Su ve Çevre Teknolojileri Dergisi 64. Sayı (Kasım 2013)

50 Su ve Çevre Teknolojileri • Kasım 2013 Röportaj müzeri ve sabah saatlerinde yapılması, sulama sistemlerinin damla ve yağ- murlama gibi büyük ölçüde tasarruf sağlayan sistemlere dönüştürülmesi; içme suyu şebekelerinin kayıp kaçak oranlarının azaltılmasına yönelik ola- rak yenilenmesi; sanayide su tasarru- funa yönelik teşvik edici çalışmalar yapılması; su kaynaklarını kirletici unsurların tespiti ve gerekli tedbirle- rin alınması; su tasarrufu konusunda vatandaşların bilinçlendirilmesine yönelik çalışmalar yapılması... Yerel yönetimler, merkezde alınan kararların yerelde uygulayıcıları olma- ları bakımından son derece önemli bir konumdalar. Merkezi politika ve hedeflerin başarılı olması, halkın iyi hizmet alması, iyi bir yerel yönetimle mümkün oluyor. Bu bakımdan yerel yönetimlerin desteklenmesi fakat denetimlerinin de aynı oranda sıkı şekilde yapılması gerekiyor. Yerelde belediyeler, özellikle çevre ve su kay- naklarının korunması konusundaki görev ve sorumluluklarını yerine getirmiyor ve merkezi yönetimin yapmasını bekliyorlar. Henüz ülke- mizde çevre bilincinin tam olarak oluşmaması fırsat bilinerek çevre ve özellikle su kaynakları üzerinde önemli bir baskı oluşturuluyor. Önce- likle belediyelerin üzerlerine düşen görev ve sorumlulukları, çevre ve su kaynaklarının korunması açısın- dan yerine getirmesi, atıksu arıtma tesislerinin kurulması ve işletilmesi, modern ve sağlıklı çevresel altyapının oluşturulması, düzenli katı atık depo- lamaya geçilmesi gibi önemli çevresel sorunlara yol açabilecek hususların belediyeler tarafından yerine getiril- mesi öncelik arz ediyor. Su&Çevre: Aynı zamanda bir aka- demisyen de olarak su ve atıksu yatı- rımlarında ne gibi sorunlar görüyor- sunuz? Prof. Dr. Lütfi Akça: Bildiğiniz üzere su ve atıksu yatırımları sermaye ve teknoloji gerektiren yatırımlardır. Bundan 10-20 yıl öncesine kadar Türkiye’deki su ve atıksu yatırımları yabancı teknolojiye bağımlıydı ve bu yatırımlar çok yüksek maliyetlere yapılıyordu. Bugün Türkiye kendi tek- nolojisini üretiyor ve hatta bu tekno- lojiyi ihraç ediyor. Devletimiz en ileri teknolojiyle içme suyu yatırımlarını gerçekleştiriyor. Ilısu Projesi, Melen Projesi, KKTC’ye Su Transferi Projesi gibi büyük bütçeli projeler Bakanlığı- mızca başarıyla yürütülüyor. Bugün Türkiye, su ve atıksu yatırımlarının projelendirilmesi ve inşasında kendi kendine yeten ve bölgesine örnek teşkil eden bir seviyeye ulaşmıştır. Bazı belediyeler su ve atıksu yatı- rımlarında mali açından yetersiz kala- biliyor ancak bu sıkıntıların Bakanlığı- mız ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından asgari düzeye indirilmesi için çalışmalar yapılıyor. İşletme ve bakımmasrafları makul olan tesislerin seçilmesi önemlidir. Bazı şehirlerimizde ileri arıtma değil de sadece ön arıtma tesisleri mevcut. Fakat diğer taraftan daha sonra da inşa edilebilecek, çürütücü- ler, hidrojen sülfür giderme üniteleri ve elektrik eldesi için gaz motorları gibi pahalı yatırımlar yapılıyor. Bu pahalı yatırımlar yerine, bu tesislerde arıtılmış su üretecek biyolojik arıtma kısımları inşa edilebilir ve kirlenme yükleri azaltılabilir. Atıksu yatırımlarının faydaya dönüşmesi noktasında da problemler var. Maalesef, inşa edilen ileri tekno- loji tesislerin işletmelerinde kalifiye personel istihdamında, işletme mali- yeti sebebiyle sıkıntılar yaşanabiliyor. Su&Çevre: Su ve atıksu sektöründe faaliyet gösteren firmalara neler öne- rebilirsiniz? Prof. Dr Lütfi Akça: Ülkemizde su alanında çalışan geniş bir özel sek- tör potansiyeli var. Özellikle su tah- sisi ve hidroelektrik enerji üretimi alanlarında ülke çapında genişleyen sektör hacminin dünya pazarlarında daha etkili bir rol almaları gereki- yor. Mühendislik alanında bilhassa gelişmekte olan ülkelerde altyapı geliştirilmesine yönelik danışmanlık verebilecek donanımlı insan gücümüz mevcut. Bunun yanı sıra Türkiye’de su ve atıksu sektöründe faaliyet gös- teren firmalar dünya standartlarında projelere imza atıyorlar. Bu firmalar ülkemizin yanı sıra dünya pazarında da kalitesiyle öne çıkabilecek kapa- sitededir. Halihazırda üniversiteleri- mizin bünyesinde faaliyet gösteren teknokentlerde özel sektör tarafından desteklenen su teknolojileri projeleri vesilesiyle, Türk firmalarımız uluslara- rası ortaklıklar yoluyla tüm dünya için teknolojiler geliştiriyorlar. Su alanında yapılan Ar-Ge çalışmalarının önümüz- deki dönemde de çeşitlenerek daha da gelişeceğini ümit ediyorum. Şüp- hesiz ki Türk firmalarının dünya su sektöründe hak ettiği yeri bulması son derece önemlidir. İhaleli işlere talip olan proje ve inşaat firmalarının proje ve şartna- meleri doğru değerlendirip, olur bedellerle ihaleye girmeleri ve işleri almaları önemli. Aksi halde, iş kali- tesi tutturulamadığı için hem işveren, hem firmalar mağdur olabiliyorlar. Bilindiği gibi dünyadaki tatlı su miktarı sınırsız değil. Sınırlı olan su kaynakları üzerinde su güvenliği açı- sından nüfus artışı, iklim değişikliği ve tüketim politikaları ciddi bir baskı oluşturuyor. Bu husus, su kaynak- larının sürdürülebilir ve entegre bir şekilde korunması, iyileştirilmesi ve kullanılması için suyun iyi yönetilme- sinin öneminin hayati olduğunu öne çıkarıyor. “Bu yüzyılın savaşları petrol için veriliyorsa, gelecek yüzyılın savaşları su için verilecektir” düşüncesinin dillendirildiği bir dönemde bu kadar hayati olan bir sektörde ülkelerin proje üretmesi ve yatırımlar yapması kaçınılmaz. Bunların belki mahiyeti değişecek ama artarak devam ede- cektir. Bu yarışta sektördeki firma- ların mevcut bilgi ve tecrübelerinin yanında yeni teknolojilere yatırım yaparak veya takip ederek kendile- rini geliştirmeleri suretiyle ülkemiz, hatta dünya ölçeğinde rekabet edebi- lirlik yönüyle lider olma şansları çok yüksek.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=