Su ve Çevre Teknolojileri Dergisi 5. Sayı (Kasım-Aralık 2005)

ergimiz tarafından 1 2 Kasım 2005 tarihinde düzenlenenpaneli ITO Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof.Dr. AhmetSamsunlu yönetti.Çevreve Orman Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Hasan Zuhuri Sarıkaya, İller Bankası AB ve Dış ilişkiler Şube Müdür VekiliGanimeGüzel,lstanbul Büyükşehir BelediyesiÇevreKorumave Geliştirme Daire Başkanı Mahmut Sümen, /SKi işletmeler GenelMüdür Yardımcısı Raif Mermutlu, Sistem Yapı A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Dinçer, ITO inşaat FakültesiÇevre Mühendisliği Bölümü Öğretim ÜyesiDoç.Dr. ErdemGörgün panelistolarak katıldılar. Prof. Dr. Ahmet Samsunlu: Panelimizde Hasan Bey'den iki konuşma yapmasını rica etmeyi doğru bulduk. Başlangıçta ne durumdayız, neyiz onları en iyi anlatabilecek Hasan Bey. Bir ele diğer panelistlerin sunuş ve konuşmalarından sonra yine bir değerlendirme yapabilecek kişi sayın müsteşar. Onun için kendisi iki defa konuşma yapacak. Hasan Bey'clen ~ SU VE ÇEVRE TEKNOLOJİLERİ • SAYI 5 sonra yine Ankara'daki durumları bilmek ve Ankara'nın bakışını öğrenmek açısından İller Bankası'nclan Ganime Hanım ikinci konuşmacı. 3. konuşmacı İstanbul füiyükşehir Belediyesi Çevre Koruma ve Geliştirme Daire Başkanı Mahmut Sümen, 4. konuşmacı İSKİ İşletmeler Genel Müdür yardımcısı Raif Mermutlu. Ondan sonra özel teşebbüsün bakışı nedir sorusunu Sistem Yapı Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Dinçer Bey cevaplandıracak. Bu noktada aldığı işlerle ve AB içinde kurduğu firmasıyla Avrupa Birliği'ne adım atmış bir kimse. Sonra da bilimsel kuruluşların Avrupa Birliği ile olan ilişkilere bakışını oıtaya koyacak Doç. Dr. Erdem Görgün. Avrupa Birliği'nin temelleri, Avrupa Kömür Anlaşması ile başlamıştır. 50'li yıllarda 1959'da Yunanistan ile Türkiye aynı anda aday üyelik için müracaat ettiler. 1963'te kabulümüz gerçekleşti. Ondan sonra çeşitli gelişmeler oldu. Türk dış politikasındaki ana prensibi ilk defa 1976 ve 1978'de bozduk. Türk dış politikasındaki ana düşünce Yunanlılarla aynı anda, aynı tarihlerde, aynı kuruluşlara üye olmayı esas almış ve hedeflemiştir. Birleşmiş Milletler, Avrupa Konseyi, NATO ve AET üyeliklerine aynı dönemlerde yapılan başvurular bunun bir göstergesidir. Ama, ne yazık ki 1976'cla ve 1978'de treni kaçırdık ve bu politik ana düşüncemizden uzaklaştık ve bugün onun için halen kaçan trenin arkasından koşuyoruz. 1987 yılında ram üyelik için başvurduk. Daha uygun değilsiniz, hazır değilsiniz elediler. Ondan sonra Kopenhag, Helsinki elerken 2005 3 Ekim'de aday ülke statümüz kabul edileli. AB ile bizim konuşacağımız 35 başlıktan birisi de çevre. Bu konu daha çok yerel yönetimlerin ve bakanlıkların görev sahasına girdiği için halkımız bu konuda pek fazla bir şey hissetmeyecektir. Ama tarım gibi bir çok maddelerde halkımız AB'ye girme arzusunun neleri getireceğini görecek, tartışacaktır. Acaba o zaman AB'ye girme isteği bugün olduğu gibi yüzde 70-75'lercle kalır mı? Ben oraya bir soru işareti koymayı istiyorum. Biz AB ile böyle platonik bir aşk içinde bugüne kadar geldik. Bugün ele halen öyle olduğunu görüyoruz. Birileri istiyor, birileri istemiyor, birileri halk oylaması ile kabul edeceğiz eliyor. Atatürk'ün söylediği gibi "muasır medeniyet seviyesi"ne ulaşmak istiyorsak, muasır medeniyete ulaşmış toplumlarla beraber olmamız la-

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=