Su ve Çevre Teknolojileri Dergisi 9. Sayı (Temmuz-Ağustos 2006)

şiklikleri Taraflar Konferansı"nda da gündeme geldi. Burada öncelikli alanlar içersinde iklim değişiklikleri konusunda "Enerji Verimliliği" birinci sıraya çıktı. İkinci sırada "Yenilenebilir Enerji", üçüncü sırada "Yeni Teknolojiler, Ormanlaştırma". Sanayileşmeden vazgeçemeyeceğimiz göre emisyonlar aıtacak, kaynaklar ela kısıtlı. O zaman ne yapalım? Önce enerji verimliliğini artırmamız gerekiyor. Örneğin 1970 ile 2000 yılları arasında verimlilik uygulama ölçümlerine baktığımızda OECD'cle 0.28'clen 0.19'a inmiş, ABD'cle 0.43'clen 0.25'e inmiş, İngiltere 0.30'clan 0.17'ye inmiş. Ama şu anda Türkiye'nin enerjiyi verimli kullanamama oranı O. 38 ve bunu ancak 2020 yılına kadar 0.30'a indirebileceğimizi tahmin ediyoruz. Bu veriler Elektrik İşleri Etücl İdaresi'nin raterince yararlanabiliyor olsak, daha fazla enerji tasarrufu sağlanmış olacağız, verimlilik de artmış olacak. Emisyonlarda % 50 oranında azalma olacak. Konvansiyonel sistemle kojenerasyon sistemler arsındaki duruma baktığınız zaman yaklaşık % 50 oranında karbondioksitin azaltıldığını görmüş olursunuz. Çevre Bakanlığı olarak enerji konusunda bizim yaptığımız birkaç mevzuattan bahsetmek istiyorum. Bilindiği üzere 1980'lerden beri yürürlükte olan Çevre Karnımı geçen ay yeniden yayınlandı. Orada özellikle enerjinin verimli kullanılması, çevreyle uyumlu teknolojilerin kullanılması ön plana çıkarıldı. "Isınmadan Kaynaklanan Hava Kirliliği Kontrol Yönetmeliği"ni çıkardık. Önceden yakma sistemleri hiç gündemde yoktu. Yakıtları hangi tür yakma sistemiyle yakacağıÜlkemiz yenilenebilir enerji kaynaklarında oldukça şanslı ve ön planda. Ama maalesef bunu yeterince kullanamıyoruz. Bu yatırımlar için de tabii ki finansman ihtiyacı var. Bunun hem ülkemiz ve nız konusunda belirlenmiş hususlar yoktu. Yakıt yakma sistemi ve bu sistemi kullanma konusunu birlikte değerlendirmek gerekiyor. Yakıtınız ne kadar iyi olursa olsun, yakma sisteminiz iyi değilse gerekli verimi elde edemiyorsunuz. Biz bu yönetmelikle özellikle yakma sistemlerine ekonomimiz, hem de çevremiz açısından büyük faydası ve önemi var. kamlarıclır. Bunun içinde yeni yatırımlar ve teknolojiyi iyi kullanmak gerekiyor. Temiz yakıtların kirliliğe olan etkisi görmek açısından doğal gaz kullanan 5 ili baz aldım. 90'lı yıllarda 300'ün üzerinde olan küküıt dioksit değeri bugün 50'ler civarında.Bu illerimiz Ankara, İstanbul, Bursa Eskişehir ve Kocaeli. Temiz yakıtların; güneş ve cloğalgazın kullanılmasıyla kirliliğin nasıl azaldığını görebiliyoruz. Ölçüm rakamları Sağlık Bakanlığı'nın rakamlarıdır. Kömür, fuel oil ve doğalgazın kirlilik parametreleri bazında payına baktığımız zaman, tabii ki cloğalgazın diğer yakıtlara göre daha az kirliliğe yol açtığını görüyoruz. Kojenerasyondan ülkemizde çok fazla yararlanamıyoruz. Bu sistemlerden ye- ~ SU VE ÇEVRE TEKNOLOJİLERİ• SAYI 9 "Tip Emisyon