Su ve Çevre Teknolojileri Dergisi 152. Sayı (Mart 2021)

60 Su ve Çevre Teknolojileri / Mart 2021 suvecevre.com zorlaşmakta ve numunede eğer o dönem mevcut MP fazla ise çamur içinde rastlanan MP’ler çok karışmış yapıda bulu- nabilmektedir. Büyük boyuttaki plastikler küçük olanların üzerini kapatabilmekte bu da inceleme sırasında dikkatten kaçabilmektedir. İncelenecek numune miktarı azaltıldığında ise, az numune ile yapılan incelemeler pek temsil edici ola- mamaktadır. Böylece, örnekleme miktarının, örnekleme şeklinin ve numunede derişik halde bulunup bulunmaması durumunun da MP sonuçlarını etkileyen önemli bir konu olduğu söylenebilir. 4. SONUÇ, TARTIŞMA VE ÖNERİ Çalışmalarda arıtma çamurlarında rastlanan MP düzey- lerinin çok değişken oranda bulunabildiği ve en fazla mavi, siyah, kırmızı ve şeffaf tonlarda MP olduğu anlaşılmıştır. Bazı çamurlarda liflerin yanı sıra çok fazla miktarlarda filmlere de rastlandığı ve bunların üst üste gelerek karışmış bir şekilde bulunduğu ve boyutlarının çok büyük olabildiği görülmüştür. Mikroplastikler, hafiflikleri sayesinde pasif hareketle her yere kolayca taşınabilmektedir. Bu özelliği bile böyle bir kirliliğin dünyanın kara, hava, su dahil tüm ortamlarında bulunabile- ceğinin göstergesidir. Bu sebeple, arıtma çamurlarını araziye serme, kurutma veya tarım arazilerine uygulama işlemlerinde mikroplastikler de incelenmelidir. Mikroplastik kirliliği, arıtma çamurlarının kullanımı ve kontrolünde dikkatle takip edilmesi gereken önemli bir parametre olarak değerlendirilmelidir. Plastiklerin üretiminde yapısına çeşitli toksik bileşenlerin ve katkı malzemelerinin ilave edildiği (Bisfenol A, ftalatlar, Pb vb. ağır metaller), sulardaki toksik organik bileşikleri adsorp- layabildiği, bu zararlı maddelerin canlılara taşınmasında aracı olduğu ve canlılar için ekotoksikolojik etkileri bilinmektedir. Arıtma çamurlarının arazi uygulamaları dünyada yaygın ola- rak yapılmaktadır. Bu da çok büyük miktardaki mikroplastiğin toprağa girmesi, rüzgarlarla havaya dağılması, yağışlarla, su yollarıyla taşınması anlamına gelmektedir. Arıtma çamur- larıyla ilgili yönetmeliklerde çamurun kimyasal içeriği, ağır metaller, patojenler, besin ve su içeriği dikkate alınarak bazı sınırlamalar getirilse de tesislerden çıkan çamurların mikrop- lastik içeriği hakkında hiç bir bilgi bulunmamaktadır. Mikroplastiklerin çevreye ve sucul canlılara bu kadar olumsuz etkisi bilinirken, arıtma çamurlarının değerlendi- rilmesinde ciddi bir risk oluşturacağı da düşünülmelidir. Bu kapsamda kentsel ve endüstriyel arıtma çamurlarının MP içeriği de incelenerek gerekli kısıtlamaların getirilmesi ve konuyla ilgili kurumların harekete geçmesi gerekmektedir. Atıksular; arıtma tesislerinde çeşitli fizikokimyasal proses- lerden geçirildiğinden dolayı yapılan bu işlemler, arıtma çamurlarındaki mikroplastiklerin yapısını ve miktarını büyük ölçüde etkileyebilir. Yani başlangıçta tesise giren mikroplas- tikler işlemler sonucunda parçalanarak daha da küçülebilir, formu bozulabilir ve oluşan çamurda mikroplastikler daha konsantre olarak toplanabilir. Dolayısıyla, araziye serme veya düzenli depolama yapılan arıtma çamurlarındaki MP formu, ilk atıksıda bulunanlardan farklı olabilir. Atıksu arıtma tesislerinde genellikle kullanılan klasik sistemlerde; çökeltim, çamur yoğunlaştırma, yüzdürme ve yüzeyden-dipten sıyırma aşamalarında MP tutulması söz konusudur. Sonuçta tutulan bu MP’ler çamur içine alınmış olur. Bazı ünitelerde tam tutuluyor gibi olan MP’ler hidrolik şartlara da bağlı olarak bir sonraki ünitede dağılabilir. Bu sebeplerden dolayı, arıtma tesisi tasarlanırken atıksularda MP’lerin varlığı konusu da dikkate alınmalıdır. Kanalizasyon vasıtasıyla arıtma tesisine gelen atıksular- daki mikroplastiklerin oldukça büyük bir kısmı burada tutulsa da tutulamayan az bir kısmı deşarjla birlikte alıcı ortamlara verilmektedir. Tutulan plastikler ise arıtma çamuru içerisinde kalmaktadır. Arıtma tesislerinden su kaynaklarına MP geçişini önlemede mikrofiltrasyon (MF) ve ultrafiltrasyon (UF) gibi membran prosesleri etkili olabilir. Yine de atığın kaynakta kontrolünün ve atık minimizasyonunun sağlanması pratikte öncelikli çözüm olmalıdır. Bu da eğitim ve bilinçlendirme ile sağlanabilir. KAYNAKLAR - Bondarczuk, K., Markowicz, A. ve Piotrowska-Seget, Z. (2016). The urgent need for risk assessment on the antibiotic resistance spread via sewage sludge land application. Environment inter., 87, 49-55. - Browne, M. A., Crump, P., Niven, S. J., Teuten, E., Tonkin, A., Galloway, T. ve Thompson, R. (2011). Accumulation of microplastic on shorelines woldwide: sources and sinks. Environmental science & technology, 45(21), 9175-9179. - Carr, S. A., Liu, J. ve Tesoro, A. G. (2016). Transport and fate of microplastic particles in wastewater treatment plants. Water research, 91, 174-182. - Chen, Q., An, X., Li, H., Su, J., Ma, Y. ve Zhu, Y. G. (2016). Long-term field application of sewage sludge increases the abundance of antibiotic resistance genes in soil. Environment inter., 92, 1-10. MAKALE

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=