J söyleşi 1 mesi şeklinde ve birçok yerde yaşadığımız yerel çevre sorunları nedeniyle vatandaşın elinden alınmaktadır. 1983 yılından beri Çevre Kanunu gereği uygulanması gereken Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) gereği gibi uygulandığı taktirde birçok çevre sorunumı önleyici niteliğe sahiptir. Ancak ÇED raporlarının hazırlanmasından izlenmesine kadar birçok aşamasında yaşanan eksiklikler, yanlışlıklar, siyasi müdaheleler sistemi işlemez hale getirmiştir. Türkiye'cle çevre sorunları dediğimizde; tehlikeli atık varillerinden, altyapı sorunlarına, çöplükteki patlamalardan doğal, tarihi ve kültürel varlıkların tahribine kadar pek sorunu arka arkaya sıralayabiliriz. Bu nedenle Türkiye'ye baktığımızda öncelikli çevre sorunları olarak bir yönetim sorunuyla karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz. Türkiye'nin bir çevre politkasınclan yoksun olması sorunların giderek büyümesine neden olmaktadır. Kalkınma uğruna su kaynakları, ormanlar, tarım alanlan, doğal sulak alanlar hızla tüketilmektedir. Eğer müdahale edilmezse sorunlar yakın gelecekte daha çok can yakıcı bir düzeye ulaşacaktır. Su ve Çevre Teknolojileri: Çevre Mühendisleri ve Cevre Mühendisleri Odası sizce çevreyi koruma, yaşatma, sürdürülebilir kılma konusunda yeterince yetkin ve etkin durumdalar mı? Ertuğrul Ünlütürk: Türkiye'nin öncelikli çevre sorunlarını dile getirirken anlatmaya çalıştığım konu burada ela kendini gösteriyor. Yani bir çevre politikamızın olmaması ve yaşadığımız yönetim sorunu. Yaşanan bunca çevre sorunu ve yapılacak onca iş varken hala çevre mühendislerinin istihdam sorunu yaşaması ela bunu açıkça ortaya koyuyor. Eğer sağlıklı bir çevre politikası ve uygulanabilir çevre yönetim planları oluşturulabilirse çevre mühendisleri için istihdam sorunu da ortadan kalkacaktır. Kamuda ve özellikle belediyelerde daha fazla çevre mühendisi istihdam edilmelidir. En küçük belde belediyelerinde dahi en az bir Çevre Mühenclisi'nin Gil SU VE ÇEVRE TEKNOLOJİLERİ• SAYI 16 istihdam edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Su ve Çevre Teknolojileri: "7. Ulusal Çevre Mühendisliği Kongresi" ile ortaya konulacak ve kamuoyunun dikkatlerinin çekileceği yeni başlıklar, yeni yaklaşımlar neler olacak? Ertuğrul Ünlütürk: Ulusal Çevre Mühendisliği Kongresi'nin öne çıkarmaya çalıştığımız ana teması "Çevre-YaşamTeknoloji". Buradan hareketle, Kongre kapsamında pek çok başlık ele alınacak. Bunlardan bazılarını; Çevre Teknolojileri: Türkiye ve Dünyada uygulamalar, Ar-Ge, Ekipman, Enstrüman, Otomasyon, Gürültü, Hava, Toprak ve Su Kirliliği, İstatistiksel Yöntemler, Modelleme ve Bilişim Teknolojileri, Entegre Katı Atık Yönetimi, Evsel ve Endüstriyel Atıksular, Enerji, Madencilik, Sanayi ve Çevre İlişkileri, Doğal Arıtım Teknolojileri, Tehlikeli Atık Yönetimi, Temiz Üretim ve Kirlilik Önleme, Çevre Mühendisliğinde Biyoteknoloji, Çevresel Analizler, İzleme ve Denetim olarak sıralayabiliriz. Bunların yanı sıra kongre kapsamında; çevre mühendisliği eğitimi, çevre hukuku, çevre politikaları, çevre ve halk sağlığı, yerel yönetimler ve çevre konularına da yer verilecek. Su ve Çevre Teknolojileri: Çevre sorunlarının ortaya çıktığı yıllar boyunca, sorumluluklar irdelendiğinde neler söylersiniz? Çevre mühendislerimizin ve odalarımızın duruşunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Ertuğrul Ünlütürk: Biz ve diğer birçok meslek odası, asli görevlerinin bir parçası olan kamu yararını takip görevini, son yıllarda daha çok önemsiyoruz. Özelleştirmeler, kamu arazilerinin tahsis ve satışı ve bunların doğurduğu toplumsal tahribat ve çevre tahribatı oldukça yoğunlaştı. Bizler bu yoğunlaşmaya karşı bütün gücümüzle idari ve yasal yollan kullanarak direniyoruz. Bu anlamda bizim ve birçok odanın duruşu halktan ve kamu çıkarından yanadır ve öyle devam edecektir. Su ve Çevre Teknolojileri: Kentlerimizdeki kritik noktalara gelen su sıkıntılarının kaynağında sizce neler var, neler yapılmalıdır? Ertuğrul Ünlütürk: Baştan beri dile getirmeye çalıştığım yönetim sorununu burada ela görmek mümkün. Ankara örneğini ele alırsak bunu daha rahat görebiliyoruz. Günlerce kamuoyunda yapılan tartışmalar; "DSİ gerekli plan ve çalışmaları zamanında yaptı mı? Büyükşehir Belediyesi'nin sorumluluğu var mı, yok mu?" gibi sorular üzerinden yürüdü. Yani bu hizmetten sorumlu olan şu veya bu kurumun görevini yapıp yapamaması üzerine. İşin içinden çıkamayınca verilen yanıt: "Ne yapalım, küresel ısınma var." oldu. Su kaynaklarımızın kirlenmesi, yeterince korunamaması, kullanılmaz hale gelmesi, planlama yapılmaması veya yapılan planların uygulanmasında siyasi müdahalelerin olması, bunların hepsi yönetim sorunu. Sağlıklı çevre politikalarının üretildiği ortamlarda bu tür sorunlar olmaz. O zaman biliriz ki; insan sağlığı önceliklidir, çevrenin korunması hayati bir konudur. Siyasi ve ekonomik rant uğruna insan sağlığı ile oynanamaz. Sağlıklı kentler oluşturabilmek için çevre yönetim sistemleri esas alınmalı, doğal varlıkların korunması her zaman öncelikli olmalıdır. Kent alanlarının gelişmesi planlı olmalıdır. ■
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=