aşamın temelini oluşturan ve devamını sağlayan, kültürlere biçim veren, tarih boyunca uygarlıkların kaderini belirleyen su vazgeçilmez bir değerdir. Yeıyüzündeki miktarının zamanın başlangıcından beri artmadığı göz önüne alındığında sınırlı ancak yenilenebilir bir özelliğe sahip suyun sosyal, ekonomik ve ekolojik yaşam için önemi tartışılmazdır. Dünyada içilebilir-kullanılabilir su miktarı, yeryüzündeki toplam su miktarının çok küçük bir bölümüdür. Yerkürede bulunan suyun% 97'si tuzlu su, % 3'lük bölümü ise tatlı su olarak tarif edilen, içilebilir ya ela kullanılabilir suyu oluşturmaktadır. Bu suyun % 79'u, kutuplardaki buz dağlarında ve % 20'si derin yeraltı sularında depolanmıştır. Ulaşılması mümkün olan su kaynakları ise, göller, nehirler, akarsu, çay, dereler ve tatlı su rezervuarlarında yer alan % 1'lik bölümdür. Sonuç olarak, dünya genelinde içilebilir-kullanılabilir su miktarı yukarıda ifade edilen toplam içinde % 0,007 civarına karşılık gelmektedir. Ancak, su miktarının sınırlı olması suyun kıt olduğu anlamına gelmemektedir. Karalardan ve denizlerden buharlaşan suyun yeryüzüne yağış halinde inmesi ve bu olayın devamlı tekrarlanması olarak tanımlanan "su döngüsü", suyun yenilenebilir özelliğini ortaya koymak- ~ SU VE ÇEVRE TEKNOLOJİLERİ• SAYI 18 ndisleri Odası ,,,__ ,.;: . ,poru ~ ~, tadır. Karala;d bu !aşan su miktarı yılda 71 bin kilometreküp iken karalara inen yağış halindeki su yılda 110 bin kilometreküptür. Aradaki 40 bin kilometreküplük fark ise okyanuslardan ve denizlerden buharlaşan su miktarı olan 425 bin kilometreküp ile yağış halinde aşağı inen 385 bin kilometreküp arasındaki fark ile dengelemektedir. Yağış halinde aşağıya inen 40 bin kilometreküplük olan ilave su miktarı akış halinde olan su kaynağını oluşturmaktadır. Bu 40 bin kilometreküplük suyun 25 bin kilometreküpü çok hızlı akışlar halinde denizlere ulaşmaktadır. 15 bin kilometreküplük kısmın aşağı yukarı 5 ila 6 bin kilometreküplük kısmı, insanların az olduğu bölgelere yağış olarak düşmektedir. Geriye kalan 9 bin kilometreküplük su, içilebilir-kullanılabilir su miktarını vermektedir. 9 bin kilometreküplük su, 6 milyarlık bir nüfusa bölündüğünde ortalama olarak içilebilir-kullanılabilir su miktarı, yeraltı suyu kaynaklan hariç 1500 m3/kişi/yıl olmaktadır. Ancak; • Dünya üzerinde 1.2 milyar insan güvenilir içme suyundan yoksun yaşamaktadır. • 2.4 milyar insan da sağlık koşullarına uygun suya erişememektedir. • Dünyada kullanılan suyun % 85'ini nüfusun % 12'si tüketmektedir. • Avrupa'da ortalama su kullanımı 200-300 litre/gün ve Amerika Birleşik Devletleri'nde 575 litre/gün olmasına rağmen kalkınmakta olan ülkelerde yaşayan halkın beşte biri insan hakkı olarak kabul edilen en az 20 litre/gün suya ulaşamamaktadır. • Kalkınmakta olan ülkelerde en zengin halkın % 20'si şebeke sistemi ile ulaşan suyun % 85'ini, halkın en yoksul % 20'lik kısmı ise sadece % 25'ini kullanabilmektedir. • Dünyanın belli bölgelerinde (Afrika'nın büyük bölümü, Orta Doğu, Çin'in kuzeyi, Meksika ve Kaliforniya) su rezervleri tükenmek üzeredir. Ayrıca artan nüfus, kentleşme ve kişi başına tüketilen suyun artması nedeniyle suya olan talep, arzı geçerken mevcut su kaynakları ela sürekli kirlenmektedir. İnsanların hem yaşamlarını devam ettirmesini sağlayan hem de yaşam kalitesini belirleyen su varlıkları; sanayileşme, tarım ve iklim baskısı ile birlikte azalmaya başlamıştır. Bir ülkede, su varlıklarının yeterli olup olmadığının en sağlıklı göstergesi yıllık yenilenebilir tatlı su miktarıdır. Bu miktarın kişi başına 1000 m3'ün altına düşmesi durumunda, o ülkenin "su kıtlığı" noktasına ulaştığı kabul edilir. Eğer, bir ülkede kişi başına yıllık yenilenebilir tatlı su miktarı 1000 ile 1670 m1 arasında değişirse, bu durum "su baskısı" olarak adlandırılır. Dünyada 2050 yılına kadar Ortacloğu ülkeleri başta olmak üzere 54 ülkenin su sıkıntısı çekeceği öngörülmektedir.
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=