Su ve Çevre Teknolojileri Dergisi 150. Sayı (Ocak 2021)

Su ve Çevre Teknolojileri / Ocak 2021 41 suvecevre.com ekonomi ile entegre olmaya evrildiği dönemde, bugünkü anlamıyla yayım- lanmaya başladı. Sektör derneklerinin kurulması da aynı döneme denk gelir. Osmanlı döneminde çıkan ilk uzmanlık dergilerini (ziraat ve tıp dergileri) say- mazsak, kırk yıla yakın bir süredir ülke- mizde sektörel dergilerin yayımlandığını söyleyebiliriz. Türkçeye “İşten İşe” olarak çevirebi- leceğimiz “Business to Business / B2B” iş ilişkilerinde üreticilerin, dağıtıcı, satıcı ve servis sağlayıcıların ticari mesajlarını (toptan alıcılara) proje ve taahhüt kesi- mine ulaştırmayı hedefleyen pazarlama iletişimini, dünyada olduğu gibi ülke- mizde de ticari fuarlar ve sektörel dergi- ler-yayınlar sağlıyor. Aynı alanda üretim yapan firmalar ve markalar birbirlerini dergilerden takip ederek, sektörel dergiler kanalıyla rakiplerinden haber- dar olma, organizasyon ve ürünlerine yönelik yeniliklerini duyurma, akademik makaleleri takip edebilme, akademi ile iletişim kurma, ürün proseslerine yöne- lik teknik literatürü takip edebilme ve katkıda bulunma olanağı elde ediyorlar. Aynı alanın ticari fuarlarında birbirleri ve potansiyel alıcılarıyla buluştukları gibi... Dolayısıyla gelişmiş bir sanayi alanı ola- rak ortaya çıkan sektörler, o sektörün “Dernekleri”, o sektörün “Fuarları” ve o sektörün “Dergileri-Yayınları” sacayağı üzerinde yükseliyor. İletişimi ve işbirliği güçlü, doğru yapılanmış sektörlerde bu sacayağının seviyesi, aynı zamanda o sektörün gelişmişliğinin de göstergesi oluyor. Tüm sektörlerde olduğu gibi yayıncılık da dijitalleşme nedeniyle; hızlı, ölçülebilir, etkileşimli “Yeni Medya” düzenine doğru evriliyor. Dijital yayıncılık (internet ortamında yayınlanma diyelim) özellikle son on yıldır basılı yayınların, gazete ve dergile- rin dünya çapında gündeminde... Yakın geçmişte, basılı yayınların (gazeteler ve dergiler özelinde) dağıtım sorunla- rını konuşurken, bugün tüm dünyada okunma oranlarının düşmesini, mesajı veren ve mesajı alanların basılı yayın- lar yerine dijital yayınlara, sosyal med- yaya yönelimini konuşmaya başladık. Pandemi dönemi bu süreci hızlandırdı. Teknolojik ve sosyolojik gelişmeler geleneksel yayıncılık anlayışını temel- den değiştirmeye başladı. Burada bu gelişmenin iyi mi, kötü mü olduğunu tartışmak saçma olur. Gazete ve dergi yayıncıları için “Yeni Medya Düzeninin” getirdiği avantajlar üzerinde paylaşımın daha yerinde olacağı kanaatindeyim. Kendi açımızdan, yani sektörel yayıncı olarak bakarsam, bugüne kadar ölçülemeyen yayıncılık yapıyorduk. Ülkemizde sektörel dergilerin baskı ve dağıtım adetleri maalesef denetlenme- mekteydi. Öte yandan, yakın zamanda binlerce dergi basıp dağıttığımızda ne kadarının poşetinden çıktığını, ne kada- rının kaç kişi tarafından okunduğunu da bilemiyorduk. Şimdi ise web site- lerimizde, mobil operatörlerin e-dergi platformlarında, e-bülten ve sosyal medya kanallarımızda ulaştığımız okur ve takipçi sayılarımızı görebiliyor, etki- leşime geçebiliyor ve analizini yapa- biliyoruz. Bu süreçte güncellediğimiz baskı adetleri ile abonelerimizin arttığını ve rasyonel okur sayılarına ulaştığımızı da söyleyebilirim. Teknolojik gelişmeler, okur yönelimlerindeki tercihler dergile- rimizin ulaştığı profesyonel okur kitle- sinin artmasını olumlu yönde etkiliyor. Öte yandan reklam verenler açısından da şeffaf verilere ulaşabilmeleri nede- niyle medya tercihlerinde ikna edici, kabul gören, anlaşılır, ölçülebilir bir ortamlar ve teklifler sunabiliyoruz. Halkla İlişkiler firmalarının basın bültenlerine ağırlık vermesi yayın kuruluşlarının işlerini kolaylaştırdı... Fakat diğer taraftan üretici firmalar bültenlerin reklam-tanıtım ihtiyaçlarını tümüyle karşıladıkları yanılgısına düşmeye başladılar. Bu durumun handikapları nelerdir? Okulda (Marmara Üniversitesi Basın Yayın Yüksekokulu), ülkemizde halkla ilişkiler kavramını yerleştiren başta Ala- addin Asna olmak üzere pek çok değerli hocadan ders alma imkânımız oldu. Bizim öğrendiğimiz Halkla İlişkiler (Pub- lic Relations / PR) geniş bir uygulama alanını ifade ediyordu. Kamuoyuna, müşterilere ve kurum mensuplarına, beyaz ve mavi yaka çalışanlara yönelik kanaat edindirme ve günümüzde algı yönetimi dedikleri kamuoyu kanaatini yönetmeyi bu kapsamda öğrenmiştik. Şimdi bakıyorum, PR firmalarının nere- deyse tek işi “Basın Bülteni” yazmak

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=