Su ve Çevre Teknolojileri Dergisi 24. Sayı (Ocak-Şubat 2009)

rek Türkiye gibi ülkelere göndererek orada ürettiriyor. Lütfen son 10 yılda Türkiye'ye gelen yabancı üreticilerin, üretim çıktılarına bir bakın. Doğanın baş edemeyeceği zorlukta çıktılardır. Yani kota satın alınası bir tarafa, kendi kirli üretimini başka bir yere gönderiyor. Denetimlerin daha zayıf olduğu, daha kolay davranabilecekleri yerlere gönderiyorlar. Türkiye bunun için biçilmiş bir kaftandır. Burada suya erişim çok kolay. Tesisinizi bir göl havzasının yanına kurarsınız, suyunuzu bol bol çekebilirsiniz. Eğer ola ki suyunuzu gölden almanıza izin vermiyorlarsa, açarsınız kuyunuzu kuyudan çekersiniz. Çıktınızı da rahatlıkla boşaltırsınız. Nasılsa hiç kontrol yok. Örneğin Küçükçekmece havzasındaysanız da, koruma bantlarını 1/100 binlik haritalarda kalclırtıverirsiniz. Küçükçekmece havzası 1985'te koruma bandından çıkarılıp 1997'de tekrar alındı. 85'ten önce orada 1 tane sanayi tesisi varken, 97'de korumaya tekrar alındığında 400 tane sanayi tesisi kurulmuştu. 2007'de 1/100 binlik yok hükmünde BİMTAŞ'ın yaptığı planda Küçükçekmece havzası koruma bandından çıkarıldı. Bütün meslek odaları dava açtı. Oysaki Küçükçekmece havzası bir yığın endemik türü barındırıyordu. Ama koruma bandını kaldıranlar burası içme suyu kalitesinde değil, biz bir içme suyu standardı-yönetmeliği çıkaıtıyoruz, ona göre burayı koruyamayız dediler. Bakın, orası içme suyu kalitesinde değil, koruyamayız diyerek havzalara kimlik vermeye başladılar. Halbuki Küçükçekmece havzası, Ramsar Sözleşmesi gereği koruma alanlarından biriydi. Göçen kuşların durak alanıydı. .. Ama onlar sayılmaz, önemli değil. .. Peki bundan sonra ne yapacaklar? 38 Su ve Çevre Teknolojileri• Sayı 24 • Ocak-Şubat Sulu tarımın sınırlandırılması lazım. Öncelikle Türkiye'ye Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO) getirildi ve çiftçimize bu tohumlar verildi. Sağlığımızla oynadılar. Ne oldu? Tarım politikalarımız çöktü. Şimdi ne yapacaklar? Endüstriyel tarımı destekleyecekler. Tarım endüstriyelleşecek ve istedikleri ürünü ektirecekler. 2009 tarım eylem planına baktığınızda göreceksiniz; su kullanıyormuş diye çeltik uygulanmasın-ekilmesin kararları var. Ama çeltik bizim ürünümüz ... Hayır uygulanmayacak, onların söylediği başka bir şey ekilecek. Temiz suya erişim azalırken gelecekte bizi su savaşları mı bekliyor? Dünya son yüzyılda enerji kaynaklarının en güçlüsü olan petrole erişenlerin verdiği savaşları izledi. Amerika'nın körfez üzerine yaptığı savaşların hepsinde petrol vardı. Ancak özellikle Irak savaşının da sonucunda petrol kaynaklarında çok büyük bir tükenme başladı ve artık petrolün bir anlamı kalmadı. Evet kıtlaşma değeri arttırır ama bir yere kadar. Ulaşamıyorsanız artık o da değersizdir. Şimdi başka bir kaynak olan su öne çıkmaya başladı. Hem azalıyor hem petrole rağmen hala var. Bugün Ortadoğu'da Filistin'e saldırıların nedenlerinden birinin de yer altı su zenginliği olduğunu biliyor musunuz? Su çok kritik bir kaynaktır, bir gün 'güç' olacak. Ve ister bir şirket olsun, ister bir devlet olsun onu ele geçirecek güçler tarafından yönetilecek. Suyu borulayıp, kilometrelerce götürecekler sonra birisinin canı sıkılacak, ben vanayı kapatıyorum diyecek. Aslında su ne bize ne de şirketlere ait. Su tamamen doğaya ait. Biz o doğayı korumazsak bugün buradasınız yarın taşınırsınız. Sonra hep beraber sıkışırız. Sonra paramız konuşur. Peki bittiği zaman neyimiz konuşacak? O zaman savaşları, suya erişenlerle erişemeyenler arasında izliyor olacağız. "Suyun Ticarileştirilmesine Hayır Platformu" olarak siz de aynı tarihlerde etkinlikler düzenliyorsunuz. Bunlar hakkında bili alabilir miyiz? Biz "Suyun Ticarileştirilmesine Hayır Platformu" olarak 2006'dan beri bir aradayız. Bu platformun içerisinde suyla ilgili görüşleri olan ya da sorunları olan, bütün bileşenler yer alıyor. Biz kimiz dersek benim de içinde bulunduğum uzman gurubu ve Öğretim Üyeleri Derneği var. TMMOB'ye bağlı tüm meslek odaları var. Tüm organizasyon İKK tarafından yürütülüyor. Sendikalar, tüm metal iş sendikaları, KESK, DİSK hepsi var. Munzur Koruma, Karadeniz'den Derelerin Kardeşliği yani sorunla birebir karşı karşıya olanlar var. Su Forumu içinde de bizimle birlikte çalışan uluslararası aktivistler var. Onlar içerde görev alacaklar. Dergiler bizimle, pek çok dergi var. Siyasi partilerin bir kısmı bizimle. Bir yığın sivil inisiyatif bizimle. Yani 100 küsur bileşenden oluşuyoruz. Mart 2009'da kendi söylevlerini, Türk halkına deklare etmeye, yani sahneye çıkmaya geliyorlar. Biz de sahneye çıkacağız ve onlara Türkiye'de bu işi yapamayacaklarını söyleyeceğiz. Önce bir miting düzenleyeceğiz, onları o mitingle karşılayacağız. Çalışmaları boyunca bizi görmeye devam edecekler. Etkinliğe çok yakın yerlerde halk kürsülerimiz olacak, oralarda konuşacağız. 15 Mart'ta başlıyoruz, 22 Mart'ta da onları buradan yolluyoruz ... •

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=