Röportaj hassasiyetinde su kalitesi belirleme sezgi ve yeteneği bulunduğunu zehabına kapılıyorlar ve bu yeteneklerini ele bir şekilde kirlenmiş suları halkın önünde içerek ispatlamaya çalışıyorlar. Çernobil faciasının hemen sonrasında radyoaktif çayı içerek poz veren bakan ya ela arsenik bulaşmış suyu içerek temiz olduğumı kanıtlama çabasındaki belediye başkanı görüntüleri, çevre sorunlarını topluca ne kadar hafife alclığırnızı ibret verici bir şekilde ortaya koyuyor. Bu görüntüler maalesef devam edecek." Türkiye zaten çok az su tüketiyor "Türkiye'yi yeterince suyu olan bir ülke olarak cleğerlenclirmek gerekiyor. Ancak, suyun yeterince gerektiği yerele bulunmaması hep önemli bir sorun olmuştur. Özellikle, turistik sahil kesimi suya en fazla ihtiyaç duyulan yaz dönemlerinele hep su sıkıntısı çekiyor. Bunun nedeni, yağış ile beslenen ve sınırlı kapasitesi olan yöresel su kaynaklarına bağlı kalınmasıdır. Bölgedeki baraj, rezervuar, dere vb. çoğu yüzeysel kaynak yaz döneminde yetersiz yağış, yüksek buharlaşma ve aşırı talep yüzünden kuruma düzeyine geliyor ve dağıtılacak su bulul 58 Su ve Çevre Teknolojileri • Mart - Nisan/ 2010 namıyor. Bu, özellikle İstanbul için her yıl tekrarlanan talihsiz bir senaryo haline geleli. Yöneticiler, su kıtlığına yağışla bağlantılı olarak kaderci bir yaklaşım getirmeyi ve çözüm bulmak yerine halkı su tasarrufuna çağırmayı tercih ediyorlar. Suyun israf eclilmeclen kullanılmasını istemek cloğalclır. Ancak, ülkemizde zaten çok az su tüketiliyor; bunun yanlış yönetim anlayışıyla daha ela aşağı çekilmesi ciddi sağlık sorunlarına yol açabilecek hatalı bir yaldaşım olur. Yapılan bir araştırma, ülkemizin büyük bir bölümünde kişi başına günlük su tüketiminin 100 litrenin altında olduğunu ortaya koyuyor. Bu düzey Avrupa ortalamasının en az 2-3 misli, ABD ortalamasının ela 4-5 misli altında kalıyor. Dağıtılan suyun yüzde 20-60 arasındaki bölümünün bizlere ulaşmadan şebekedeki kaçaklar dolayısıyla kaybolduğunu dikkate alırsak, genelde minimum hijyen sınırları altmda su kullandığımız ortaya çıkıyor." "Çoğunlukla yüzeysel su kaynakları kullanıldığından, bunların korunması için su toplama alanları içinde koruma bantları oluşturulması ve bu bantlarda kirlenmeye yol açacak yapılaşmanın önlemesi amacı ile yönetmelikler hazırlandı, yürürlüğe konuldu. Ancak, bizdeki yasaklar sadece yasaya saygılı vatandaşlarımıza yönelik olcluğunclan bu bölgelerde kaçak yapılaşma önlenemedi. Yerel yönetimler bunları önlemek yerine, genelde kaçak yapı alanlarına yol, su, elektrik, doğal gaz gibi altyapı hizmetleri götürmeyi tercih ediyorlar. İçtiğimiz suları ne ölçüde koruduğumuzu -ya ela koruyamadığımızı- anlayabilmek için sadece bu bölgelerin uydu görüntülerine göz atmak yeterli. Birçok su kaynağı, su kalitesinin kabul edilebilir sınırların altına düşmesi nedeniyle terk edileli. İstanbul'a su veren bir yüzeysel kaynak iken terk edilmek zorunda kalınan Küçükçekmece Gölü bu tür hazin gelişmelerin tipik bir örneği. İstanbul'un Asya yakasmclaki bir başka kaçak yapı bölgesine belediye statüsü verilmiş ve bu vesileyle yapılmış olan törene zamanın hükümet temsilcileri ele katılmıştı." Deniz, önemli bir su kaynağı "Ülkemizdeki su yönetiminin en belirgin eksikliklerinden biri ele yeni kavram ve teknolojilerin uygulamada ihmal edilmiş olmasıdır. Bunların başında meınbran teknolojisi kullanmak suretiyle desalinasyon, yani daha basit tanımı ile tuzlu sudan kullanma suyu elde edilmesidir. Tarihte, İstanbul'u fark edemedikleri için Kaclıköy'lülere 'körler ülkesi' denildiği rivayet edilmiştir; aynı sıfata bütün ülkeyi çevreleyen kıyı şeridimizin fazlası ile layık olduğunu düşünüyorum. Bu şeritteki yerel yönetimler, bir yandan ciddi su sıkıntısı çekerken, öte yandan denizi çok önemli bir su kaynağı olarak fark etme basiretini gösteremiyor. Bu bölgede suyun ortalama satış bedeli metreküp başına 2.5-3.0 TL'nin altında değil. Oysa, günü-
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=