Su ve Çevre Teknolojileri Dergisi 9. Sayı (Temmuz-Ağustos 2006)

yüksek verimlerle dönüştürme çalışmalarına ağırlık veriliyor. Ya cloğalgazı çıktığı yerele hidrojene dönüştürüyorsunuz, ya ela borularla getirip belli bir yerele dönüştürüyorsunuz. Ancak yine ele saf hidrojeni elde etmek için yapılan prosesler sonucunda, cloğalgazın içerisindeki enerji içeriğinin en iyi olasılıkla % 30'nun kaybolduğunu görüyorsunuz. Günümüzde, ortalama olarak Çin, Rusya gibi ülkeler ele dahil olmak üzere, tüm dünyada kurulu fosil kaynaklarla çalışan güç (elektı·ik) santı'allerinin bütün verimi yaklaşık % 27 ile % 30 arasında. Yani aldığınız kömürün % 70'i ısıya, ürettiğiniz elektı·iğin bir kısmı ela yolda ısıya dönüşüayrıştırıp, yer altına gömme konusunda büyük çaplı projeler var. Fakat bütün sistemin veriminin % lü'u sadece bu prosese gidiyor. Yatırım maliyeti, konvansiyonel sistemlerle karşılaştırdığınızda, en az bir buçuk katı ve kimse böyle bir yatırım yapabilecek lükse sahip değil. Ancak kojenerasyon elediğimiz, aynı zamanda elektriğin ve ısının üretildiği bu tür güç santralleri Kuzey Avrupa ülkelerinde yaygın olarak bilinen sistemler. Örneğin Hollancla'cla kullanılan sistemlerin % 30'u bu sistemlere dayanıyor. Şu anda Almanya'cla yenilenebilir enerjilerden elde edilebilen elektrik oranı % 11.2 civarında. Tabii ki bu planlar çevre sevgisinden ziyade, enerji fiyatlarının her geçen gün artmasından kaynaklanıyor. Eskiden böylesi çalışmalar; çevreye, insana saygılı olduklarını gösteren bir çeşit imaj için yapılırdı. İmaj dönemi çoktan geçti. Bunun büyük bir kısmı birkaç yıl öncesine kadar hidrolik kaynaklardan elde ediliyordu. Bu oran % 5'ti ve öylece kaldı. Şimdi rüzgar % 6'ya çıktı. Hedef bunu 2020 yılına kadar % 20'ye çıkarmak. Çünkü Almanya'nın rüzgar kapasitesi çok yüksek. Daha uzun vadede ele % 50'ye çıkarılması düşünülüyor. yor. Gelişmiş ülkelerde -örneğin Almanya'cla- atom santrallerinin ele dahil edilmesiyle bu verim oranı % 34'e ulaşıyor. Büyük santraller kurduğunuz zaman geleceğe yatırım yapıyorsunuz, en az 40-50 yıl için geleceği bloke ediyorsunuz. Onun için sürekli 10-15 yılda bir belirli bölümlerini yenileyerek verimlerini belli bir seviyede tutmaya çalışıyorsunuz. Örneğin Türkiye'cle cloğalgazla çalışan sistemlerde verim; % 60 civarında. An1barlı'cla kurulan bir cloğalgaz santrali 1200 megavat gücündeydi ve o zamanlar dünyanın en yüksek verimli santrali eleniyordu, verim oranı; % 50-52.5 olarak kabul ediliyordu, şimdilerde % 60'a çıkarıldı. Fakat kocaman bir ülkede sadece iki üç tane yeni sistem kuruyorsunuz, diğerleri ise eski. Kömürde ele % 48 oranında verim sağlayan kurulu sistemler var. Öte yandan karbondioksitli sistemlerin kurulumu ela söz konusu. Karbondioksiti §] SU VE ÇEVRE TEKNOLOJiLERİ • SAYI 9 Gelecekteki teknolojilere yatırım yapmanız gerekiyor. Almanya'cla bu tür sistemlerin geliştirilmesi için yapılan