Sedanur Alpaslan

Artemis Arıtım Çevre Mühendisi

Atık su içeriÄŸindeki organik maddelerin ve diÄŸer tüm kirletici yüklerinin arıtımı yapılmadan topraÄŸa ya da alıcı ortama deÅŸarj edilmesi demenin bir baÅŸka yolu da “doÄŸaya savaÅŸ açılması” demektir. YediÄŸimiz tüm çikolatalar, ÅŸekerleme ve benzeri tüm gıdalar üretiminden paketlemesine kadar birçok aÅŸamadan geçerler ve bu aÅŸamalardan saÄŸ çıkabilmeleri, gerekli hijyenin saÄŸlanabilmesine baÄŸlıdır. Üretimin olduÄŸu her proseste atık oluÅŸumu kaçınılmaz bir gerçektir. Gerçek anlamda “üretmek”, üretirken tüketmek deÄŸil, üretirken sürdürülebilirliÄŸi saÄŸlayabilmektir. Biz insanlar ne kadar üretirsek o kadar tüketmeye aç olduÄŸumuzdan, sürdürülebilirlik kavramı 21.yüzyıl insanları için yeni yeni anlam kazanmaya baÅŸlamıştır. Çünkü bu yüzyılda, hiç bitmeyecek sandığımız tüm kaynaklarımızın bir gün biteceÄŸini istatistikler ile kendimize ispat ettik.

En Büyük Ä°spatımız: Kuraklık! 

Atık su içeriÄŸindeki organik maddelerin ve diÄŸer tüm kirletici yüklerinin arıtımı yapılmadan topraÄŸa ya da alıcı ortama deÅŸarj edilmesi demenin bir baÅŸka yolu da “doÄŸaya savaÅŸ açılması” demektir. Atık su oluÅŸumunu engelleyemeyiz ama atık sularımıza sahip çıkabilir, onları geri kazanıp yeniden kullanabiliriz. Bu teknoloji birçok farklı entegrasyona sahiptir. Bu entegrasyonlar, “Ne kaynaklı?”, “Ne kadar?” gibi soruların cevaplarına göre belli olur. Çünkü her üretimden kaynaklanan atık suyun içindeki kirletici yükleri aynı deÄŸildir. Bunun nedeni, atık su oluÅŸumundaki etmenlerdir. Boyama ve yıkama yapılan bir tekstil fabrikasının atık suyu ile çikolata üretiminden kaynaklanan atık suyun aynı aileden olması beklenemez. Dolayısı ile atık suların arıtımı ve geri kazanımı için uygulanacak proseslerin belirlenmesi, suyun kaynağına baÄŸlıdır.

Yazının devamı için tıklayın