Su ve Çevre Teknolojileri Dergisi 39. Sayı (Temmuz-Ağustos 2011)

6 Su ve Çevre Teknolojileri • Temmuz - Ağustos 2011 Perspektif L iderlerden yöneticilere, sokaktaki bireylere kadar bizler bugünkü ihtiyaçlarımızı temin eder- ken gelecek kuşakların ihtiyaçlarını acaba düşünüyor muyuz? Geçmiş- ten aldığımız çevre mirasını onlara bırakabilecek miyiz ? Böyle gider ise gelecek nesiller doğal çevreye bizden çok daha fazla ihtiyaç duyacak çünkü doğal hiçbir şey kalmayacak. Doğal bir çevre bırakabilmek biyolojik sistemlerin çeşitliliğinin, sürekliliğinin sağ- lanmasıyla yani “sürdürülebilir” olmasıyla mümkün. Bugün çevresel sürdürülebilirlik kavramı küresel ölçekte kabul gören bir kavrama dönüşmektedir çünkü toplumlar, bireyler kendilerini direkt olarak etkilemeye başlayan, kanıtlarıyla görülen, bizzat yaşanan çevre sorunlarına karşı daha duyarlı hale gelmektedir. Günümüzde ekonomiden çok, en başta çevresel sürdürülebilirlik sağlanmalıdır çünkü ancak çev- reye duyarlı bir yaklaşımla sağlıklı toplumlar oluşur. Sağlıklı toplumlar çevreyi ve ekonomiyi güçlendirir. Bunlar birbirlerini zincirleme olarak etkilemektedir. Zincirin en başında çevre vardır. Bugün kendini dünyanın merke- zinde gören, doğayı hala önemse- meyen, yeryüzünde sınır tanımadan çevre tahribatı yapan, kendini her şeyden üstün gören, dünyada her şeyi yapabileceğini, her şeye hükmedebileceğini sananlar çoktur, Sürdürülebilir Çevre hepsi de doğanın yok olmasında suçludur. Kapitalist faaliyetler sonucunda büyük çevre tahribatı olmaktadır. Kapitalizm parayı sever; insanları, içinde bulundukları çev- reyi zerre kadar önemsemez. Onlar için her şey paradır. Çevresel sorun- ları gidermek ya da en aza indirge- mek için denetimsiz, kontrolsüz bir büyümenin, tüketimin durdu- rulması gerekiyor çünkü büyüme denen şey kontrolden çıktığında kansere benziyor, sonunda yok edi- yor. Doğadaki kirlilik ve yok olma ile birlikte vicdanlar da kirlenmekte ve de yok olmaktadır. Ekosistemin içinde biz insanlar aslında diğer canlılar gibi çevrenin sıradan bir parçasıyız ve doğayla uyum içeri- sinde yaşamalıyız. Düşüncelerimizin temelinde, aldığımız kararlarda, seçimlerimizde, yaptıklarımızda “doğayı koruma çabası” önemli bir pay sahibi olmalıdır, doğa ile insan arasındaki uyum ancak bu temelde sağlanabilir. Toplumsal, politik, ekonomik gücü olanlar neticede insanlardan oluşmaktadır, aynı düşünceleri benimsemeleri ve doğayı koruma sürecinde kararlı hareket etmeleri, sorumluluk sahibi olmaları kaçınılmazdır. Çevre en başta yönetim, liderlik, siyaset, nüfus artışı, sanayileşme, üretim-tüketim sistemleri, psikolo- jik, etik faktörlerden etkilenmekte- dir. Para odaklı sistemler, sonunda her şeyi yok eder ve daha fazla sürdürülemez. BERNA AKIN bernaakin@b2bmedya.com

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=