Su ve Çevre Teknolojileri Dergisi 62. Sayı (Eylül 2013)
36 Su ve Çevre Teknolojileri • Eylül 2013 Kongre sorunları arasındadır. Halihazırda başkent Ankara’nın Bala, Kızılcaha- mam, Güdül, Şereflikoçhisar ilçele- rinde arıtma tesisi bulunmamakta, bu ilçelerin atıksuları, içmesuyu kay- nağı olan Sakarya ve Konya havzala- rına deşarj edilmektedir. Kızılırmak Havzası’nda bulunan Yozgat, Çorum gibi kentlerin de atıksu arıtma tesisi bulunmamaktadır. Kentsel atıksu arı- tımı ve düzenli depolama sahalarında yetersiz olduğumuz somut bir gerçek- tir. Öte yandan, AB üyeliğini savunup savunmama tartışması bir yana, AB çevre mevzuatına yönelik yapılan onlarca çalışmanın bugün yeterince yürütülemediği ve geçmişte üretilen bilgi birikiminin de rafa kaldırıldığını üzülerek izliyoruz. Ülkemizde halen ulusal atık planı bulunmamakta, hangi tesislerden ne kadar atık çıktığı, nasıl azaltılacağı gibi konular muallakta kalmaktadır. İnternet portalları üze- rinden 90’ların algısı ile ‘beyan esas- tır’ yaklaşımına çevre yönetimi teslim edilmiştir. Halk sağlığını doğrudan ilgilendiren, ülkemizin doğasını tehdit eden konularda ‘beyan esastır’ yakla- şımının bilim dışı olacağı malumunuz- dur. Bu bilim dışı uygulamalar yerine mühendislik disiplinini, kütle-denge yaklaşımını, ‘boru sonu’ yöntemlerle değil ‘beşiktan mezara’ yöntemlerle hayata geçirmek gerekir...” ÇED uygulamaları işlevsizleştiriliyor “Aynı bölgede, alanda yapılan pro- jeleri bütüncül değerlendiren stratejik ÇED kavramının hayata geçirilmesi bir tarafa dursun, mevcuttaki ÇED uygulamaları işlevsizleşmekte ve akıl almaz ÇED muafiyetleri sağlanmak- tadır. 3. köprüde olduğu gibi geniş alanları etkileyen, önemli projelere Çevresel Etki Değerlendirilmesi raporunun hazırlanması engellen- miştir. Yine maden arama faaliyetle- rinde ÇED muafiyeti uygulanmış ve odamızın açtığı dava sonucu yakın zamanda yürütmesi durdurulmuştur. Yaptığımız eleştirilerin, 3. köprü gibi projeler hakkındaki bilimsel yorumla- rımızın, daha iyiye nasıl ulaşabileceği- miz yönündeki tartışmaların sonucu olduğu unutulmamalı ve yöneticiler tarafından bu şekilde ele alınmalı- dır. Tüm bu sorunlar hiç kuşkusuz çözümsüz değildir. Bilimsel bilgi ve kamu yararı ekseninde oluşturulan politikalar ve bu politikaları temel ala- rak halkın-doğanın yararını gözeterek hayata geçirilen uygulamalar bizleri çözüme ulaştıracaktır. Kongreleri- mizde, sempozyumlarımızda, üni- versitelerimizde, laboratuvarlarımızda ürettiğimiz çözüm önerilerinin hayata geçirilmesi için kamu yararı gözeten politika üzerine inşaa edilmiş idari bir yapıya ihtiyaç vardır...” Tek başına bir Çevre Bakanlığına ihtiyaç var “Eklektik, bazı görevleri kesişen, bazı önemli görevlerin de sahipsiz kaldığı bir çevre yönetim biçimi ülke- mizde son iki yıldır egemen kılınmış- tır. Suyun çevreden ayrı değerlendi- rildiği, çevre denetimlerinde yeraltı sularının irdelenmediği, havzaların başka bir kurumda planlandığı, dene- timlerin başka bir kurumda yapıldığı, doğa korumanın çevreden ayrı değer- lendirildiği bir idari yapı oluşturul- muştur. Bu iki başlı, yani Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın günümüzde git- tikçe artan çevre sorunlarını çözmesi ne yazık ki mümkün değildir. Müm- kün olmadığı da son 2,5 yılda açıkça görülmüştür. İki ayda bir şube müdür- lerine kadar görev değişikliklerinin olduğu, genel müdürler de dahil tüm yöneticilerin vekaleten işlerini yürüt- meye çalıştığı ve 2013/1 KPSS atama- larında bir tane bile çevre mühendisi istihdam etmeyen bir bakanlığın, çevreyi yönetmesi, taktir edersiniz ki mümkün değildir. Lütfen sayın müste- şar kızmasın, bu gerçeklik ayan beyan ortadadır. Bunu dillendirmediğimiz sürece çözüme ulaşamayız. Ülkemi- zin tek başına, güçlü, siyasi baskıdan uzak, teknik kadrolarla donatılmış bir Çevre Bakanlığına acilen ihtiyacı var- dır. Bu bakanlık kamu yararı gözeten bir algı ile, bir Sanayi Bakanlığı veya Bayındırlık Bakanlığı gibi değil, halk sağlığı, çevreyi korumayı dert eder bir biçimde faaliyet yürütmelidir.” Halk sağlığı gözetilmeli “Kongremiz süresince tartışılacak olan önemli bilimsel çalışmaların halk sağlığı yararına hayata geçiril- mesi hepimizin görevidir. Bu göre- vin yerine getirilmesi için, ülkemizin çevre politikası kamu yararı gözetir bir biçimde ilgili kurum, kuruluş ve kişilerin katılımı ile temel politika olarak belirlenmelidir. Çevre sorun- larının artmasına ve yönetilememe- sine neden olacak olan KHK’lar iptal edilmeli, kurumsal, idari ve teknik yapısı ile güçlü, tek başına bir Çevre Bakanlığı kurulmalıdır. Üretim-tüke- tim ilişkisi sorgulanarak ülkemizin enerji ihtiyacı öncelikle tüketimin azaltılması yönünde planlanmalıdır. Enerji verimliliğini sağlayıcı teknolo- jiler teşvik edilmeli, kayıp ve kaçak- ların giderilmesi yönünde çalışmalar acilen başlatılmalı ve bölgesel enerji planlamaları ile iletim hatlarındaki kayıplar önlenmelidir. Kentsel altyapı geliştirilmeli, yerel yönetimlerde ve
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=