Su ve Çevre Teknolojileri Dergisi 30. Sayı (Ocak-Şubat 2010)

depolama alanlarına dönüşmeye başladı. Yer seçimleri yapılıyor ve çıkan sızıntı suyunu toplayacak, arıtacak, eneıii üretecek sistemler kuruluyor. Bu tip çalışmaların yapılması lazım. Fakat bunlar pahalı sistemler. Türkiye gibi gelişmekte olan ve ekonomik olarak güçlü olmayan ülkelerde katı atıkların bertarafı için en uygun yöntem düzenli depolama alanlarıdır... Yakma fırınlarını ise tehlikeli atıkların bertarafı dışındaki atıklar için pek önermiyoruz. O da her şehirde değil de ancak bölgesel olursa yararlı olur. Çünkü yakına fırınların hem yatırım hem işletme maliyetleri oldukça yüksek. Öncelikle vahşi depolama alanlarımızın düzenli depolama alanlarına dönüştürülmesi gerektiğine inanıyomz. Büyükşehirler buna başladı.. Onun haricinde Tıbbi Atık Kontrolü Yönetmeliği de 2005 yılındaki revizyonunun ardından hastanelerde olması gerektiği gibi uygulanmaya başladı. Hastaneler genelde istenildiği gibi Yönetmeliği uygulamaya başladılar, bütçelerini ayarladılar. Hastanelerin personelleri de bilinçlenmeye başladı. Fakat oradaki sorun da, yerel yönetimlerin işin devamını tam getirememesi. Belediyelerin bu atıkları doğru şekilde ve sıklıkta alması/toplaması ve doğru şekilde bertaraf etmesi gerekiyor. Bu konuda eksiklikler var. Yönetmelik, bu atıkların yakma fırınlarında, sterilazöterlerde veya düzenli depolama alanlarında bertaraf edilmesini şart koşuyor. Avrupa Birliği ise yakma fırınlarında beıtaraf edilmesi konusunda baskı yapıyor. Türkiye, herhangi bir Avrupa ülkesi gibi küçük değil, yönetmeliklerde öngörülenleri hemen uygulamak mümkün olmuyor. Belediyelerin yeterli finans güçleri yok. Çoğu belediye de zaten bu nedenle bu atıkları rastgele atıyorlar. Biz ise geçiş dönemi olması nedeniyle bu atıkların bir süre daha düzenli depolama alanlarında beıtaraf edilmesini istiyoruz. Ayrıca küçük belediyeler için en uygun yöntemin sterilazötör olduğuna inanıyoruz. Diğer önemli bir konu da katı atıkların rastgele atılması. .. Aslında atıkların hepsi değerli doğal kaynaklar olarak görülmeli. Onları mümkün olduğunca geri dönüştürmek gerekiyor. Buna da ambalaj atıklarından başlamak lazım. Burada toplumun tüm kesimlerinin bilinçlendirilmesi şaıt, Bu tüm halk, işyerleri, resmi kurumlar, evler vs bütün toplumu kapsıyor. Arkasından da belediyenin hazır olması ve devletin de bu atıkları değerlendirecek geri dönüşüm merkezlerinin kurulmasına ön ayak olması, destek ve teşvik vermesi gerekiyor. Bu geri dönüşüm merkezleri olmadan yapılan çalışmaların pek bir anlamı kalmıyor. Başka problemler de var. Atıkları toplanan firmalara> geri dönüştürülecek atıklarından dolayı bir ücret ödenmesi gerekiyor. Evlere ödenmeyebilir fakat otellere, iş yerlerine bir ücretin ödenmesi şaıt. Çöplerin evlerden ayrıştırılmış olarak toplanması lazım. Fakat bu, bilinçle olabilecek bir şey. Ayrıca evlerimizde mimari olarak tek bir çöp kovasının koyulacağı yerler bile olmayabiliyor. Sadece bilincin yetmediği durumlar da oluyor. Bir de yakın zamanda AB'de elektronik atıklarla ilgili bir düzenleme için çalışmalar devam ediyor. Şu anda elektronik atıklarla ilgili bir yönetmelik hazırlanıyor, yakında da yayınlanacak. Bu Yönetmelik, tüketicinin yanında özellikle üretici firmalara ciddi sorumluluklar getirecek. Firmalar artık elektronik üıünlerinin kolay ve ucuz tamir edilebilecek dizaynlar/tasarımlar yapmak zorunda kalacaklar. Bozulan cihazların kolayca atılmasının önüne geçmeyi planlayan Yönetmelik, ürünlerin kolayca atılmasından ziyade tamir edilip yeniden kullanılması yönünde maddeler içerecek. Yerel yönetimler geri kazanma birimlerini oluşturacaklar. Su ve Çevre: Yerel yönetimlerin çevre konusundaki çalışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Prof. Dr. Günay Kocasoy: Bütün şehirler hakkında bilgim olmadığından böyle bir şey söyleyemem. Hepsinin incelenmesi gerekli. Ayrıca bu incelemeyi yaparken bir ele maddi olanaklara bakmak lazım. Zamanında İstanbul'da kongre organize ederken düzenli depolama alanlarımız yoktu. Yabancı kongre katılımcılarını vahşi depolama alanlarına götürmüştük. Müthiş bir koku olmasına rağmen, delegelere maske dağıtmamıza rağmen onları otobüslere bindiremezdik. Çöplerin için için yanması çok ilginç gelirdi. Artık bu tip manzaralar İstanbul'da pek yok. İstanbul, Ankara, Bursa ve İzmir gibi kentler vahşi depolama alanlarını rehabilite ettiler. Büyükşehir belediyeleri artık düzenli depolama alanlarına ağırlık veriyorlar. Ama bu toplama işlemlerinin daha verimli yapılması lazım. Geri kazanma birimleri için Türkiye genelinde çok eksiğimiz var. O ünitelerin kunılması şart. Belediyeler geçmişe oranla çevre konusunda daha iyi çalışmaya başladılar. Bu iyi çalışmalarının çevre açısından mı, AB'ye uyum açısından mı, finansman açısından mı olduğu çok da önemli değil. Su ve Çevre: Geçtiğimiz aylarda İzmir'de düzenlenen Arıtma Çamurlan Sempozyumu'na katılmıştınız ... Arıtma çamurlarının bertarafı konusundaki yorumlarınız nelerdir? Bu konudaki çalışmalar hangi yönde ilerliyor?.. Ve Türkiye>nin bu konudaki politikası ne olmalı? Su ve Çevre Teknolojileri• Ocak- Şubat/ 2010 43 Ü

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=