Su ve Çevre Teknolojileri Dergisi 160. Sayı (Kasım 2021)
26 Su ve Çevre Teknolojileri / Kasım 2021 suvecevre.com ÇEVRE ediyor. Paris İklim Anlaşması ve Avrupa Yeşil Mutabakatı gibi çalışmalar uzun vadede çevresel sürdürülebilirliği hedefleyen en önemli gelişmelerden. Bunun yanı sıra çevrenin korunması, enerji verimliliği, su ve karbon ayak izinin azaltılması, geri dönüşümün artırılması vb gibi konulara odaklı çeşitli yasal düzenlemeler, standardizasyon ve sertifikasyon çalışmaları da ülkelerin, kurumların ve bireylerin çevresel sürdürülebilirlik noktasında daha aktif bir rol almasını sağlıyor. Çevresel sürdürülebilirliğin sağlanması için bireylerin, kurumların ve hükümetlerin ortak hareket etmesi gerekiyor. Hükümetler bu konuda bir otorite olarak yasal bir zemin oluştururken kurumlar da politikalarını ve hedeflerini çevresel sürdürülebilirlik çizgisinde belirlemeli. Bireyler olarak bizler de alışkanlıklarımızı, rutinlerimizi ve kabullerimizi değiştire- rek daha sürdürülebilir bir yaşam sürmeye ve olabildiğince sürdürülebilir ürün ve hizmetleri kullanmaya çalışmalıyız. Tüm tarafların ürün, hizmet, süreç, meslek, coğrafi konum, sektör ve pazar özelinde yapılabileceği birçok şey var aslında. Mevcut şartlar değerlendirilerek çevresel sürdürülebilirlik için en iyisi yapılabilir. Bu çabaların ortak noktaları özetle şunlar olmalıdır: Enerji: Teknolojinin de gelişmesiyle beraber fosil kaynak- lara olan bağlılık ve zorunluluk giderek azalıyor. Bu nedenle, enerji arzında yenilenebilir enerji kaynaklarına ağırlık veril- meli. Ayrıca, daha az enerji tüketen ürün ve hizmetlerin kul- lanılması ve enerji verimli süreçlerin planlanması sayesinde karbon emisyonları sürdürülebilir şekilde azalacaktır. Bu noktada, hükümetler kurumlara teşvikler verirken kurumlar da tasarım ve üretim felsefesini değiştirerek çevre odaklı uygulamalar geliştirmelidir. Atık yönetimi ve geri dönüşüm : Özellikle sanayi atıkları çevre üzerinde iyileştirilmesi zor, hatta imkansız sonuçlar doğurabiliyor. Başta büyük sanayi kuruluşları olmak üzere her sektörden her büyüklükteki firmanın etkin bir atık yönetimi sistemi kurarak atıklarını doğaya en az zarar verecek şekilde organize etmesi gerekiyor. Bu durum zor ama imkansız değil. Öyle ki artık birçok kuruluş, sıfır atık politikasını benimsemiş durumda. Yani üretilen her birim atık, bir atık olarak değil başka bir sürecin, ürün veya hizmetin girdisi oluyor ve geri dönüştürülüp adeta hammadde olarak değerlendiriliyor. Bu yaklaşıma büyük resimden baktığımız zaman da döngüsel ekonomi dediğimiz daha kapsamlı ve sistematik bir yapı çıkıyor ortaya. Suyun korunması: Gezegendeki yaşamın devamı için en önemli ve gerekli madde sudur şüphesiz. Canlılar için fiziksel bir ihtiyaç olan su, sanayi ve tarım uygulamaları için de en kritik bileşenlerden biridir. Çevrenin sürdürülebilir şekilde korunmasını istiyorsak su tüketiminin her alanda azaltılması ve mevcut su kaynaklarının korunmasını sağlamak; yani su ayak izimizi düşürmek zorundayız. Suya olan ihtiyacın, dünya nüfusu ve sanayileşmeye bağlı olarak sürekli arttığını; fakat gezegenimizdeki kullanılabilir su miktarının sabit olduğunu unutmamak gerek. Sorumlu üretim ve tüketim: Bu davranış bir aktivizm türü olarak değerlendirilebilir. Firmalar, her aşamasında çev- reyi koruyarak gerçekleştirdiği bir üretim sürecinin sonu- cunda “sorumlu” ürünler üretmekte ve insanlar da sadece bu ürünleri tüketerek sorumlu veya etik tüketim yaklaşımı sergilemektedir. Bu felsefenin temelinde elbette çevresel sürdürülebilirlik hassasiyeti yatmaktadır. Dahası, bu tür ürün- leri tespit etmek de artık zor değil. Dünyanın neredeyse her yerinde, her ürün ve hizmet için geliştirilen genel veya spesi- fik eko etiketler aracılığıyla tüketiciler bu ürünlere kolaylıkla yönlendirilebiliyor. Sera gazı emisyonlarının azaltılması: Çevresel sür- dürülebilirlik için en büyük engellerden biri de şüphesiz yüksek sera gazı emisyonlarıdır. Sadece enerji üretiminde değil, sanayide, ulaşımda, yapılaşmada çevreye uzun vadede en büyük zararı atmosfere salınan sera gazları veriyor. Bu noktada da yapılabilecek elbette çok şey var. Halihazırda sahip olduğumuz kaynaklar, imkanlar ve kabiliyetler sera gazı emisyonlarını çok daha düşük seviyelere, hatta sıfıra indirebileceğimizi gösteriyor. Şirketlerin kurumsal karbon ayak izi hesaplamaları yapması, ulaşımda elektrikli araçların kullanımının artırılması, yapılaşmada “yeşil” binalara öncelik verilmesi, plastik kullanımının hayatın her alanında azaltıl- ması, yapabileceklerimizin sadece birkaçı. n
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=