Su ve Çevre Teknolojileri Dergisi 40. Sayı (Eylül-Ekim 2011)

32 Su ve Çevre Teknolojileri • Eylül - Ekim 2011 Röportaj kimyasal ve fiziksel olarak değişime uğrayan ürünler (ayakkabı taban- ları, fren balataları gibi) biyolojik besin olarak geliştirilmeye uygun tipik tüketim ürünleridir. Esas olarak kompleks dayanıklı tüke- tim ürünleri ve mineral kaynaklar Cradle to Cradle konseptine göre teknik “metabolizma”ya girebilirler. Bu metabolizma çevriminde atıklar değil, sadece kapalı çevrimlerde sürekli olarak dönüp duran besinler oluşur. “Teknik bir besin”, daha sonra tekrar geri kazanılabilmesi ve tekrar kullanılabilmesi için kapalı bir üretim çevriminde kalması gere- ken bir malzemedir (teknik metabo- lizma). Malzeme bu sayede yaşam çevrimleri sırasında değerini ürün olarak korur. Malzemelerin değer- lerini arttırmalarına “upcycling” adı veriliyor. Bu teknik besinler, uzun süreli ihtiyaçlar için üretilecek “dayanıklı tüketim ürünleri”nde kullanılıyorlar. Müşterisi üründen sanki sahibiymiş gibi yararlansa da ürün gerçekte üreticisine ait olarak kalıyor. Yani bir anlamda belki eko- leasing uygulaması denilebilir. Su&Çevre: Beşikten Beşiğe uygulamaları nasıl gerçekleştirile- cek? Prof. Dr. Hulusi Barlas: Bunun cevabını vermek benim için gerçekten zor. Çünkü Cradle To Cradle konsepti, kimyasal üretimlerden mimarlığa ve hizmet sektöründen yeni atık kavramına dikkati çekmeyi amaçlayan çevre projelerine kadar o kadar geniş alanlarda uygulama alanı buluyor ki... Burada belki de kompost olabilen tişörtün nasıl geliştirildiğini örnek olarak verirsek sorunuza cevap olabilir diye düşünüyorum. Alman Trigema firması C2C esas- larına göre kullanımından sonra biyolojik olarak parçalanabilen bir tişört geliştirmek istediğinde EPEA ile bağlantıya geçti ve birlikte çalışma başlatıldı. Bu ürün dört komponentten oluşuyordu: ana malzeme olarak iplik, dikiş ipliği, etiket ve boyar madde. Bu tişörtün üretilebilmesi için EPEA iki ana ödevi yerine getirmek durumun- daydı. Birincisi, tişörtün üretimi için gerekli olan ve gerekli özellikleri taşıyan malzemeleri tanımlayan bir bilgi platformu ve ikincisi de gerekli bileşenleri üretme yetene- ğine sahip üreticileri toplayan bir ağ oluşturulması. İlk adım tam bir araştırma işiydi. Pamuğu bulmak daha kolay oldu ama esas sorun boyarmadde bulmakta ortaya çıktı. Bilinen boyar maddelerin çoğu ağır metaller ve başka toksik maddeler içeriyordu. Hem teknik ve estetik gereklilikleri hem de çevresel gereklilikleri yerine getiren boya- lara ihtiyaç vardı. İsviçreli boyar madde üreticisi Ciba SC, boyar madde ve yan ürün paletini EPEA’ya açtı. Bugün Trigema’nın tişörtü, kalıcılıkta konvansiyonel boyalarla yarışabilen çok özel boyalarla geniş bir renk paletinde üretiliyor. Dikiş iplikleri ise yine İsviçreli Müller Strengelbach firmasından temin ediliyor. Tişörtün bileşimi başından sonuna kadar önceden belirlen- mişti. Sonunda Trigema ve EPEA hedeflerine ulaştılar: Konvansiyonel benzerleri kadar uzun süre kulla- nılabilen ama kullanımından sonra kompost olabilen, biyolojik olarak parçalanabilen ilk tişört! Su&Çevre: Yeni atık kavramına dikkati çekmeyi amaçlayan çevre projeleri dediniz... Bir örnek verebi- lir misiniz? Prof. Dr. Hulusi Barlas: EPEA tarafından sürdürülen “Ocean Plastic” adlı proje bu konuda çok ilginç bir örnek olabilir. Proje kapsamında, balıkçıların denizden ağlarına takılan plastikleri, tekrar denize atmamaları için, getirecek- leri plastiklere karşılık balıkçılara para ödemesi yapılıyor. Böylece denizdeki çöpler toplanmış oluyor. Yine “Cradle to Cradle Island” projesi çerçevesinde de insanlar davet edilerek sahillerdeki plastik atıklar hep birlikte toplanıyor ve bu malzemelerden bir şeyler yapma- ları isteniyor. Örneğin oluşturulan ilk ambalaj prototipleri gerçekten çok ilginç. Toplanan malzemeye de “Ocean Plastic” adı veriliyor. Bu projelerle Beşikten Beşiğe kon- septinin gerekliliği vurgulanmaya çalışılıyor. Su&Çevre: Cradle to Cradle anlayışıyla üretilmiş ne kadar ürün var şu anda dünyada? Ve biz bu ürünleri nasıl tanıyabiliriz? Prof. Dr. Hulusi Barlas: Bu güne kadar yaklaşık 600 civarında C2C ürünü üretildi. Kompost ola- bilen, yani biyolojik çevrime giren tişörtlerden teknik çevrime giren büro koltuklarına, havayı temiz- leyen yer döşemelerinden spor ayakkabılara ve mimari yapılara kadar her alanda uygulamalar söz konusu. 1995 yılından beri EPEA ve MBDC işbirliği ile KOBİ’lerden en büyük işletmelere kadar endüstriyel proseslerin, ürünlerin ve hammad- delerin Cradle to Cradle ölçütlerine göre değerlendirilmesi yapılıyor. Artan istekler üzerine MBDC tarafından bir C2C Sertifikasyon Programı geliştirilmiş bulunuyor. EPEA, MBDC lisansı ile bu ekolojik sertifikayı verme çalışmalarını da yürütüyor. C2C logosu sayesinde işletmeler ekolojik ve akıllı bir tasa- rım yaptıklarını görünür bir şekilde ortaya koyabiliyorlar. Tüketici de C2C logosunu taşıyan ürünün ilgili ekolojik kalite ölçütlerini taşıdığını kolayca görebiliyor. C2C sertifikası Basic, Silver, Gold ve Platin olmak üzere dört ayrı basamakta veriliyor.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=