Su ve Çevre Teknolojileri Dergisi 145. Sayı (Ağustos 2020)

tiği bölgelerde su kıyısı yaşam alanları da yok edilmiştir. Derelerin fiziki yapısının değişmesi; kıyı ekosistemini, ekolojik koridorları, biyolojik zincirin; habitat yaşam alanlarının, suyun kalitesinin ve diğer doğal özelliklerin yok edilmesidir. Dere boy kesitinin ıslah uygulaması yapılan 841.970 metre (%35) uzunluğundaki derenin fiziki yapısının değiştirilmesiyle dere ve dere kıyısı doğal özelliğini kaybederek su kıyısı ekosiste- mini, biyolojik zincirini kaybetmiştir. Biyolojik zincirin kopması, ekolojik koridorun bu bölgelerde işlememesi; sistemin bütün çalışması nedeniyle korunmakta olan doğal derelerin ekolojisi de etkilenmektedir (3). Çarpık kentleşmelere maruz kalmış dere yatakları ve akarsu havzaları ile ilgili imar yasalarının yürütülmesinde görülen denetim eksiklikleri giderilmelidir. Uygulamalar dere havza sistemini parçalayan özel amaca yönelik çıkarılmış yasa, yönetmeliklerden göndermeler şeklinde yapılmaktadır. Dereler, yerleşim alanlarından uzaklaştıkça doğal varlığını korumakta; kendi doğal fiziksel işlevindedir. Kentliyle ilişkisi; yerleşimin yoğun olduğu bölgelerde kaybolmuş ve hatta derenin varlığı bir probleme dönüşmüş durumdadır. İstanbul genelinde derelerin %15’i halen çeşitli müdahalelerden uzak kalmayı başarmış; doğal dere yapısını koruyabilmiştir (3). Türkiye’de yasal uygulama araçları değerlendirildiğinde dereleri koruma içerisine alan, planlayan, işletilmesini sağla- yan, yetki ve içerik ayırmaksızın bir bütünü içeren bir yasası bulunmamaktadır. Ülkemizde mevcut durumda, her bir kurum taşkınlarla ilgili olarak kendi görev alanı içerisindeki faaliyetleri ayrı ayrı sürdürmektedir. İstanbul’da meydana gelen taşkınlar nedeniyle büyük sorunlar yaratmaktadır. Derelerin korunması ve ıslahı konusu sorumluluğunun DSİ, İBB ve İSKİ arasında dağıtılmış olması ve bu kuruluşlar arasında verimli bir işbirliğinin sağlanamaması nedeniyle iyi niyetle gösterilen gayretlere rağmen çözüleme- miştir. Bu nedenle benim önerim İstanbul’da dere ıslahları ile ilgili olarak yasal değişikliklere gitmek ve kesin olarak kuru- luşların yeniden sorumlulukları ve görev tanımın yapılmasıdır. KAYNAKLAR: (1) Hülya Dinç., (2019) http://planlamadergisi.org/jvi. aspx?pdir=planlama&plng=tur&un=PLAN-05706 (2) Orhan Şen. (2020), https://www.hurriyet.com.tr/ gundem/son-dakika-istanbul-icin-yeni-uyari-geldi- asiri-yagis-bitiyor-yuksek-sicaklik-geliyor-41549169 (3) Hülya Dinç.,(2015), “ İstanbul Derelerinin Fiziki Değişimi ve Arazi kullanım İlişkisi”, İstanbul Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Doktora tezi ,https://polen.itu.edu.tr/xmlui/handle/11527/16620 Bugüne kadar yapılan tüm çalışmalar ve harcanan onca paraya rağmen halen sağlıklı çözümler bulunamamıştır. Alt- yapı da yaşanan sorunlar birebir derelere yansımaktadır. Derelerde ki sorunlar çok acil olarak kalıcı çözümler gerek- tirmektedir. Tüm İstanbul İlinin öncelikli olarak bir altyapı haritası oluşturulmalıdır. Derelere gereken çözümün ivedilikle yapılması için İstanbul Derelerinin afet kapsamına alınmasını önerilmektedirler. Böylece afet kapsamına ayrılmış bütçeler ile kamulaştırmalar yapılarak, projelerinin bürokratik engellere takılmadan hızlı bir şekilde hayata geçirilebileceğini belirtil- mektedirler (16). Meskûn ve kırsal alanların topografik özellikleri sebebiyle dere taşkınlarına sık sık sahne olmaktadır. Geçmişte inşa edilen dere kesitleri ve menfezler, günümüzde bulundukları bölgenin artan nüfusu, betonlama ve asfaltlama faaliyetleri sebebiyle ihtiyaçları karşılayamaz duruma gelmişlerdir. Sağa- nak yağışlar aşırı betonlaşma nedeniyle dere yatakları ve vadi tabanlarında debinin çok kısa sürede pik değerlere ulaşmasına sebep olmakta, özellikle düzensiz yapılaşma ve yetersiz ıslah kesitleri bulunan bölgelerde oluşan taşkınlar önemli kayıp ve zararlara yol açmaktadır. Özellikle düzensiz yerleşme ve yapı- laşmanın olduğu bölgelerde sağanak yağışlar nedeniyle kuru ve yan dere yataklarında görülen debinin kısa sürede artarak, deredeki debinin normale göre az rastlanan pik değerlere eriş- mesi sonucu civarda bulunan barınma amaçlı yapıların zarar görmesi büyük maddi kayıplara neden olurken, beraberinde can kayıplarına da neden olabilmektedir (17). Özellikle sel riski taşıyan alan ve çevresinde yaşayan insan- ların sel öncesi, sel anı ve sel sonrası yapması veya yapmaması gerekenler hakkında eğitilerek bilgilendirilmelidir. Bunun için; dere yatak kenarları korunmalı ve ağaçlandırılmalı, dere içleri düzenlenmeli ve her yıl yağışlı mevsim başlangıçlarında rutin bakım ve temizlikleri yapılmalı, dere kenarlarına kontrolsüz ve bilinçsiz dolgulara müsaade edilmemeli, nehir veya dereler üzerinde inşa edilen köprülerin taşkınlarda sorun yaratmaması için mimari tasarımı yeniden değerlendirilmelidir (29). 2007 yılında yapılan çalışmalarla tespit edilen %64 ora- nında doğal vasfını yitirmiş derelerin oranının bugün itibari ile (2018) artan nüfusla oranlandığında %76’ya çıktığı tahmin edilmektedir. Bu duruma karşı acil önlem planları yapılması gerekmektedir. Dere sistemlerini su ekosisteminden ayır- madan ulusal ve uluslararası su hukuku yasasında havza ölçeğinde bir eylem programına ihtiyaç var (6). Derelerin ıslahın mühendislik tekniği; çeşitli nedenlerden dolayı derelerin taş, beton açık kesit sistem, kutu, yuvarlak kapalı kesit sistem içerisine almaktır. Derenin restorasyonu olan bu uygulama teknikleri derenin doğal yapısının değişi- mini doğrudan etkilemektedir. Derelerin fiziki yapısının değiş- suvecevre.com 38 Su ve Çevre Teknolojileri / Ağustos 2020 YORUM

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=