Su ve Çevre Teknolojileri Dergisi 41. Sayı (Kasım-Aralık 2011)
44 Su ve Çevre Teknolojileri • Kasım - Aralık 2011 Kongre meslektaşlarımız ve kuruluşlar maddi-manevi kayıplar yaşamaya devam edeceklerdir. Yaşanan çevre sorunları da zaten bu değişimlerden nasibini almakta, çözümsüzlük içe- risinde ilgili kişi ve kurumlar adeta çaresiz kalmaktadır. Bunlardan mes- leğimizi de en çok etkileyeni Çevre Görevlisi tartışmalarıdır. En baştan, tarafların kaygılarını net bir biçimde değerlendirmeyen bir yaklaşımla hazırlanan yönetmelik defalarca değişiklik görmüş ve birçok insanın mağdur olmasına neden olmuştur.” “Çevre Görevlisi” yaklaşımı, mesleğin haklarını gasp ediyor “Mesleğimizin ve meslektaşla- rımızın haklarını gasp eden Çevre Görevlisi yaklaşımı, endüstriyel ve kentsel çevre sorunlarının yöneti- mini düzenleyen iki ana unsurun, yani çevre izin ve lisansları ile çevre denetimi sürecinin verimsizleş- mesine neden olmuş ve bilimsel- teknik altyapısı olmayan kişilerin bu alanlarda adeta ‘rant’ elde etme sürecini körüklemiştir. Odamız, çevre izin ve lisanslarını ve çevre denetimini bakanlığın temel işlevi olarak görmekte ve bu alandaki gelişmeleri dikkatlice takip etmek- tedir. Çevre sorunlarının bu mev- zuatlarla kronikleşmemesi, mes- lektaşlarımızın mağdur olmaması ve sektörün verimliliğin artırılması yönünde bakanlıkla görüşmelerimiz sürekli olarak devam etmektedir. Öte yandan, kırdan kentlere göçün sürmesiyle birlikte kentsel nüfus artmakta ve kentlerimizde yaşanan çevre sorunları çeşitlenerek büyü- mektedir.” Ülke, arıtma tesisi çöplüğü haline geliyor “Kentsel içme sularının, atık- suların, evsel atıkların ve hava kirliliğinin yönetimi ne yazık ki güçleşmektedir. Kentler arasındaki büyüme rekabetinin ülke politikası olarak belirlenmesi nedeniyle de, yerel yönetimlerce çevre alanına yapılan yatırımlar göz boyamaktan öteye gidememektedir. Oluşturu- lan projeler yönetilememektedir. Bu nedenle ülkemiz adeta arıtma tesisi çöplüğü ve çevre teknolojisi çöplüğü haline gelmektedir. Birçok alanda yapılması gerektiği gibi çevre alanında da yerli teknoloji mutlaka geliştirilmeli ve teşvik edilmelidir. Ülkemizin ekolojik koşulları, yeraltı ve yer üstü su karakterizasyonu, kentlilerin yaşayış biçimleri, kırda var olan üretim-tüketim anlayışı vb. göz önünde bulundurularak oluşturulacak olan çevre teknolojisi, kuşkusuz hem daha verimli hem de ucuz olacaktır. Ne yazık ki, dış kay- nakla yapılan çevresel yatırımların maliyeti oldukça yüksek olmakta, ihtiyaçlardan uzak, gereksiz harca- malar yapılmakta ve halkın vergileri ülke dışına çıkmaktadır. Bunun en iyi örneğini yapılan arıtma tesislerin de görebiliyoruz. İzmir Güneybatı Atıksu Arıtma Tesisi ve Fethiye Atıksu Arıtma Tesisi’ni karşılaş- tırdığımız da öz kaynakla yapılan İzmir’deki tesisin maliyetinin çok daha az olduğu ortaya çıkmaktadır. Yerli çevre teknolojisinin gelişti- rilmesine devlet tarafından teşvik verilmesi, Ar-Ge çalışmalarının geliştirilmesi, üniversitelerin bu yönde çalışmalarını hızlandırması ve ürettiği birikimi toplumla paylaş- ması, sorunların çözümünde önemli bir adım olacaktır.” Çevre mühendisliği, multidisipliner bir meslek değildir “Mesleğimizin diğer önemli bir gündemi ise çevre mühendisliği eğitimidir. Yeni bir meslek olarak algılanan çevre mühendisliğinin ‘geleceğin mesleği’ rolü günü- müzde anlam kazanmaya başlamış- tır. Ancak üniversitelerde, yetersiz akademisyen sayısı ve altyapı ile açılan çevre mühendisliği bölüm- leri, öğrenci sayısının ve dolayısıyla mezun sayısının artmasına ve çeşitli sıkıntılara neden olmaktadır. Altyapı sorunları, fazla öğrenci sayısı ve az akademisyenle uğraşan çevre mühendisliği bölümleri, koşullarına göre eğitim vermeye çalışmakta ve bazen günceli takip etmekten uzaklaşabilmektedir. Akademisyen profiline göre şekillenen ve çeşitle- nen eğitim anlayışı ne yazık ki tüm meslek disiplinlerinde olduğu gibi çevre mühendisliği disiplininde de varolmaktadır. Öte yandan, çevre sorunlarının çeşitlenerek artması ile birlikte çevre teknolojileri geliş- mekte, çevre mühendisliği disiplini artık multidisipliner bir halden çıkmakta ve başlı başına bir bilim haline gelmektedir. Bu nedenle çevre mühendisliği kesinlikle mul- tidisipliner, disiplinler arası vb. bir meslek disiplini değil, başlı başına bir mesleki disiplindir. Herkesin bunu bu şekilde algılaması, çevre sorunlarının çözümünde yegane mesleki disiplinin çevre mühen- disliği olduğunu unutmaması gerekmektedir. Odamız uzun bir aradan sonra, bu dönem çevre mühendisliği eğitimini masaya yatırmış ve akademisyenlerle ortak tartışma platformu oluşturmuştur. Uzun soluklu bir çalışmayı gerekti- ren eğitim sorununa dair Odamız, günceli yakalayan, çevre sorunlarını, meslektaşların ve sektörün ihtiyaç- larını gözeten bir biçimde, yönlen- dirici rolünü sürdürecektir. Sorun- larımızın nihayete erdiği günleri ancak ve ancak birlikte yaratabiliriz. Bu anlamda Odamız, kamu yararı gözeten, çevre sorunlarının önlen- mesini ve çözümünü kendisine dert edinen, meslektaşlarının ve mesleğin haklarını hiç yorulmadan, usanmadan savunan yaklaşımına bugün olduğu gibi yarın da devam edecek.”
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=