Su ve Çevre Teknolojileri Dergisi 116. Sayı (Mart 2018)

Su ve Çevre Teknolojileri / Mart 2018 23 suvecevre.com ülke olmanın avantajlarını kullanabilir. Büyüyen elektrik üretimi alanında yeni- lenebilir enerji yönünde hızlı bir dönü- şümü başarması büyük sanayileşmiş ülkelere göre çok daha kolaydır” dedi. Türkiye’de yol ve inşaat sektörünün hızla büyüdüğünü belirten Ümit Şahin, düşük karbonlu sisteme dönüşüm yönünde politika değişiklikleriyle ulaşımdan ve binalardan kaynaklanan salımların azalmasının sağlanabileceğini söyledi. Şahin, şunları kaydetti: “Türkiye kirletici gelişme yolunu atlayarak ekolojik sıç- rama yapma şansına halâ sahip. Böyle bir siyasi tercih gelecekte büyük ekono- mik kayıplara neden olacak karbon kilit- lenmesinden kurtulmayı sağlayabilir. Bu yönde bir politika değişikliği işletmelerin de atıl varlıklar riskinden kurtulmaları açısından önemli bir fırsat yaratacak”. “Karbon kilitlenmesinden nasıl kur- tulabiliriz?” önerilerinin de paylaşıl- dığı rapor kapsamında, Ümit Şahin’in Almanya, Türkiye ve Polonya karşı- laştırmasında vurguladığı noktalar da şöyleydi: Almanya, Polonya ve Türkiye’nin Enerji Politikaları Raporda Türkiye, Almanya ve Polonya’nın enerji politikalarına ilişkin şu saptamalara yer verildi: • Almanya’nın dünya ekonomisindeki büyük payı, enerji sistemi ve sera gazı salımları ülkenin enerji dönüşü- münün (Energiewende) uluslararası iklim ve enerji politikaları açısından büyük önem taşımasına neden oluyor. Ayrıca, Almanya’nın enerji yapısında yaşanan değişim düşük karbonlu bir ekonomiye geçiş ve kar- bon kilitlenmesinden kaçışın uygula- nabilir bir örneğini oluşturuyor. Öte yandan Almanya birçok zorlukla karşı karşıya. Kömürün elektrik üretimin- deki payının yüksek olmaya devam etmesi ve ısınma ve ulaşım gibi diğer alanlarda karşılaşılan zorluklar, Almanya’nın hedeflerini tutturmasını zorlaştırıyor. • Energiewende’nin temel amacı, Almanya’nın enerji politikalarını fosil yakıt ve nükleer temelli bir sis- temden yenilenebilir enerji ve enerji verimliliğine dayalı düşük karbonlu bir sisteme doğru dönüştürmek- tir. Energiewende dört temel üze- rine oturmaktadır: 2022’ye kadar nükleer santralleri kapatmak, iklim değişliğiyle mücadele etmek, enerji güvenliğini artırmak ve rekabet ve büyümeyi hedefleyerek sanayi poli- tikalarını iyileştirmek. • Polonya’nın enerji sistemi ve elektrik üretimi büyük ölçüde kömüre, özel- likle de yerli kömüre bağımlı. Son on yıldaki yüzde 2,7’lik düşüşe rağmen Avrupa Birliği’ndeki en büyük kömür (taş kömür ve linyit) üreticisi ve 2016 yılında 52,3 milyon ton kömür üretti. Avrupa’da çıkarılan taş kömürü- nün yüzde 72’sini üreten Polonya, dünyada Avustralya’nın ardından, elektrik üretiminde en çok fosil yakıt kullanan ülkelerden biri. • Ayrıca Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) üye ülkeleri arasındaki sıralamada elektrik üretiminde en az yenilenebi- lir enerji kullanan 6’ncı ülke. Kömür, Polonya’da enerji üretiminin yüzde 79’unu ve toplam birincil enerji arzının yüzde 51’ini teşkil ediyor. Polonya’da yenilenebilir enerji poli- tikalarının gelişiminin büyük oranda kısa dönemli AB politikaları ile sınırlı olduğu görülüyor. Polonya’da enerji sektörünün fosil yakıtlardan yenile- nebilir enerjiye yönelik bir dönüşüm geçirmesine dair, 2030 ve 2050’ye yönelik orta ve uzun vadeli planlar da dahil olmak üzere herhangi bir planı bulunmuyor. • Türkiye’nin enerji sistemi fosil yakıt- lara, özellikle de doğalgaz ve kömüre dayalı. Elektrik üretiminin yüzde 34’ü doğal gazdan, yüzde 31’i kömürden, yüzde 24’ü hidrolik enerjiden, yüzde 6’sı rüzgârdan, yüzde 2’si jeotermal enerjiden ve yüzde 3’ü diğer kaynak- lardan elde ediliyor. Türkiye’nin resmi enerji stratejisinin temelini enerji kay- nağı ithalatını azaltmak oluşturuyor. Amaç, elektrik üretiminde kullanılan ithal doğalgaz ve kömürü azaltmak, yerli kömürle birlikte başta su olmak üzere rüzgâr ve güneş gibi yenile- nebilir kaynakların payını attırmak olarak açıklanıyor. • Öte yandan Türkiye’nin enerji üre- timinde fosil yakıtların kullanımını azaltma gibi bir politikasının olma- dığı, fosil yakıtlara verilen devlet des- teğinin artarak devam etmesinden anlaşılabilir. Son yıllarda kömürün elektrik üretimindeki payı önemli ölçüde artmış olmasına rağmen yerli kaynak kullanımında önemli bir artış gözlenmiyor. Türkiye elektrik üretiminde yerli kömür kullanımını artırmayı hedeflerken, yeni yenile- nebilir enerji tesislerini de artırmayı ve 2023’e kadar yenilenebilir kaynak- ların (hidro dahil) payını üçte birde tutmayı öngörüyor. Halen elektrik üretiminde yenilenebilir kaynakların payı yüzde 32 civarında olduğu için yenilenebilir enerjide kapasite artışı hedeflenmekle birlikte yenilenebilir kaynakların üretimdeki payında artış öngörülmediği görülüyor. • Türkiye giderek daha fazla karbon kilitlenmesi içine giriyor. Polonya, öteden beri karbon kilitlenmesi içinde olan ve bu durumu derin- leştiren bir ülke görünümü veriyor. Almanya ise karbon kilitlenmesin- den çıkma yoluna girmiş, ancak son yıllarda bu süreç aksamış ve yavaşlamış. Hatta bazı yorumcular Almanya’nın da tekrar kilitlenmeye doğru gittiği görüşünde. Yine de bu üç ülke arasında karbon kilitlenme- sinden çıkma şansı en yüksek ülke Almanya olup, Polonya’nın oldukça dirençli olduğu görülüyor. • Türkiye’nin ise iki ülkenin arasında bir konumda yer aldığı, kilitlenme- den çıkmak için oldukça fazla fırsata sahip olduğu görülüyor. Buna rağ- men bu şansı kullanmak için yeterli çaba göstermediği, hatta tam ter- sine sorunu derinleştirme yönünde politikalar izlediği gözleniyor. Türkiye muhtemelen bu nedenle önümüz- deki yıllarda daha fazla karbon kilit- lenmesi içine girecek. l

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=