Su ve Çevre Teknolojileri Dergisi 203. Sayı (Haziran 2025)

54 SU VE ÇEVRE TEKNOLOJİLERİ • 06 / 2025 çevre korunmuş oluyor. Giderek artan enerji maliyetleri karşısında su ve atık su tesislerinin enerjide dışa bağımlılığı azaltması için yenilenebilir enerji çözümlerine geçişi kaçınılmaz hale geliyor. Bu geçiş; idari binalarda, arıtma süreçlerinde veya doğrudan prosesin kendisinde uygulanabilecek farklı şekillerde gerçekleştirilebiliyor. Güneş Enerjisi: Fotovoltaik paneller ile pompalar, kontrol sistemleri ve aydınlatma gibi birçok süreç beslenebiliyor. Yer sıkıntısı yaşayan şehirlerde paneller, bina çatılarında ya da yüzer GES sistemleriyle baraj yüzeylerine kurulabiliyor. Rüzgâr Enerjisi: Özellikle rüzgâr potansiyeli yüksek bölgelerde, pompa kaynaklı enerji ihtiyacını karşılamak için rüzgâr türbinleri etkili çözümler sunuyor. Mikrotürbinler: Arıtma tesislerinin giriş veya çıkışındaki su düşüşünden elektrik üretmek için kullanılan mikrotürbinler, yıl boyunca istikrarlı üretim kapasitesi ve düşük bakım maliyetleriyle dikkat çekiyor. Ankara’daki bir tesiste bu sistem, elektrik ihtiyacının %34’ünü karşıladı. Jeotermal Enerji: Özellikle çamur arıtımında ve kurutma işlemlerinde yüksek ısı ihtiyacını karşılamak için jeotermal enerji ideal bir kaynak. İtalya’nın Pantelleria Adası’nda kurulan sistem, arıtılmış çamur miktarını yıllık 613 tondan 164 tona düşürdü. Isı Pompaları: Kanalizasyon sistemlerine entegre edilen ısı pompaları, atık su içerisindeki ısıyı geri kazanarak şehirlerin merkezi ısıtma sistemlerine aktarabiliyor. İzmir gibi büyükşehirlerde bu teknolojiyle günlük yüzlerce MWh enerji geri kazanımı mümkün. Dünya Biyogaz Birliği'ne göre bugün dünyada 132 binden fazla anaerobik çürütme tesisi bulunuyor. Bu tesislerde yemek atığı, hayvansal atık ve endüstriyel organik atıklar birlikte çürütülerek biyogaz üretimi artırılıyor. Türkiye’de AAT’lerde bu sistemlerin yaygınlaştırılması, enerji geri kazanımını destekleyen temel adımlardan biri olarak görülüyor. Yenilenebilir enerjiyle desteklenmiş ve optimize edilmiş prosesler, artık yeni nesil AAT’lerin vazgeçilmezleri: Yüksek Yüklemeli Aktif Çamur Prosesi: Düşük havalandırma ihtiyacı ve zengin organik içerikli çamur sayesinde biyogaz üretimini artırıyor. Aerobik Granüler Çamur Sistemi: %30’a kadar enerji tasarrufu, %60’a varan alan avantajı sağlıyor. MBR ve AnMBR Sistemleri: Yüksek kaliteli su üretimi ve düşük enerji tüketimi ile ön plana çıkıyor. SHARON–Anammox Prosesi: Azot gideriminde havalandırma ihtiyacını azaltarak enerji tasarrufuna katkı sağlıyor. Tüm bu gelişmeler, enerji pozitif AAT kavramını artık bir gelecek hedefi olmaktan çıkarıyor. Akıllı kontrol sistemleri, yenilenebilir enerji entegrasyonu, verimli proses seçimi ve biyogaz üretimi sayesinde, AAT’ler artık yalnızca bir arıtma ünitesi değil, aynı zamanda enerji üreten birer altyapı yatırımı haline geliyor. Su ve atık su yönetiminde enerji verimliliğine geçiş, artık yalnızca teknik bir gereklilik değil; ekonomik, çevresel ve kurumsal sürdürülebilirliğin temel taşı haline geldi. ABD’den Brezilya’ya, Singapur’dan Türkiye’ye kadar birçok ülke; bu alanda yenilikçi teknolojilerle enerji maliyetlerini düşürürken çevresel etkilerini de azaltıyor. Sheboygan, Bridgeport, Keppel ve Strass gibi örnekler, enerji nötr veya enerji pozitif tesis hedefinin ulaşılabilir olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Kocaeli Su ve Kanalizasyon İdaresi (İSU) tarafından kurulan Kullar Kampüsü, aynı anda dört temel işlevi yerine getiriyor: Atık su arıtma, su geri kazanımı, çamur bertarafı ve güneş enerjisiyle elektrik üretimi. Tesisin ileri biyolojik arıtma kapasitesi 715.000 kişiye hizmet verirken, sanayiye geri kazanılmış su sağlanıyor. Arıtma ünitelerinin üstü kapatılarak yerleştirilen güneş panelleriyle hem koku kontrolü sağlanıyor hem de elektrik üretimi gerçekleştiriliyor. Bu yönüyle Kullar, Türkiye’nin örnek çevreci ve verimli altyapı projelerinden biri olarak öne çıkıyor. İSKİ, Ömerli Hamsu ve Beşyüzevler terfi merkezlerinde yürüttüğü RAPOR

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=