Belgesi" zorunluluğu getirdik. Diğer bir yönetı11eliğimiz "Endüstriden Kaynaklanan Hava Kirliliğini Kontrol Yönetmeliği". Bu özellikle sanayi tesislerine emisyon iznini vermekle yükümlü. Bunun içinde tabii enerji santralleri çok önemli. Biz özellikle eşleştirme projelerine önem veriyoruz. Hava kalitesi komısuncla ve büyük yakma tesislerinde bir eşleştirme projemiz var. Bu çalışmayı Almanlarla birlikte yürütüyoruz ve bu sene sonuna doğru bitiyor. Burada ilgili direktifin uygulamalarını göz önünde bulunduruyorsunuz ve onu ülke şartlarına nasıl getirebileceğinizi değerlendiriyorsunuz. Bunlar içinde belki de enerjiyi en çok ilgilendiren; büyük yakma tesisleri yönetmeliğini ele bu sene içerisinde çıkarmayı düşünüyoruz. Özellikle eskiden kurulmuş olan termik santrallerimiz burada çok büyük önem arz ediyor. Onlar maalesef eski teknolojiyle kurulmuş olduklarından, çevre dostu üretim yapamıyorlar. AB sürecinde ele önümüze çıkacak olan en önemli sorunlardan birisi budur. Romanya ve Bulgaristan'claki ilgililerle görüştüğümüzde, deneyimlerinden öğrendik ki; fabrikayı bırakın, fabrika içindeki fırın bazında bile müzakereler yapılıyor. Bunun için envanterimizin iyi çıkarılması gerekiyor. IPPC elediğimiz "Entegre Kirlilik Önleme Kontrol Direktifi" konusunda kapasite geliştirme projelerimiz var. Burada sanayicilerimizin haklı olarak her zaman yakındıkları bir konu var; 'bir sanayi tesisinin çalışabilmesi için yüzün üzerinde izin almamız gerekiyor' eleniyor, bu doğru. Eğer bu sistemin ilgili direktifini kendi mevwatımıza uygulayabilirsek "entegre izin sistemi"ni getirmiş olacağız. Bu şekilde çevresel entegre izin sistemini kastediyoruz. Yani hava için, su için, gürültü için ayrı ayrı müracaat etmeyecek, bunların hepsinin birlikte entegre olarak değerlendirebilecek bir izin sistemi olacak. Bu ela AB'de uygulanan sistemlerden bir tanesi. Bununla ilgili olarak altyapının geliştirilmesine ilişkin proje çalışmalarımız ela devam ediyor. Bu arada bir ele AB müzakere sürecinde karşımıza çıkacak yatırım maliyeti konusunda bir iki hususa değinmek istiyorum. Bakanlığımız, ulusal program çerçevesinde yüksek maliyet getiren direktifler konusunda bir proje yaptı. Bu projede AB stanclaıtlarına uymak için yaklaşık 70 milyar Avro yatırım finansmanına ihtiyacımız var. Bunun 59 milyar Avro'pluk bölümü 2023 yılına kadar harcanması gereken rakam. Bu rakamların içerisindeki en büyük payı endüstri alıyor, atık su alıyor. Ülkemizin ele AB süreci içersincle yükümlülüklerini yerine getirebilmesi için gereken yatırımın bir kısmını devletin, bir kısmını da özel sektörün yapması gerekiyor. Sonuç olarak; enerjiyi verimli kullanmamız gerekiyor, en iyi teknik ve teknolojileri kullanmamız gerekiyor. Yenilenebilir eneıji kaynaklarına daha fazla yatırım yapmamız gerekiyor ve en önemlisi ele bunların hepsini yapmak için bilinçlenme gerekiyor. ■

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=