Temiz Üretim EKÖK Direktifi'nin uygulanması ile işletmelerde üretim süreçlerinin "mevcut en iyi teknikler" doğrultusunda yeniden ele alınması gerekecektir. Bu süreçte, yatırımlar, hammadde değişiklikleri, prosesin yeniden tasarımı ve nadiren de olsa üretim prosesinin yeniden yapılandırılmasını gerektirmektedir. Bu nedenle, "Temiz Üretim" teknik ve teknolojilerine tüm sanayinin uyumu ve uygulamanın yaygınlaşması zaman alacaktır. Küçük ve orta ölçekli firmaların bu süreçte daha fazla yönlendirilmeye ve desteğe ihtiyacı olacaktır. Bu kapsamda önerilen: Bir "Temiz Üretim Merkezi"nin kurulmasıdır. Temiz üretim teknolojilerinin etkili olarak kullanılabilmesi için Çevre ve Orman Bakanlığı'nın koordinasyonunda, uzman kişi ve kuruluşların işbirliğinde teknik kapasiteye sahip, tüm bilgi ve verileri aynı çatı altında toplayan bir merkezde gerçekleştirilecek Ar-Ge faaliyetleri doğıultusunda sanayiyi yönlendirilmelidir. Denetim Mekanizması Kaynak ve kapasite eksikliği, yetki karmaşası, denetleyenin denetlenememesi gibi, denetim alt yapısındaki sorunlar, amaca yönelik bir denetim yapılmasını zorlaştırmaktadır. Bazı sektörlerde önemli miktarda kayıt dışı ekonomi olması nedeniyle mevzuatın uygulamalarına dönük etkin bir denetim mekanizması ve alt yapısı kurulamadığı takdirde, yükümlülüklerini yerine getirenler ve getirmeyenler arasındaki haksız rekabet artacaktır. "Ulusal Çevre Ajansı"nın kurulması uygulama sırasında karşılaşılan sonınlara kısa zamanda net çözümler getirebilir. Çevre mevzuatının başarıyla uygulanabilmesi denetim mekanizmasının alt yapısını oluşturan teknik kontrol, izleme, ölçüm ve raporlamanın sürece uygun olarak kapasitesinin geliştirilmesine bağlıdır. Bu ajans denetim mekanizması kapsamındaki görevleri üstlenecek şekilde, tüm teknik izleme ve denetim faaliyetlerinden sorumlu yan bağımsız ve bölgesel ve/veya sektör spesifik merkezlerden oluşabilir. ~ SU VE ÇEVRE TEKNOLOJİLERİ • SAYI 16 Düzenleyici Etki Değerlendirmesi Düzenleyici Etki Değerlendirmesi (DED), hükümetin hazırladığı taslak mevzuatın yürürlüğe girmesi ve/veya yürürlükteki mevzuatın değişimi sonucu meydana gelebilecek olumlu ve/veya olumsuz sonuçlanabilecek ekonomik etkilerin sistematik ve tutarlı olarak incelenmesi için kullanılan bilgi temelli bir yöntemdir. DED, net maliyet tahminlerini vermekte ve bu maliyetleri ulusal bütçe, mahalli bütçe, özel sektör, tüketiciler vs. gibi farklı sektörler arasında paylaştırmaktadır. DED, ekonomik, sosyal ve çevresel etkilerin kapsamlı analizinin yanı sıra sanayi-hükümet-toplum arası iletişime de hizmet etınektedir. İletişim süreci, inceleme sonucu ortaya çıkan bilgilerin karar alıcılar ve karardan etkilenecekler ile paylaşılmasını içermektedir. Ayrıca, bu paylaşım DED'in şeffaflığa olan katkısını da göstermektedir. Müzakere sürecinde, EKÖK Direktifi kapsamında sektör ve hatta endüstriyel tesis bazında geçiş süreleri ve finansman destekleri talep edilmesi gerekecektir. Müzakere heyetinin bu konuyu güçlü bir pozisyon ile sunabilmesi, geçiş süresi ve finansman taleplerinin gerekçelerinin DED ile somut olarak oıtaya konulabilmesine bağlıdır. "Düzenleyici Etki Değerlendirmesi" çalışmaları, Çevre ve Orman Bakanlığı'nın koordinasyonu ile sanayi temsilcilerinin de katılımıyla bir an önce gerçekleştirilmelidir. Çevre Maliyetleri ve Finansman Modelleri Bu çalışma kapsamında değerlendirilen sektöre! dernekler, çevre yatırımlarının Avrupa Birliği hibeleri, devlet teşvikleri ve krediler ile karşılanması ile sanayinin yükünün hafifletilmesinin gerekliliğini vurgulamış mevcut finansman olanakları hakkında sanayinin çok az bilgi sahibi olduğunu belirtmiştir. EKÖK Direktifi ve bunun gibi, yüksek maliyetli yatırım gerektiren çevre direktiflerine uyum sağlamak için gereken finansmanın karşılanmasında, finans kuruluşları tarafından sağlanacak kredilerin, ISPA,SAPARD,PHARE,IPA gibi AB programlarının veya çeşitli teşviklerin yetersiz kalacağı tahmin edilmektedir. İncelenen sektöre! derneklerin büyük çoğunluğu, sektörlerinin tüm çevre maliyetlerinin genel bütçe içindeki payının % 0-1 arasında olduğunu ifade etmiştir. Diğerleri ise çevre konusunda bir maliyet belirtmemiştir. Bu durumda söz konusu sektörlerde çevre için ayrılan bütçenin, AB mevzuatına uyum sürecinde gerekli olan yatırımlar için yetersiz olacağı anlaşılmaktadır. Görülmektedir ki, sanayinin önemli bir bölümünde, AB çevre mevzuatına uyumun getireceği çevre yükümlülükleri hakkında bilgi eksikliği vardır. Sanayinin genelinde çevre yükümlülüğü, yürürlükteki mevzuatının gereklerinin asgari olarak yerine getirilmesi ile sınırlı kalmaktadır. Çevre konusunda AB'ye uyum süreci başlamadan önce sanayi bir durum tespiti yaparak hazırlık ve uygulama planı ortaya koyamaz ise, uygulamada ciddi sıkıntılar meydana gelecektir. Mevzuat uygulamalarının etkilerinin sanayinin değişik kesimlerine yansıması da farklı olacaktır. Yükümlülüklerin gereklerini öncelikle uygulamak durumunda kalan bir kısım işletme, mevcut finansman enstrümanlarının yetersiz kalması nedeniyle öz kaynaklarını kullanmak zonında kalabileceklerdir. Özellikle imkanları kısıtlı olan KOBİ'lerin, bu süreçte finansman desteği olmadan beklenen yatırımları gerçekleştirebilmesi mümkün görünmemektedir. Bu nedenle, uyum sürecine ilişkin yapılması gereken yatırımlar yeni bir finansman modelini zorunlu kılmaktadır. Gerekli olan geçiş sürelerinin planlanması açısından da finansman modelinin ortaya konulabilmesi büyük önem taşımaktadır. Çevre ve Orman Bakanlığı'nın koordinasyonu ile, sanayi, ilgili kamu kurumları ve bankacılık sektörünün temsilcilerinin, ve konuyla ilgili diğer uzmanların katılımıyla bir çalışma komisyonu oluşturularak çevre ve temiz teknoloji yatırımlarının finansmanını sağlayacak yeni bir yapılanmanın kurgulanması gerekmektedir. ■
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=