ciddi yatırımlar var. Yatırımı yaparken geliştiriyorlar. Örneğin bizim geliştirdiğimiz sisteme, Almanya katkıda bulundu. Türkiye'cle ya ela diğer ülkelerde bizim sattığımız her bir sistemden aldığımız ücret, Almanya'nın bize ödediği ücretle eşdeğerdedir. Yani böylece sisteme, onun geliştirilmesine katkıda bulunuyorlar, teknoloji geliştiren bizler ele, teknoloji tı·ansferi şeklinde başka yerlere satarak gireli sağlıyoruz. Şu anda dünyanın yenilenebilir kaynak kullanımının ne kadar az olduğunu görüyoruz ve gelecekteki kullanın1 açısından oranlar, ülkelere göre değişmekte. İsveç'in 2050 yılına kadar petrolden bağımsızlaşmak gibi ciddi tavırları ve planları var. Bunun için özellikle "bio kütle" kaynakları ön planda. Norveç su kaynaklarını, İzlanda jeotermal kaynaklarını kullanmayı planlıyor. Hatta İzlanda'nın jeotermal kaynaklarını kullanıp büyük oranda hidrojen elde etme projeleri var. Tüm bunlar ülkelerin yapısına göre değişiyor. Çin'cle yenilenebilir enerji kaynakları için öngörülen oran; % 20. Tabii ki bu planlar çevre sevgisinden ziyade, enerji fiyatlarının her geçen gün artmasından kaynaklanıyor. Eskiden böylesi çalışmalar; çevreye, insana saygılı olduklarını gösteren bir çeşit imaj için yapılırdı. İmaj dönemi çoktan geçti. Yenilenebilir enerjilerin içinde güneş enerjisini düşük kalorili ısıtma sistemlerinde kullanabilirsiniz-bu artık ileri teknoloji değil- dünyanın her tarafında kullanılıyor. Güneş pilleri ya ela güneş hücreleri elediğimiz sistemler için kullanabilirsiniz, fakat bunlar henüz çok pahalı sistemler. Ancak gittikçe bu sistemlerin ele fiyatları düşüyor ve düşerken ele üretim kapasiteleri artıyor. Sadece geçen yıl Almanya'cla 600 megavat civarında bu türden sistemler kuruldu. Sistemler kurulurken gerekli yatırım finansmanı halkın ödemeleriyle sağlanıyor. Örneğin Almanya'cla yaşadığım şehirde, bir kilovat saat için yaklaşık 1718 cent ödüyorum. Bu rakamın içersincle 0.6 cent yenilenebilir enerjiler için ayrılıyor. Bu konuyla ilgili yasa Almanya'cla 2004 yılı Nisan ayında yürürlüğe gireli ve şu anda ela dünyada 46 ülkede ele kullanılıyor. Artık güneşin yüksek güç santrallerinde kullanılması ile ilgili çalışmalar ela var. 1980'li yıllarda Amerika'da güneş enerjisi kullanan, 350 megavat gücündeki santralle 390 °C buhar elde edilen tesis kurulmuştu. Burada üretilen buharla tribünü çalıştırıyorlar ve elektrik elde ediliyor. Güneşten elde edilen elektrik konusunda; Almanya'da bir kW için 47 cent ödüyoruz ve her geçen yıl % 5 azalıyor bu rakam. Çünkü onlar ela verimlerini aynı oranda artırıyorlar. İspanya'da ödenen rakam ise 22-24 cent. Ama İspanya'claki enerji üretim oranını ele aldığınızda bu oran Almanya'nın 2-2.5 katı civarında. Kore'de 65 cent ödeniyor ve birkaç hafta önce bu konuda bir yasa yürürlüğe girdi. Dünyada değişik konsantre edici-yoğun-

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=