmaları, taÅŸkınlar ve iklim deÄŸiÅŸikliÄŸine baÄŸlı deniz seviyesindeki yükselme konusunda gerekli önlemler alınmalıdır.
• Sahil ilçelerinde plajların ve kıyıların halk tarafından kullanımını engelleyen kıyı iÅŸgalleri, özel tahsisler yolu ile yapılaÅŸmanın önünü açan uygulamalara son verilmeli, etkin denetim saÄŸlanmalıdır.
• Suyun yönetiminden sorumlu kurumlar koordinasyon ve iÅŸ birliÄŸi içerisinde çalışmalıdır.
• Tüm kurumlarda; Çevre MühendisliÄŸi mesleÄŸi baÅŸta olmak üzere ilgili diÄŸer meslek disiplinlerinden oluÅŸan liyakatli kadrolar ile bilim ve mühendislik temelinde proje ve uygulamalar geliÅŸtirilmelidir.

YurttaÅŸlarımızın esenliÄŸini ve doÄŸal varlıkların korunmasını esas alan yönetim ve çevre politikalarının hayata geçirilmesi konusundaki kararlığımızı bir kez daha kamuoyu ile paylaşıyoruz.
TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İzmir Åžubesi
 


 

R E K L A M

İlginizi çekebilir...

İklim Kriziyle Yüzleşmek: İklim Eylemi için Bir Kaldıraç Olarak Su

İklim etkilerinin geri döndürülemez hale gelebileceği kritik dönüm noktalarına hızla yaklaşıyoruz....
15 Ocak 2025

VEGA Türkiye, Yağmur Suyu Depolama Sistemini Hayata Geçirdi

Sürdürülebilirlik odaklı bu sosyal sorumluluk projesi, çevreye duyarlı bir gelecek için adım atıyor. Doğal kaynakları koruyan sistem, su israfının önl...
15 Ocak 2025

Konteyner Tip Atık Su Geri Kazanım Sistemleri

Bu proje, bir ilaç firmasının günlük 110m3 kapasiteli atık suyunun %90+ oranında geri kazanılması için kullanılan membran teknolojilerinin kullanı...
6 Kasım 2024

 
Anladım
Web sitemizde kullanıcı deneyiminizi artırmak için çerez (cookie) kullanılır. Daha fazla bilgi için lütfen tıklayınız...

  • Boat Builder Türkiye
  • Çatı ve Cephe Sistemleri Dergisi
  • Enerji & DoÄŸalgaz Dergisi
  • Enerji ve Çevre Dünyası
  • Tersane Dergisi
  • Tesisat Dergisi
  • Yalıtım Dergisi
  • Yangın ve Güvenlik
  • YeÅŸilBina Dergisi
  • İklimlendirme Sektörü KataloÄŸu
  • Yangın ve Güvenlik Sektörü KataloÄŸu
  • Yalıtım Sektörü KataloÄŸu
  • Su ve Çevre Sektörü KataloÄŸu

©2025 B2B Medya - Teknik Sektör Yayıncılığı A.Åž. | Sektörel Yayıncılar DerneÄŸi üyesidir. | Çerez Bilgisi ve Gizlilik Politikamız için lütfen tıklayınız.