Su ve Çevre Teknolojileri Dergisi 203. Sayı (Haziran 2025)

50 SU VE ÇEVRE TEKNOLOJİLERİ • 06 / 2025 sadece AB içini değil, AB ile ticaret yapan ülkeleri de kapsıyor. Türkiye, enerji ticaretinin büyük bir kısmını Avrupa ile gerçekleştirdiğinden bu sürecin dışında kalamıyor. Bu doğrultuda, T.C. Ticaret Bakanlığı tarafından 2021 yılında “Yeşil Mutabakat Eylem Planı” devreye alındı. Planın hedefi net: Yeşil yatırımları teşvik eden, düşük maliyetli ve enerji arz güvenliğini destekleyen bir enerji yönetimi stratejisi ortaya koymak. AB ülkeleri, Çin, İngiltere ve ABD gibi küresel aktörler, sürdürülebilir üretimi temel alan döngüsel ekonomi modelini benimsemeye başladı. Bu model, kaynakların en verimli şekilde kullanıldığı, atığın geri kazanıldığı ve çevre dostu üretimin ön planda olduğu bir ekonomik yapı sunuyor. Türkiye de bu dönüşümde geri kalmamak için enerji stratejilerini yeniden şekillendiriyor. Petrol, kömür ve doğal gaz gibi fosil kaynaklara alternatif olarak tanımlanan yenilenebilir enerji, temiz, yeşil ve sürdürülebilir bir gelecek için anahtar rol oynuyor. Güneş, rüzgar, hidroelektrik, jeotermal ve biyokütle gibi kaynaklara yatırım yapan ülkeler hem çevreyi koruyor hem de enerji arz güvenliğini güçlendiriyor. Türkiye, yenilenebilir enerji potansiyeli açısından oldukça zengin. Bu avantajın etkin kullanılması durumunda, hem ekonomik kalkınma hızlanacak hem de dışa bağımlılık azalacak. Gıda talebindeki artış, temiz suya erişim ihtiyacı ve yükselen enerji tüketimi; gezegenin kaynakları üzerindeki baskıyı artırıyor. Bu nedenle su-gıda-enerji ilişkisini bütüncül bir yaklaşımla değerlendiren politikalar kaçınılmaz hale geliyor. Özellikle tarımda temiz enerji kaynaklarının kullanımı, sürdürülebilir üretim sistemlerinin temeli olarak kabul ediliyor. Enerjiyle ilgili konular artık gelişmiş ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de ciddi yasal düzenlemelerle yönetiliyor. Son 15 yılda çıkarılan yönetmelikler, kalkınma planları ve destek programları, enerji verimliliğini artırma yolunda önemli bir zemin oluşturuyor. Küresel ölçekte yaşanan enerji dönüşümü, çevresel zorunluluğun yanı sıra ekonomik ve jeopolitik bir gereklilik olarak da öne çıkıyor. Türkiye, sahip olduğu doğal kaynak zenginliği ve stratejik konumuyla bu dönüşümde önemli bir aktör olabilir. Bunun için atılması gereken adımlar net: Enerji verimliliğini artırmak, yenilenebilir kaynaklara yönelmek ve sürdürülebilir kalkınmayı merkezine alan bir enerji politikası izlemek. SU VE ATIKSU YÖNETİMİNDE ENERJİ KULLANIMININ GENEL DURUMU Enerji ve su, modern yaşamın sürdürülebilirliği için vazgeçilmez iki temel kaynak. Ancak bu iki unsur arasında giderek derinleşen bir ilişki var: Enerji üretimi için suya, suyun temini ve arıtımı içinse enerjiye ihtiyaç duyuluyor. Uzmanlar, bu karşılıklı bağımlılığın “su-enerji bağlantısı” olarak tanımlandığını belirtiyor. Dünya genelinde tüketilen elektriğin yaklaşık %4’ü sadece su temini ve atık su yönetiminde kullanılıyor. En büyük pay ise su dağıtım şebekelerine ait: %32,2. Ardından %20,4 ile suyun terfi edilmesi, %17,8 ile atık su arıtma süreçleri geliyor. İçme suyu arıtma tesislerinde enerji maliyetinin %85’e kadar çıkan kısmı pompalamadan kaynaklanıyor. Atık su arıtma tesislerinde ise havalandırma sistemleri, tüketilen enerjinin %60’tan fazlasını oluşturuyor. Türkiye’de yapılan bir çalışmada, bu tesislerde bir kişi başına düşen yıllık enerji tüketiminin 15 ila 40 kWsaat arasında değiştiği ortaya kondu. Avrupa ülkelerinde de durum benzer. Örneğin Hollanda’da eşdeğer nüfus başına yılda 27 kWsaat enerji harcanıyor ve bunun yaklaşık 15 kWsaat’i yalnızca havalandırmaya gidiyor. ABD’deki atık su arıtma tesislerinin yıllık elektrik tüketimi ise 22 milyar kWsaat'e ulaşıyor. Bu rakam yaklaşık 1,8 milyon hanenin yıllık tüketimine eşdeğer. Özellikle deniz suyu arıtımında kullanılan ters osmoz sistemleri, birim enerji tüketimi açısından oldukça yoğun. Desalinasyon tesislerinde içme suyu elde etmek için 3 ila 36 kWsaat/m³ arasında enerji harcanıyor. Enerji maliyeti, bu tesislerin toplam işletme giderlerinin %40’ına kadar çıkabiliyor. Türkiye'deki Su ve Kanalizasyon İdareleri (SUKİ’ler), yerel yönetim bütçelerinde enerjiye ayrılan en büyük kalemi oluşturuyor. Atık su arıtma tesislerinde enerji maliyetinin işletme giderlerine oranı %40’ı bulurken, su temini sistemlerinde bu oran %80’e kadar yükselebiliyor. Uzmanlar, verimli ekipman kullanımı, sistem optimizasyonu ve akıllı otomasyonla bu yükün %30’a kadar azaltılabileceğini belirtiyor. Örneğin Eskişehir’de RAPOR

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=