Su ve Çevre Teknolojileri Dergisi 31. Sayı (Mart-Nisan 2010)

müzcle ters ozmoz/membran teknolojisi ile güvenilir bir şekilde 1.5 TL'nin altında maliyetle içme suyu niteliğinde kullanma suyu eldesi mümkün. Bu konuda, KKTC'cle Türk firmaları tarafından yapılıp işletilen tesislerin, gerek teknolojik gerekse ekonomik yapılabilirlik yönünden yöneticilerimiz tarafından incelenmesinde büyük yarar olacaktır. Örneğin İstanbul, kaynağın ekolojisini bozmak ve kirlenmiş su alma riskine katlanmak suretiyle, çok uzak mesafelerden su getirme projeleri yanında, hemen sahilinde denizden su temini olasılığının çok daha güvenli ve ekonomik olduğumı artık fark etmeli ve en azından emniyet sigortası görevini üstlenecek 200.000 m3/gün'lük bir desalinasyon tesisi kurma kararını hemen vermelidir. Aynı husus İzmir ve benzeri sahil kentleri için ele söz konusu." Belediyelerin çoğunda arıtma tesisi bile bulunmuyor "Çağdaş ve bilimsel yaklaşımlar su ve atıksuyun bir bölge içinde birlikte yönetilmesini gerektiriyor. Bu yaklaşım bizde tamamen göz ardı edildiği için su kaynaklarına başka noktalardan arıtılmamış atıksu deşarjları yapılıyor ve değişik havzalardaki birçok yerleşim alanı memba yönündeki bir başka kent ya ela kasabanın seyrelmiş lağım suyunu kullanmak durumunda kalıyor. Avrupa Birliği'nin yürürlüğe sokmuş olduğu 'Urban Waste Water Directive' bu türden bir yönetim yaklaşımının esaslarırn belirliyor. Bu esaslar ülkemize Kentsel Atıksu Arıtımı Yönetmeliği ile ancak 2006 yılında aktarılabilmişti. Henüz kağıt üzerinde kalmış olan bu yönetmelik hükümlerinin uygulamaya aktarılması için uzun bir süre ve yoğun bir çal 60 Su ve Çevre Teknolojileri• Mart - Nisan/ 2010 ba gerekecek. Ülkemizde atıksu deşarjları Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği'ncle belirlenen hükümlere uymak zorunda. 1988'de yürürlüğe girmiş olan bu yönetmelik, tüm kirletici kaynaklara kısa bir süre içinde arıtma tesisi yapıp işletme yükümlülüğü getirmişken, aradan geçen 22 yıllık bir süre sonunda, belediyelerimizin çok büyük bir çoğunluğunda henüz bir kanalizasyon altyapısı ve arıtma tesisi bulunmamasını kabullenmek mümkün değil. Yönetmelikteki deşarj limitlerinin günümüzde geçerli koşullar ve teknolojik esaslar dikkate alınmak suretiyle tümü ile yenilenmesi gerekiyor. "Avrupa Birliği 1991 yılında yayınladığı 'Urban Waste Water Directive' ile ötrofikasyon (aşırı alg çoğalması) olayına maruz kalmış ya ela gelecekte kalacak olan bölgeleri 'hassas bölge' olarak tanımlamış ve bu bölgelerden kaynaklanan atıksularda, nüfus koşullarına bağlı olarak, azot ve fosfor giclerimini zorunlu hale getirmişti. Ötrofikasyon ülkemizin tüm turistik kıyı şeridi için hem doğal özellikler hem ele turizm sektörünün ekonomik beklentileri bakımından hayati öneme haiz bir sorun. Buna rağmen, hassas bölge kavramı ancak 2006 yılında Kentsel Atıksu Arıtımı Yönetmeliği ile çevre mevzuatımıza dahil edilmiştir. Ancak, ülkemizde hangi bölgelerin hassas bölge olarak korunacağı henüz belirlenmiş değil..." Denetim çok önemli Denetim, çevre sorunlarının önlenmesini sağlayan en önemli ve hayati bir gereksinme. Oysa, ülkemizde bütünüyle ihmal ediliyor. Mevcut denetim sistemini kanımca, sürücüleri ehliyetsiz olan; trafik lambaları çalışmayan ve polisin bulunmadığı bir kavşakta birbirine girmiş arabalar görüntüsü ile tanımlamak yeterince açıklayıcı olur. Denetimin konuyu bilenler tarafından, yeteri sıklıkta ve caydırıcı bir biçimde yapılması gerektiği hususunda artık görüş birliğine varılmalı. Konuyu ve çevreyi hiç bilmeyen kimseler denetim yapamaz. Birkaç yıl önce katıldığım bir toplantıda, bir bölgede görevli Çevre İl Müdürü, o dönemin Müsteşar Yardımcısı'na, bölgesinde, denetimi ne kadar etkin bir şekilde yaptığını anlatırken, açık pencerelerden içeriye derenin tahammül edilmez kokusu giriyordu. Aramızda Nasreclclin Hoca olmadığı için kimsenin aklına 'Hazret madem denetimi bu kadar iyi yapıyorsun; peki bu Çorlu Deresi neden böyle kokuyor. ..' sorusunu sormak gelmedi. .." "Yeni çıkartılmış olan Denetim Yönetmeliği olumlu gelişmeler içermekle birlikte, yeterli olmaktan uzak. Geçerli, bir denetim sistemi için denetimin özelleştirilmesi; güvenilir ölçüm/akreclite laboratuvarlar; sağlıklı denetim programı; tüm kirleticilerin denetlenmesi ve kamu kurumlarına, belediyelere yasal olmayan imtiyazların verilmemesi; topluma açık veriler ve en önemlisi bilgili/uzman iş gücü gereklidir. Önemli kirletici tesisler, birinci sınıf gayri sıhhi müesseseler ve tüm belediyeler için çevre mühendisi istihdam etme zorunluluğu, çok gecikmiş olsa bile, artık uygulamaya konulmalıdır." •

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=