dos a mümkün olabilecektir. Sorun çevre ile ilgili taahhütü olan firmaların sorunu gibi algılanmaya devam edilmemelidir. Gerçekten zor günler geçirdik. Atıklarımızı fabrika sahasında depolamak zorunda kaldık. Şu anda çimento fabrikaları ile çalışıyoruz. Ama çimento sektöründe esas hedef imalat ve ürünün kalitesi olduğu için her an atık alımını durdurabilirler. Böyle bir durumda yurtdışına atık göndermek son alternatifimiz olacaktır ki bunun ne kadar üzücü bir durum olduğunu söylemeye bile gerek yok. Bunun dışında çeşitli sivil toplum kuruluşları nezdinde girişimcileri atık bertaraf tesisleri konusunda motive etmeye çalışıyoruz. Yoksa otomotiv sektöründeki bir firmanın atık sektöründe direkt aktif olması çok mantıklı değil. Şişecam Araştırma Müdürlüğü, Çevre Mühendisi Ferda Ulutaş; "Sanayici maliyetini karşılamaya hazır olsa da tehlikeli atıklarını gönderecek yer bulamıyor" Aslında tehlikeli atık konusu uzun süredir bir sorun ve atıkların bertarafı konusu da sanayicinin yaşadığı en önemli sıkıntılardan biri. "Zehirli variller olayı" sonrasında, İzayclaş'a atıklarını göndermek isteyen kuruluşların sayısı arttı. Kapasitesi (özellikle yakma tesisi açısından) yetersiz kalmaya başlayan İzaydaş, önceliğini ~ SU VE ÇEVRE TEKNOLOJİLERİ• SAYI 13 İzmit bölgesine vermek, kapasitesi uygun olursa İstanbul ve diğer bölgelere hizmet vermek gibi bir yolu seçti. Bu dönemde, tehlikeli atıklarını bertaraf için gönderemeyen, sahasında uzun süre tutmak zorunda kalan, hatta atıklarını koyacak yer bulamayan çok tesis oldu. Tehlikeli atık bertarafı bir maliyet elemek. Türk sanayicisinin daha önce hiç olmayan bu maliyete alışması tabii ki zaman aldı. Ama şu dönemde baktığımızda, maliyetini ve tüm koşullarını karşılamaya hazır olsa da tehlikeli atıklarını gönderecek yer bulamayan ya da göndermek için uzun süre beklemek durumunda kalan sanayiciler var. Hatta tehlikeli atıkların bertaraf edilmek üzere Almanya'daki bir yakma tesisine gönderilmesi dahi uygulanan bir alternatif oldu. Buradaki en önemli sorun, sanayiden kaynak}anan tehlikeli atık miktarına göre, mevcut bertaraf tesislerinin kapasitesinin yetersiz kalmasıdır. Trakya ve Mersin bölgelerinde İzaydaş benzeri tesislerin yapılacağı uzun yıllardan beri ifade edilmesine rağmen, bu konuda atılmış somut bir adım yoktur. Bu konuda bugün karar verilse dahi tesislerin devreye girmesi yıllar alacaktır. Bu dönem içinde, İzaydaş'ın kapasite sıkıntısı ve tekel konumunda oluşu, sanayiciye olumsuz olarak yansımaktadır. Son zamanlarda, İzayclaş'la tehlikeli atık bertarafına yönelik yapılan protokoller ile, tek taraflı olarak İzayclaş'ın koruma altına alındığı, sanayiciye söz hakkı tanınmadığı görülmektedir. Tehlikeli atık- !arın bertaraf edilmek üzere -örnegın Mersin'clen İzmit'e- nakliye edilmesi de, riskleri ve maliyetiyle olayın diğer bir yönüdür. Tüm alanlarda olduğu gibi, bu sektörde ele tesis sayısının artması, alternatiflerin oluşması büyük önem taşımaktadır. Bu, bertaraf maliyetlerin düşmesi açısından ela gereklidir. Kısa süre önce Petkim'in tehlikeli atık yakma tesisi devreye girdi; İzaydaş'ın yakma kapasitesinin yaklaşık %30'u kadarlık bir bölümü Petkim dışındaki sanayiciye açıldı. Bu durum, büyük sanayicinin keneli çözümünü üretme ve bu arada dışarıya da hizmet verme yoluna gitmekte olduğunu göstermektedir. Aslında, halen yürürlükte olan 14.03.2005 tarihli Tehlikeli Atıkların Kontrolu Yönetmeliği'ne göre, yerel idarelere "atık üreticileri ve bertarafçıları ile ya da ayrı olarak tehlikeli atık bertaraf tesislerini kurmak ya ela kurdurmak" yükümlülüğü verilmiştir (Madde 8-b). Ancak, Nisan 2006'da yürürlüğe giren Çevre Kanunu'nda belediyeler sadece "evsel katı atık" tesisi kurmak/ kurdurmak ve işletmek/ işlettirmekle yükümlü tutulmuştur (Macide 11). Dolayısıyla, tehlikeli atık bertaraf tesisi kurma/ kurdurma yükümlülüğü tamamen ortada kalmış gibi görünmektedir. Halen Pekim gibi örnekler alternatif yaratmak açısından son derece yararlı olmakla birlikte, çözümlerin bölgesel bazda üretilmesi ve bölgelerdeki atık üretim kapasitelerine uygun entegre tesislerin kurulması gerekmektedir. Yerel yönetimlere bu çerçevede gerekli sorumluluk ve yükümlülük verilmelidir. Halen taslak durumunda olan "Atık Çerçeve Yönetmeliği", en azından bu tür sorumlulukların netleştirilmesi ve acil ihtiyaçlarımızın ülkemiz koşullarına uygun olarak giderilmesi için önemli bir fırsat gibi görünmektedir. Taslakta bu tür eksikliklerin giderilmesine yönelik bir önlem alınmadığını görüyoruz. Bu kapsamda getirdiğimiz önerilerin Çevre ve Orman Bakanlığı'nca dikkate alınacağını ve taslağın, sadece AB uyumu kapsamında bakılmadan, tekrar düzenleneceğini umuyoruz.
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=