Su ve Çevre Teknolojileri Dergisi 47. Sayı (Haziran 2012)

projelerde çoğunlukla karşılaşılan en önemli sorun, ülkemizin çevreyle ilgili konularına dair sağlıklı, güvenilir verilere ulaşılamamasıdır. Bunların temin edilmesinin önemli bir zaman kaybı olacağı açıktır. Kaldı ki bu projelerde toplanan verilerin sağlıklı ve güvenilir olduğunu söylemek de zordur. Buna rağmen gerek nüfus bazında gerekse OSB'ler ölçeğinde atılacak somut adımlar var. Bu anlamda, yerleşim alanlarında ortaya çıkan atıksuların arıtılması, katı atıkların toplanarak düzenli depolanması konularında öncelikli olarak yatırımlar tamamlanmalıdır. Benzer şekilde, kuruluş amaçlarına uygun olarak OSB'lerin de kendi atıklarının ortak arıtma, toplama, bertaraf konularında sorumluluğu yerine getirmeleri konusunda üzerlerine düşeni, kamu otoritesinin baskısını görmeden yapması beklenir! Bu şekilde, atıksu ve katı atık problemlerinin önemli bir kısmının kontrol altına alınmış olacağı söylenebilir. Bu arada, çevre eğitimi veren bölümlerin de mezunlarını mühendis formasyonuyla mezun edebilme konusunda gerekli altyapılarını sağlamış olması gerekir. Yatırımların önemli bir maliyet gerektirdiği açıktır. Ülkemizin, geçmiş yıllarda yönetim zafiyetinden dolayı kaybettiği milyarlarca doların yanısıra yıllardır teröre ödediği bedeller dikkate alındığında, halihazırda çevre sorunlarını kontrol altına alınış olması gerekirken, alınacak daha epey bir mesafe okluğu da bir gerçektir ..." Araştırmalar, ülke gelişimine katkı sağlıyor mu? "Üniversitelerde çevre alanında çok sayıda araştırma yapılıyor. TÜBİTAK KAMAG, TEYDEB, DPT projeleri ve Bilimsel Araştırma Merkezleri tarafından desteklenen projeler gözönüne alındığında, araştırmacılarımız için önemli destekler olduğu görülüyor. Akademik çalışmaların uluslararası saygınlığı olan bir dergide yayınlanabilmesi için hakem incelemesinden geçmesi gerekir. Veya bir yüksek lisans veya doktora tezinin yine savunulması elabir komisyon karşısında yapılıyor. Dolayısıyla, akademik araştırma ve çalışmaların kalitesi, yeterliliği vb. konularda bir tenkitte bulunmak doğru olmaz. Ancak, şu sorgulanabilir: Ülkemizde çevre alanında yapılan araştırmaların, ülke gelişmesinde bir katma değeri var mıdır, varsa nedir? Yoksa, sadece araştırmacının unvan almasına mı yaramaktadır? Burada, yapılan araştırmaları kim değerlendirmektedir? Örneğin, arıtma tesislerinde yapılan bir uygulamanın zararlı sonuçlara yol açtığının bir araştırmada tespit edilmesi durumunda, bu sonucun ülke genelinde kullanılabilir bir değer olmasını, kim veya hangi kurum sağlamaktadır? .. " "Çevre alanında yapılan araştırmalardan elde edilen sonuçların farklı alanlarda, örneğin kimya sektöründe bir ürün elde edilmesinin getireceği sonuçlarla bir tutulmaması gerektiği hatırlanmalıdır. Örneğin kimya sektöründe yapılan bir araştırmada elde edilen sonucun ticari bir değeri varsa, sanayici bunu kullanır, ekonomik bir kazanca dönüştürebilir. Oysa, çevre araştırmalarında elde edilen sonuçlar esasolarak alıcı ortamın, yani suyumuzun, havamızın, toprağımızın korunmasına yöneliktir. Bunu arıtma firmaları kendi açılarından ticari bir değere dönüştürerek kullanmak isterler; ancak karşılığını, kirletenden tahsil etmeleri gerekir. Kirletenin ana kriterinin ele maliyet olacağı dikkate alındığında, çevre araştırmalarında elde edilen sonuçların her zaman karşılığını bulabildiğini söylemek mümkün değildir..." Kamu yaran gözetilmesi, bazen kamu aleyhine sonuçlar doğuruyor "Çevre araştırmalarından elde edilen sonuçların, kamu yararı (alıcı ortamların korunması) adına değerlendirilmesinde, kamu yönetiminin devrede olması beklenir. Bu noktada, yapılan akademik araştırma ve çalışmalardan elde edilen sonuçların, gerçekten kamu yönetiminin beklentilerine cevap verecek nitelikte olup olmadıklarının da sorgulanması gerekiyor. Elbette, yapılan araştırmaların uluslararası boyutları da vardır ve bunlar, ilgili birimler tarafından verimli şekilde değerlendiriliyor. Bazı araştırmalardan elde edilen sonuçların önemli faydaları olmakla birlikte bazı araştırmacılar tarafından yapılmış birtakım çalışmalara da anlam verilmesi mümkün olmuyor. Örneğin, 'gelişmiş ülkelerde şimdiye kadar hiç yapılmamış' gerekçesi ileri sürülerek yapılan araştırmalar var. Oysa, bu çalışmalardan elde edilecek sonuçların, mühendislik anlamında uygulanması zaten mümkün olmayacaktır. Bu amaçla harcanmış emek ve maliyet de ülke kaynaklarının heba olması anlamına geliyor. Herhangi bir konuda yayınlanmış bilimsel verilerin, bilim adamları tarafından uzun araştırmalar sonucu elde edildikleri bilinmektedir. Bu hususun herkes tarafından bilinmesine rağmen, günümüzde kamu kurumları tarafından doğrudan yaptırılacak Ar-Ge nitelikli araştırma projelerinin ihale ile verildiği (ihalesiz olarak sadece TÜBİTAK'a verilebildiği!), bu ihalelere üniversitelerin de özel sektörle birlikte girmesinin istendiği de bilinmektedir. Esasenbir araştırma kurumu olan üniversitelerin, özel sektör gibi davranmaması gerektiği, 'kamu yararı' adına bir düşünceyle en düşük teklifi veremeyeceği dikkate alındığında, üniversitelerin kamu ihtiyaçlarına yönelik bir araştırma yapabilmeleri de mümkün olmamaktadır. Ülkemizde, kamu ihalelerinin, 'kamu yararı gözetilmesi' gerekçesiyle, sadece ekonomik değerlendirmeyle, en ucuz teklif sahibine verilmesinin hemen hemen zorunlu olmasının, çoğu zaman kamu aleyhine sonuçlar doğurduğu da ne yazık ki bir gerçek. Aynı anlayışın çevre kirliliğini önleme konularında yapılacak yatırımlarda da devam ettirilmesi, acaba hangi sonuçları doğuracaktır? Bunu hep birlikte düşünelim! .. " • SuveÇevreTeknolojileri• Haziran2012 27 I

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=