Su ve Çevre Teknolojileri Dergisi 148. Sayı (Kasım 2020)

başlattık. Aynı yıl İTÜ temsilcisi olarak İstanbul Valiliği’ne bağlı, İstanbul Çevre Vakıfı’nın kuruluşuna mütevelli olarak katıldım ve bu görevimi 1991 yılına kadar sürdürdüm. İTÜ’de çalışırken 1989-91 yılları arasında T.C. Devlet Demiryolları Yönetim Kurulu üyeliği yaptım. Alman Akademik Değişim Servis’nin (DAAD) verdiği araştırma bursuyla Almanya’da Stuttgart Üniversitesi’nde 1994 yılında da araştırmalar yapmıştım. İTÜ’de 2013 yılına kadar ders vermeye devam ettim. 2013 yılında Rektörlük, artık bölümle- rin öğretim görevlisi sayısının arttığını, hacimlerinin yetmediğini belirterek emekli öğretim görevlilerinin ders vermemesini talep etti. Bu süreçte bir Vakıf üniversitesinden teklif gelmesine rağmen kabul etmemiştim... 2013’den beri İTÜ’de çalışmalarımı sürdürüyorum. Su ve Çevre Teknolojileri dergisin- deki köşemde 2014 yılından beri her ay yazı yazıyorum. 10 kitabım ve 200’ün üzerinde atıf almış bir kısmı yaptırdığım tezlere dayanan makale ve bildirim yurt dışında ve yurt içinde yayınlandı.” Akademisyenlerin üniversiteyle bağı kopmamalı “Bugün ABD’de akademisyenler yaş haddinden dolayı emekli olmuyorlar, devam ediyorlar. Örneğin Nobel ödülü alan Aziz Sancar çalışmalarına halen devam ediyor. Ne zamanki bir akade- misyen çalışmayı istemediğini belirtiyor, o zaman üniversiteden ayrılıyor. Ülke- mizde de emekli olan akademisyenler için ayrı bir statü verilebilir, ama eğitimle bağlarının tamamen kopması doğru değil. İTÜ bölümlerde emekli öğretim üyeleri odaları oluşturduğu için isteyen- ler buralarda etkinliklerini sürdürebi- liyorlar. Ben gelişmiş üniversitelerde, yardımcı doçent (doktor öğretim üyesi) kadrolarının oluşturulmasını uygun bul- muyorum. Çünkü doktora yapan birisi o dönemde zamanını tamamen doktora konusu çalışmalarına ayırıyor. Doktora- sını tamamladığında kısa bir süre sonra yardımcı doçent (doktor öğretim üyesi) olabiliyor. Eskiden bu şekilde değildi. Bir doktorun asistanlık dönemi, gelişme dönemi vardı. Genç yaşta doktor olan bir kişi, hocasıyla ve bir grupla birlikte çalışıyordu. Bu şekilde kendini dört yıl geliştirerek hazırladığı doçentlik tezi ile yükseltilmeye başvuruyordu. Hiç kimse doktor olduğunun ertesi günü ders vermiyordu. Türkiye’de bu uygu- lama, öğretim üyesi sayısını artırmak amacıyla yapıldı. Üniversite sayısı art- tığı müddetçe, öğretim üyesine ihtiyaç var. Yardımcı doçentler (doktor öğretim üyesi) gelişmekte olan üniversitelerde onlar kadrolarını tamamlayıncaya kadar görev yapabilirler, ama gelişmiş bir üni- versitede bunun pek gerekli olduğuna inanmıyorum. Benim görüşüm, eği- timde de usta-çırak ilişkisinin olması gerektiği yönünde...” “Bütün Şehir” uygulamasının hayata geçirilmesi gündemde “Tüm dünyada genel olarak çevre sorunlarının başında, içme suyu temini ve kanalizasyon ile arıtma gelir. Bu sorunları, katı atıklar ve hava kirliliği konuları izler. Türkiye’de kalkınmış batı ülkelerinde eşdeğer yerleşim birimleri- miz olduğu gibi, hala çok düşük seviye de olan şehirlerimiz de bulunuyor. Burada kastettiğim 5216 sayılı Kanuna tabii olan büyükşehirler değil, 5393 sayıl kanuna tabii il ve bu illerin ilçeleridir. Bugün İstanbul su temini, kanalizas- yon, içme suyu, atıksu arıtımında, dünya şehirleriyle boy ölçüşecek düzeyde. Ankara ve İzmir için de aynı şeyi söy- leyebiliriz. Fakat memleketim Çorum’u örnek aldığımızda, ilçelerin hiç birinde arıtma bulunmuyor. Bugün gelişmiş ülkelere baktığımızda, en küçük yer- leşim birimlerinde dahi arıtma tesisin olduğunu görebilirsiniz. Dağ eteklerinde yer alan üç-beş hanelik bir yerleşim biriminde dahi kendine yetebilen basit bir şekilde kurulmuş otomatik çalışan bir arıtma tesisi bulunur. Bizim ülke- mizde çevre sorunları kesinlikle biliniyor, bunu bilmeyen kişi sayısı çok az. Plas- tik poşet uygulamasıyla, bu konu daha da iyi anlaşıldı. Bu Avrupa’da 30 yıldır uygulanan bir durum, poşetler para ile satılır. Bizim şu anda halen içme suyuna sahip olmayan çok az yerimiz olduğu gibi, kanalizasyonu olmayan çok sayıda küçük yerleşim yerimiz de bulunuyor. Bu nedenle ‘Bütün Şehir’ isminde bir uygulamanın hayata geçirilmesi gün- demde... Bu kurulursa il belediyeleri, mevcut 30 büyükşehirlerde olduğu gibi bütün şehre hizmet verecek. Büyükşehir olabilmek için alt limit 750 bin kişi. Ola- sılıklardan biri büyük şehir olma limiti 400 bine indirilecek, bu durumda da 20 büyükşehir daha olması gündeme gelecek, ya da ‘Bütün Şehir’ olarak değerlendirilecek. Çöp konusunda da benzer bir durum var. Çorum’da Merkez ve uzak yerleşim yerleri için iki tesis yapılması öngörülmüştü. Merkez Bele- diyenin tesisi bitmek üzere, ama diğer tesisin ne zaman kurulacağı bilinmiyor. Asıl sorun nüfusu elli bin ila yüz binin altında olan yerleşim yerleri. Kurulan tesisler iyi işletilmiyor. Tesisi kurmak yeterli değil. Bazı şehirlerde neredeyse giren su, aynı şekilde çıkıyor...” Tokyo atıksu arıtma tesisi “Çevre mühendisleri salt büro ele- manı olarak yetiştirilmemeli. Japon- ya’ya gittiğimde 3 hafta kadar tesisleri tetkik etme imkanına sahip olmuştum. O dönem Tokyo’nun nüfusu 10 milyon seviyesindeydi ve 10 arıtma tesisi bulu- nuyordu, çünkü atıksuyun bir yerden başka bir yere götürülmesi büyük mas- rafa neden olduğu gibi, suyun kalitesi- nin de bozulmasına sebep olur. Şehir bölgelere ayrılmıştı ve her bölgede bir arıtma tesis bulunuyordu. Ziyaret etti- ğim tesisin üst kısmı parktı, tesis yerin altında kurulmuştu. İnceleme yaptığımız PORTRE & RÖPORTAJ 48 Su ve Çevre Teknolojileri / Kasım 2020 suvecevre.com

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=