olduğu her ülkede olduğu gibi ülkemizde eleolumsuz durumların yaşanması halinde, çevre sektöründe faaliyet gösteren firmaların gelişiminin de yeterli seviyede olamayacağı uyarısında bulunuyor. Kontrol ve denetimin yetersizliğinin, arıtma firmalarının kirletenin talebine göre projeler hazırlamasına sebep olacağını, bu durumunsa yatırımlardan beklenen faydayı sağlayamayacağını söyleyen Toröz, çevre alanında yapılacak yatırımların ancak doğru mühendislik çözümleriyle gerçekleştirilmesi halinde çevre kalitesi konusunda önemli kazanımlar elde edileceğini ifade ediyor. Kirlenmenin önlenmesi için her şeyden önce kirleten tarafından bir maliyet ödenmesi gerektiğinin altını çizen Toröz, "Ne yazık ki kirletenler, alıcı ortamları keneli malları gibi kullanma alışkanlıklarını uzun yıllar devam ettirmiş, rekabet, maliyet vs. gibi sebepleri bahane ederek, arıtma yükümlülüklerini yerine getirmekten imtina etmişlerdir. Bunun yanısıra, gelişmekte olan bir ülke olarak bazı dönemlerde, idarenin kontrol ve denetiminde yaşanan zafiyet, kirletenleri, kirletme konusunda adeta teşvik etmiştir. Ancak, günümüzde artan çevre duyarlılığı, kirlenme/kirletme konusundaki hassasiyeti artırmış, arıtma, bertaraf, geri kazanım vb. konularda önemli gelişmeler kaydedilmiştir." ifadelerini kullanıyor ve şu yorumlarda bulunuyor: "Bu hassasiyet ve duyarlılığın, ilgili ti.im kesimlerde aynı derecede olmadığı da bir gerçek. İdari yapılanmada son zamanlarda görülen değişikliğin, ülkemizde çevre konusunda idareden beklenen hizmetlerin eskisine göre gerilere gitmesine sebep olduğu biliniyor. Bu noktada çevre konusunun hala çiçek, böcek, peyzaj düzenleme gibi algılandığı, oysa Çevre başlığı altında en önemli konunun 'Kirlilikle Mücadele' olduğunun, bu anlamda elakirlenmeyle mücadelenin 'nesilleri geleceğe sağlıklı bir şekilde taşıma mücadelesi' olduğunun anlaşılmadığı görülüyor." Firmaların önemli sorumlulukları var!.. "Çevre sektörünün son yıllarda anan bir ivmeyle büyüdüğünü, ağırlıklı olarak atıksu başta olmak üzere su arıtımı, katı atıklar, hava kirliliği kontrol ve ölçümü konularında başarılı mühendislik hizmetlerinin verilmekte olduğunu söyleyebiliriz. Örneğin, ülkemizde mevcutta 150 civarında bakanlıktan lisans almış çevre laboratuvarı bu alanda hizmet veriyor. Lisanslı geri kazanım tesisi sayısı ise 181 civarında. Yerli firmalarımızın yanısıra birçok uluslararası firma elaçevre sektörünün farklı alanlarında olmak üzere ülkemizde faaliyet gösteriyor. Şehirlerimizde artan nüfus ve buna bağlı olarak ortaya çıkan atıkların, doğru mühendislik çözümleriyle kontrol altına alınması gerektiği dikkate alındığında, çevre sektöründe faaliyet gösteren firmaların önemli sorumlulukları olduğu anlaşılacaktır. Kamu adına yaptırılacak çevre yatırımlarının, baştan sona doğru verilmiş kararlarla proje ve inşa edilmeleri halinde, istenilen kamu menfaati sağlanmış, çevre kirliliği kontrol altına alınmış ve kirlenme önemli ölçüde kontrol edilmiş olacaktır. Ancak, kamu yatırımlarının bir ele ihale kısmı var ki, özellikle çevre yatırımları söz konusu olduğunda üzerinde mutlaka durulması, konuşulması gerekiyor. Kamu İhale Kanunu (KİK)'na göre ihale edilen işlerin, kamu menfaati gerekçesiyle, en düşük teklifi verene verilmesi, kanuni bir zorunluluktur. Ucuz işten nasıl bir sonuç çıkacağı konusunda fazla bir şey söylemeye gerek olmadığı, toplumun her kesiminde yaşanmış tecrübelerden anlaşılacaktır ... " Gerekçeler hazır "Çevre sektörünü doğru değerlendirebilmek için sektörün beklentilerini iyi tahlil etmek gerekiyor. Sektör bileşenlerinin her biri her şeyden önce ticari, ekonomik hedeflerle yola çıkar. Bu amaçla eleman istihdam eder, gerekli makine ekipman vs. gibi ilk yatırımlarını yapar. Firma, aynı zamanda kar etmek durumundadır. Bu arada da rekabet söz konusudur. Serbest rekabet ortamında bir ürünün ucuzu alınabileceği gibi, pahalısı ela alınabilir. Herhangi bir ürün için geçerli olan bu ticari hususların acaba çevre yatırımları için ele aynı şekilde olması gerektiğini söyleyebilir miyiz? Yani, KİK'e tabii olan bir ihale ile yaptırılacak bir arıtma tesisinin akıbeti hakkında ne düşünebiliriz? Denetim ve kontrolün zayıf veya hiç olmadığı zamanlarda, kirleten için hiçbir getirisi olmayan bir arıtma tesisine niçin kaynak ayrılsın? .. Bir de, 'zaten rekabet var' denilerek, yapmama için gerekçe de hazır!.." İdare, istikrar içinde olmalı "Çevre sektörünün gerçekten hak ettiği yere gelebilmesi için kamu adına yapılan kontrol ve denetimlerin gerçekten yerine getirilmesi, bunun olabilmesi için de idarenin istikrar içinde olması gerekir. Bunun yanısıra çevre konusunu çiçek, böcek veya peyzaj düzenleme şeklinde anlamayan, kirletmenin veya kirlenmenin önemli birer konu olduğunu, üzerinde hassasiyetle durulması gerektiğini bilen, çevre konusunda gösterilen çabanın 'insan neslinin geleceğe sağlıklı taşınma mücadelesi' olduğunun farkında olan idarecilere ihtiyaç var. AB müktesebatı uyum kapsamında ülkemizde çok sayıda yönetmelik yayımlandı. Ancak bunların halihazırda ne ölçüde hayata geçirilebildiğine dair sağlıklı bir envanter mevcut değil. Bu anlamda, çevre sektöründe faaliyet gösteren firmaların önemli sorumluluklar taşıdığı, yapacakları mühendislik yapılarının, çevre kirliliğinin önlenmesinde önemli fonksiyonları olduğu unutulmamalıdır. Sonuç olarak çevre sektörü, eleman, altyapı, tesis vs. gibi her şeyiyle hazırken maalesef idaredeki görev, sorumluluk ve yetki dağılımında görülen karmaşa, sektörün gelişmesini engelliyor. Bu dağınıklığın, çevre adına iyi niyetlerle Su veÇevre TeknoloJilerı • Haziran2012 25 I
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=