Su ve Çevre Teknolojileri Dergisi 9. Sayı (Temmuz-Ağustos 2006)

e Alternatif Enerjilerin 1. Bölüm) Solitem Genel Müdürü Dr. Ahmet Lokurlu: Gelecekte dünyanın enerji kullanımı konusunda değişik istatistikler ve öngörüler bulunuyor. Dünya Enerji Ajansı'nın 2002 yılının ortasında yaptığı bir araştırma; primer enerji kullanımının 2000 yılından başlamak üzere 2030 yılına kadar yılda yaklaşık % 6 oranında artacağını gösteriyordu. Bu değer 2004'ün ortasında% 3.1 yükseltildi. Daba 2 yıl bile geçmeden 30 yıl geçerli olması beklenen istatistiki değerler tam iki katına çıkartıldı. Bu yüzden özellikle büyük bir devinim içinde bulunan enerji dünyası hakkında, 30-40 yıllık dönem için öngörülere inanmıyorum. Çünkü bu değerler ve enerjinin türlerinin kullanımı sürekli değişiyor. Geçmişte sanayi devrimi ile birlikte enerji kullanımı -özellikle 1950/60'lı yıllardagiderek artış göstermiştir. Bilirsiniz; kişi başına kullanılan enerji miktarı, bir ülkenin gelişmişliğinin göstergesi sayılırdı, enerjinin ne kadar verimli kullanıldığı sorgulanmıyordu. Günümüzde ise "enerjinin verimliliği" çok daha önem taşıyor. Bir birim enerjinin karşılığı, enerji eldesi ve kullanımı sürecindeki çevresel etkileri artık aşina olduğumuz veriler. Ama yine ele atmosferin ısınması ve sonuçları bize soyut geliyor. Bu konuda ABD'cle geçen yıl yaşanan doğal afetlerin maliyeti 200 milyar doların üzerinde olunca, petrol bölgesi Teksas'tan gelen ABD Başkanı Bush bile artık yenilenebilir enerjilerin ABD'nin enerji geleceğinin bir parçası olduğunu söyledi. Bu konuda kaynak ayırmaya başladılar ve ilk etapta 22 milyar dolar kaynak ayrıldı. Çok kısa bir zaman diliminde fosil enerjiden yenilenebilir enerjilere geçilemeyeceğini biliyoruz. Fakat temel prensip şu olmalı; var olan kaynaklan gerektiği yerele optimal kullanmak. Örneğin, evleri ısıtmak için cloğalgazı kullanıyoruz. Gelecekte çok değerli olacak kimyasal bir madde olan karbon-hidrojen gazlarını yakıp 20 °C ısı elde etınek için kullanıyoruz. Doğalgazı termodinamik kuralları içinde değersiz bir ısıya dönüştürüyoruz. Oysa bunu yapabileceğimiz o kadar çok kaynak var ki ve bu kaynaklar o kadar ela pahalı değiller. Özellikle Türkiye gibi ülkeleri ele aldığımızda; jeotermal kaynaklardan tutun ela en basit güneş kollektörlerine kadar enerji eldesi konusunda önemli bir potansiyel olduğunu görüyoruz. Türkiye'cle yenilenebilir enerjilere önemli ölçekte kaynak ayrılmamasına, teşvik sağlanmamış olmasına rağmen Türkiye, "düz kollektörler"clen elde edilen "düşük kalorili ısı"cla dünya dördüncüsü. Yani bu yolla yaklaşık 360 bin ton petrol eşdeğerinde enerji elde edebiliyor. Türk girişimcileri ilk etapta diğer ülkelerle işbirliği yaparak burada geliştirdikleri sistemlerin bir kısmını şimdi yuıtclışına satıyorlar. Diğer ülkelerdeki teşvikleri göz önüne aldığınızda, onlara karşın Türkiye'nin geldiği düzey oldukça başarılı görülmektedir. Günümüzde hidrojenin cloğalgazdan elde edilme biçimi hiç ele ucuz değil ve bir analiz yaptığınızda, çıktığı yerden arabaya gelinceye kadar dönüşüm sistemlerini incelediğinizde, atmosfere daha çok karbondioksit attığınızı görüyorsunuz. Tabiiki yapılan çalışmalardaki amaç, gelecekte hidrojenin en sorunsuz, en uygun şekilde nasıl elde edileceği noktasında yoğunlaşmaktadır. Beklenen; hidrojenin mümkün olduğunca temiz enerji kaynaklarından elde edilip bir döngü içersincle kullanılmasıdır. İlk dönemlerde kömürden elde edilen enerjideki karbon oranı oldukça yüksek. Daha sonra kömürün gazlaştırılması, karbonclioksitin ayrıştırılması için prosesler yapılıyor, büyük santraller kuruluyor. Burada ela amaç; kömürü mümkün olduğunca daha yüksek verimde ve çevreye zarar vermeden dönüştürmek. Günümüze doğru ise ilk etapta özellikle karbon oranı az olan cloğalgazı kullanıp, kömürü SU VE ÇEVRE TEKNOLOJİLERi • SAYI 9 @TI

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=