Su ve Çevre Teknolojileri Dergisi 13. Sayı (Mart-Nisan 2007)

Kocaeli Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Kimya Mühendisliği, Prof. Dr. Veli Deniz; "Temiz Teknolojiler Desteklenmelidir" Günümüzde tartışmalar büyük ölçüde mevcut atıkların giderimi üzerine yoğunlaşmıştır. Oysa mevcut atıkların giderimi ile birlikte, eşzamanlı olarak artık çevre dostu yeni teknolojilerin konuşulması, desteklenmesi zamanı gelmişte geçmiştir bile. Bu nedenle, sadece atık tartışmaları yapmak konunun diğer boyutlarının gözardı edilmesine neden olmaktadır. Sanayi tesisleri üretim esnasında bir miktar da atık üretirler. Atıklar sadece endüstriyel tesislerden gelmez. Tüm doğal ve yapay süreçlerin kaçınılamaz bir sonucudur. Bu atıklar ya doğaya vahşice atılır; ya da uygun yöntemlerle giderilir(bertaraf edilir). Atıklar doğru yönetilmediği taktirde çevre ve insan sağlığı için önemli bir tehdit oluşturur. Bu tehlike, sanayileşmenin miktarı ile orantılı olduğu gibi seçilen teknoloji ile de doğru orantılıdır. Bu atıkların birçoğu insan sağlığına zararlı olup tehlikeli atık olarak sınıflandırılmaktadır. Bilindiği gibi ülkemizde tehlikeli ve klinik atıkların yakılarak enerji üretildiği/düzenli depolamanın yapıldığı tek bir tesis (İZAYDAŞ) Kocaeli'ndedir. Bu tesisin kapasitesi de sınırlıdır(35.000 ton/yıl). Ülkemizdeki yıllık tehlikeli atık miktarının 1-1.5 Milyon ton civarında olduğu beliıtilmektedir. Çevre ve Orman Bakanlığı bu tesisin kapasitesini ve ülkemizde üretilen tehlikeli atık miktarını en iyi(hatta tek) bilen makamdır. Aradaki farkın nereye gittiğini herkes gibi bakanlık yetkilileri de tahmin edebilirler sanıyorum. Tüm bunlar bilinmesine karşın bilerek/bilmeyerek geçen yıl Tuzla'da variller bulununcaya kadar susulmuştur. Ülkenin başka yerlerinde başka varillerin olduğundan hiç kuşkum yok. Sadece atığı azaltmak, ya da atığı doğru yöntemle gidermek (bertaraf etmek) yeterli midir? Sanmıyoruz. Şu anda tartışmalar büyük ölçüde mevcut atıkların giderimi üzerine yoğunlaşmıştır. Oysa atık giderimi ile birlikte, eşzamanlı olarak artık çevre dostu yeni teknolojilerin konuşulması, teşvik edilmesi zamanı gelmişte geçmiştir bile. Kısa ve orta vadede yapılması gerekenleri 3 başlık altında toplayabiliriz: Yasal düzenlemelerde güncelleme / Çevresel altyapının geliştirilmesi / Çevre yatırımlarında devlet teşviki 2872 Sayılı Çevre Yasası'nın amacı doğrultunda temel ilkeler belirlenmiş, "kirleten öder" prensibi ile yükümlülükler tanımlanmış ve arıtım tesisleri zorunlu kılınmıştı. Sanayiciye iki yıllık bir uygulama zamanı tanınmıştır. Arıtım tesisi yapılması için o tarihten bu yana kaç kez ikişer yıllık süreler verilmiştir, doğrusu hatırlanmamaktadır. Çevre; sadece Çevre Yasası'nın çıktığı 1983 yılından beri mi konuşulmaktadır? Hayır. 77 yıllık 1593 sayılı "Umumi Hıfzısıhha Kanunu' nun (6.5.1930, 1489 sayılı Resmi Gazete) 242. maddesi ". .. Fabrika sularının fenni mahzurları tahakkuk eden yerlerde mazarratı (zararı) izole edilmeden nehir ve derelere dökülmesi memnudur" denilmektedir. Bu yasaya dayanılarak çıkarılan "Gayrı Sıhhi Müesseseler Yönetmeliği"nde ise işyerlerinin yer seçiminden işletme iznine kadar olan süreci tanımlamıştı. Ancak, 10.8.2005 tarihinde yayınlanan "İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmelik" ile yürürlükten kaldırılmıştır. "İşyeri Açma ve Ruhsatlandırma Yönetmeliği" de benzer süreçleri kapsasa da, lokanta gibi hizmet birimi ile tehlikeli ve zararlı maddelerin işlendiği endüstrileri aynı kabul etmektedir. 1930'lardan beri var olan düzenlemeler ile hangi endüstriler için nasıl bir yapım standardı oluşturulmuştur? Plan ve projelerde dikkate alınmaları gereken temel hususlar nelerdir? Henüz tanımlanmamıştır. Oysa atık yönetimi bir tesisin tasarımı ve kuruluşu esnasında göz önüne alınması gereken bir husustur. Yapılması gerekenler bilindiği halele hep ertelenmiş, ek süre istenmiş/verilmiştir. Çevresel Etki Değerlendirme Yönetmeliği'nin kapsamı sanayicilerimizi daha fazla rahatsız etmemek için daraltılmıştır. 5.1.2002 tarihinde yayımlanan Çevre Denetimi Yönetmeliği'ne göre; sanayiciler yönetmeliğin ekinde verilen "Faaliyet Tesis Bilgi Formu" ile kuruluşun hammadde, enerji gibi girdileri ve atık, tehlikeli atık deşarj ve emisyonlarını yıllık olarak raporlamak denetçilerin bilgisine sunmak zorundadır. Kuruluşları kim nasıl denetleyecektir? Bu raporlarını yayınlamayan kuruluş var mıdır? Kim nasıl kontrol edecektir? Yıllık raporlar arasında uyumsuzluklar varsa ne yapılacaktır? Belli değildir. Tehlikeli Atıkların Kontrolü Yönetmeliği'ne göre; "Atık üreticisini her yıl Ocak ayında bir önceki yıla ait bilgileri doldurmak 2 ay içinde valiliğe göndermek ve bu bilgileri bir yıl boyunca saklamakla" yükümlü kılmıştır. Değerlendirilmeyecekse, izlenmeyecekse niçin raporlanır ki? Bizim mevcut düzenlemelerimiz ağırlıklı olarak "yasaklamalar" üzerine oturtulmuştur. Ancak, etkin bir denetim mekanizması ol(a)mayınca düzenlemeler yeterli olmamaktadır. Yasalardaki bu anlayışın yerine "Risk Yönetimi" anlayışı etkin hale getirilmelidir. Yasaklamalar yerine, ödüllendirmeye dayalı "özdenetim/otokontrol" teşvik edilerek; toplum ile etkin bir iletişim mekanizmasının geliştirilmesi sağlanmalıdır. İzin ve ruhsatlandırma sistemi bütünsel bir yaklaşımla yeniden ele alınmalıdır. Genelde çevre sorunlarının, özelde atık sorunlarının çözümü bilinmektedir. Çözümleri ertelemeye kimsenin hakkı olmamalıdır. ■ SU VE ÇEVRE TEKNOLOJİLERİ• SAYI 13 ~

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=