Su ve Çevre Teknolojileri Dergisi 40. Sayı (Eylül-Ekim 2011)
4 Su ve Çevre Teknolojileri • Eylül - Ekim 2011 Perspektif Ş ehirleşme, insanın doğayı kendi kafasına göre dönüştürme çabasının bir ürünüdür aslında. Her kültür kendi şehrini kurar ve geliştirir. Üniversiteler şehir kültürünün bir sonucudur. Kırsal alanlardan uzaklaş- mayı tetikleyen teknoloji ve sanayideki gelişmelerle değişen, değiştirilen tüke- tim alışkanlıkları, ekonomik ve kültürel yapı sonucu nüfusun şehir merkezle- rinde yaşama oranı, yani şehirleşme, her geçen gün daha fazla artıyor. Peki Türkiye bu dönüşümün neresinde? Ülkemizde maalesef kırsal alanla- rın gelişiminde gerekli planlamayı, yatırımı, eğitimi yapmayan, tarımla, hayvancılıkla uğraşanları gelir sıkıntı- sına, kaderine terk eden, nüfusu tıklım tıklım dolu şehirlerde iş aramaya, alt alta üst üste, sıkış tepiş, kavga gürültü yaşamaya zorlayan bir şehirleşme anlayışı var. Şehirlerde çevre talanı başı çekiyor ve durdurulamayacak bir noktaya geldi. Bildiğiniz gibi çevre konuları ülkemizde hep arka sıralarda kalır, şehir kenarlarında yeni bölgeler imara açılır, betonlaştırılır, şehir etra- fında doğal alanlar kaldıysa yavaş yavaş, bir bir yok olur. Eskiden bir orman vardı orada? O eski çamlar bardak oldu denir. İmara açılan ve açılacak yeni alan- larla büyütülen kentlerle çevredeki doğal dokular bozulurken, toprağın altı üstü betonla kapatılırken, büyük- küçük arsalar belirli gruplar tarafından rantla kapatılırken, çevre konuları da neymiş? Bazılarına “Çevre nedir” diye sorsanız, “Bizim çevremiz geniştir, bu işler çevren olmadan olmaz, çevre çok önemlidir” derler. Bu anlayış devam ettiği sürece doğal çevrenin de yok olması kaçınılmazdır. Şehirlerin sözde büyümesinin sonucunda çevrenin tahrip edilmesinin önüne hiçbir zaman geçilemez. Anadolu’nun kırsalı, köyleri terk edilmiş evlerle dolu. Genç nesil orada tarımla, hayvancılıkla geçinemiyor; çünkü tarım ve hayvancılık planlı olarak bitirilmiş. Kırsalda yaşayanlar iş bulamıyor çünkü yatırımlar koca koca şehirlerin olduğu yerlerde. Kırsalda okumak isteseler okul az veya yok… Çalışmak isteseler işletme az veya yok… Göçmek lazım. Çarpık şehirlerde büyük betonlara göçmek, depremlerde o büyük betonlarla bu dünyadan göçmek mi lazım? Bu ülke- nin çoğu Marmara’da yaşamak zorunda mı? Bir zamanlar tarım ülkesiydik. Şimdi şehirliyiz. Ne demekse bizde şehirli olmak? Şehirler beton yığınları, dağınıklık, plansızlık ve karmaşadan ibaret. Şehirlerde medeniyet falan var sanmayın. Trafik, maganda, taraftar, tiner terörü kol geziyor şehirlerde. Bakın yollara en okumuşu da, ezelden beri şehirlisi de nasıl tehlikeli araba kullanıyor? Köylü ise eskiden olduğu gibi yurdun en efendisi ve şehirliyim diyen çoğu kişiden daha fazla misafir- perver ve insancıl. Dünyada her şey dengeden iba- rettir, terazinin bir tarafı ağır basarsa mutlaka problem ve adaletsizlik mey- dana gelir. Şehirleşmenin dozu kaçarsa en başta doğa yok olur; sonra kim olduğunuzu, kültürünüzü unutursu- nuz, tarım biter, dışa bağımlılık başlar. Dışa bağımlılık başlarsa özgürlük biter. Özgürlük biterse ne mi olur? Yaşarken ölür insan. Doğaya, doğal olana sahip çıkmak gerek. Şehir Efsaneleri BERNA AKIN bernaakin@b2bmedya.com
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=