Su ve Çevre Teknolojileri Dergisi 148. Sayı (Kasım 2020)
sız olan, siyasi bir partinin içerisinde yer almayan insanların Kurucu Meclise üye olmaları için başvurusu isteniyordu. Başvuran 12 bin kişi içerisinden Kurucu Meclis’in diğer kanadı olan Danışma Meclisi’ne 160 kişi seçilmiş ve ben de başvurum üzerine Çorum’dan seçilen iki adaydan biri olmuştum. Kurucu Meclis’e girerken üniversite ile olan bağımı kesmek zorundaydım. Çünkü ilgili Kanun’da, üyenin hiçbir yerle bağı olamayacağı yönünde hükümler yer alıyordu. Çok zor zamanlardı, ülke parçalanıyordu, Maraş olaylarında yüz elliden fazla, Çorum’da atmıştan fazla kişi hayatını kaybetmişti. Her taraf yanıyordu, her gün 20-30 kişi hayatını kaybediyordu. Ben ülkemin her şeyin üzerinde geldiğine inanan bir kişiyim, her insanı kucaklarım, ayırt etmem, hocalığım ve idareciliğim bunun örne- ğidir... Ama ülkemin parçalanmasına taraftar değilimdir. Okullarda her gün boykot oluyordu. Müdürü olduğum Buca Mühendislik Mimarlık Yüksek Okulu, 5 hafta solcuların kontrolünde, 3 hafta sağcıların kontrolüne giri- yordu. Bu arada okul tahrip ediliyor, ders yapmak isteyen hocalar boykotlar nedeniyle öğrenci bulamıyordu. Bütün bu yaşananlar tüm ülke insanları gibi beni de derin derin düşündürüyordu. Ahıska muhaciri bir ailenin vatansever evladı olarak Kurucu Meclis’e müracaat etmiştim. Ankara’da göreve başladıktan sonra eski bir milletvekili olan eniştem, bana hangi komisyona girmek istedi- ğimi sormuştu. Ben de Bayındırlık ve İskan ile ilgili komisyona girmek iste- diğimi söylemiştim. Kendisi ise beni Bütçe ve Plan Komisyonu’na girmem yönünde teşvik etmişti. 27 kişi seçi- lecekti. İlk turda 9 kişi seçilmişti, ben üçüncü sırada seçilmiştim. Bence bunun nedeni ilk doktoram sırasında 4 sömestr ekonomi eğitimi almış olmamdı. Etkisi olduğunu düşünüyorum, çünkü kimse kimseyi tanımıyordu, kimse bir parti- den gelmemişti, ama hayat hikayem ve kendim olumlu bir etki yaratmış olmalı ki en değerli komisyona seçilmiştim...” İmar ve İskan Bakanlığı görevine getirilmem... “1982 yılı yazında Meclis tatil oldu- ğunda Çeşme’deki küçük evimizde aile- cek yaz tatili geçiriyorduk. O günlerde Kaymakam ve Emniyet Müdürü, Konsey Başkanı Kenan Evren’in beni görmek istediğini söylemek üzere siteye geldiler. O dönem devam eden Anayasa Komis- yonu çalışmalarıyla ilgili, Komisyon’a üye olmadığım halde, belirli konularda fikirlerime başvurulacağını düşünmüş- tüm. Kenan Evren görüşmem esnasında bazı bakanlıklarda değişim olacağını belirtmişti ve benim de İmar ve İskân Bakanı olarak görev almamı istemişti. Beklemediğim oldukça şaşırtıcı bu tek- lif neticesinde 15 Temmuz 1982 yılında İmar ve İskan Bakanı olarak göreve baş- lamış ve 13 Aralık 1983’e kadar bu görevi sürdürmüştüm...” Toplu Konut Kanunu... “Bakanlığın bünyesinde Emlak Kredi Bankası ve İller Bankası ile beş genel müdürlük vardı ve toplam 20 bin kişi çalışıyordu. O dönemde yaptığımız projeler arasında 1981 yılında çıkarılmış Toplu Konut Kanunu’nun uygulamaya konması oldukça önemlidir. Devlet o dönemde kurulan yapı kooperatiflerine ekonomik destek sağlıyordu. Neredeyse konut maliyetinin yüzde doksanı, devlet tarafından karşılanıyordu. Türkiye’nin her tarafında toplu konut projelerini başlatmıştık. Turgut Özal döneminde de bir süre bu projeler devam etti. Yurt- dışına çıkışlardan alınan ücret ve tütüne yapılan zamlarla, 1987 yılına kadar Tür- kiye’de toplu konuta sağlanan destek sürdü. Sonrasında ekonomik nedenler- den ötürü toplu konuta ayrılan paralar, başka noktalarda değerlendirilmeye başlandı ve 90’lı yılların başı, Türkiye’de toplu konut projelerinin sonlanmaya başladığı bir dönem oldu. Bugünse kayda değer bir oranda toplu konut ya da kooperatif bulunmuyor. Bu nedenle alt gelir tabakasında olan insanlar kolay kolay ev sahibi olamıyorlar. Tür- kiye’deki nüfus her yıl bir milyon artıyor, bu nedenle her yıl 350 bin ile 450 bin arasında konut yapmamız gerekiyor...” 57 bin evden 12 bine “Afet İşleri de Bakanlık bünyesinde yer alıyordu. Bir deprem yaşandığında yıkılan evlerin yerine yenisi devlet tarafından yapılıyordu. 1968 yılında bir milletvekilinin vermiş olduğu öneri ile yasada, ‘yıkılan evde oturan her aile bireyine bir ev yapılır’ şeklinde bir madde yer almıştı. Bu nedenle bir ev yıkıldığında içinde çok sayıda aile birimi gösteriliyordu. Muhtarlıklar- dan alınan yanıltıcı belgelerle insanlar Almanya’daki, İstanbul’daki çocuklarını da aynı konut içerisinde oturuyor gös- terebiliyordu. Bu şekilde düzenlenen sistemle bir ev yıkıldığında çok sayıda yapılıyordu. Yapılan konutları incele- meye gittiğimde afet evlerinin bir kıs- mının boş olduğunu görmüştüm. Nede- nini sorduğumda, oğlu için yapıldığını ve oğlunun ise Almanya’da olduğuna yönelik cevap alıyordum. Bu nedenle bir torba kanun içerisine, ‘Yıkılan bir evin yerine, bir ev yapılır’ şeklinde bir madde eklettirmiştim. Yaptırdığım tetkikler ve çalışma sonucunda, devletin Türkiye çapında 57 bin olan afet ev borcu, Ahmet Samsunlu Bakanlık Makamında (Ankara, 1982) PORTRE & RÖPORTAJ 44 Su ve Çevre Teknolojileri / Kasım 2020 suvecevre.com
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=