Su ve Çevre Teknolojileri Dergisi 13. Sayı (Mart-Nisan 2007)

dos a gune giden bilgilerin aynısı orada da grafiksel olarak gösteriliyor. Mesela oradaki parametrelerde hidro karbonlar var, klor var, kükürt var. Zaten o seviyelerde bakanlığın bize vermiş olduğu limit seviyesi. O seviyeye kadar çıkabiliriz demektir, ama biz orta seviyenin çok altında çalışıyoruz. Türkiye Kimya Sanayicileri Derneği Çevre Danışmanı Dr. Caner Zanbak; "Tehlikeli atık bertaraf tesislerinin kurulması gerektiğini 15 yıldır vurguluyoruz" Bu soruya yanıtı, sokaktaki vatandaşın da anlayacağı, bir benzetme ile vermek isterim. Günümüzde tehlikeli atıklar konusunda yaşanan sorunların temel nedeni "Def-i hacetini gelişigüzel heryere yapmaya alışmış bir toplumun artık bu faaliyeti tuvaletlerde yapması gerektiğini anlaması; ancak, yeterli tuvaletin mevcut olmaması" gerçeğidir. Diğer bir deyişle, ülkemizdeki bu güncel sorunun temel nedeni, yeterli sayı ve kapasitede "tehlikeli atık geri kazanım ve bertaraf tesisinin bulunmamasıdır. Son onbeş yıllık süreçte, sanayi atıklarının gitmesi gereken tesislerin biran önce kurulması gerektiği konusunu önemle vurgulamaktaydık. Ancak, STK'lar da dahil olmak üzere, maalesef bu konu toplumun tüm kesimlerinde "hafife alındı", öncelikler içinde gerekli yerini alamadı. Atıklar konusunda öncelikler, çevre koruma açısından nispeten daha az riskli, yönetimi nispeten daha kolay; ancak, rantı daha yüksek olan ambalaj atıklarına yöneltildi. Tehlikeli atıklar bağlamında, atık sanayi yağlarının "geri kazanımı" gündeme geldi son dört-beş yıl önce; 25-30'a yakın "atık yağ geri kazanım tesisleri" geçici lisanslandırıldı. Bu tesisler "bir tür yakıt" üretiyorlardı. Ama, bu tesislerin sayısı şimdi parmakla sayılabilecek kadar azaldı. Son bir iki yıl içinde ise herkes atık bitkisel yağlardan "biyodizel yakıt" yapma peşinde. Bu geri kazanım tesislerinden hiç tehlikeli atık çıkmıyor nedense? Bunu nere- ~ SU VE ÇEVRE TEKNOLOJİLERİ• SAYI 13 den biliyoruz, çünki, önceki atık yağ ve şimdiki biyodizel tesislerinden İzaydaş'a atık gönderilmedi ve/veya gönderilmiyor. Atık döngüsü tamamlanmayan geri kazanım veya üretim tesislerinin çevre dostu olmaları sözkonusu değildir. Ancak, diğer taraftan, yeterli bertaraf tesisi sayı ve kapasitesinin mevcut olmaması durumunda, tehlikeli atık üreten imalat sektörünün sıkıntıları da gözardı edilmemelidir. Çalıştırılmasına karşı hala kamuoyu baskısı yaratılmakta olan, ülkemizin yegane tehlikeli atık bertaraf tesisi, İzaydaş teknik sorunlar ve kapasite yetersizliği nedeni ile özellikle İstanbul sanayi kuruluşlarına yeterli hizmeti sağlayamaktadır. 2006 Nisan'ındaki Tuzla varilleri olayı sonrasında, panik içinde tehlikeli atık bertaraf tesisleri kurulması gündeme geldi. Aradan bir yıl geçti. ... Özetle, yeterli sayı ve kapasitede lisanslı tehlikeli atık bertaraf tesisi kurulmaksızın, son onbeş yıldır yaşanmakta olan bu sorunun çözümü mümkün olmayacaktır. Türkiye Kimya Sanayicileri Derneği (TKSD) olarak, "tehlikeli atıkların yönetimi" konusunun önemini 1992-93 yılından beri sürekli işlemekteyiz. Hatta, tehlikeli atıkların geri kazanım ve bertarafına yönelik bir hizmet altyapı tesisini de kurma konusunda oldukça büyük çabalar (ve paralar) harcadık 1995-2001 sürecinde. Ancak, çevre STK'ları da dahil olmak üzere yeterli destek sağlanamadı bu projeye. TKSD olarak biz tehlikeli atıkların geri kazanım ve bertaraf tesisinin kurulması konusundaki girişimimizi devam ettirme kararlılığmdayız. Halen, bu projemize yatırımcı ortak bulma çabamızı sürdürüyoruz. Tehlikeli atık bertaraf tesisi denilince, nedense herkesin aklına minimum 6070 milyon dolarlık yakma (insinerasyon) veya başka yeni yüksek teknoloji kullanan tesisler gelmektedir. 30-45 bin ton yıllık kapasiteli bir tesisin ilk yatırımı için 60-70 milyon dolar harcarsanız, işletme maliyetleri ve yatırım finansman geri ödemelerini içeren fizibilitesi size ton başma ortalama 500-600 dolar atık bertaraf ücreti ortaya çıkarır, tam kapasite çalışırsa tesis. İzaydaş örneğinde yaşananlar, bu konuda yatırım yapmayı pek çekici kılmamaktadır, maalesef. O nedenledir ki, İzaydaş sonrasında bu tür bir tesis kurma konusunda hiçbir girişim olmadı, ne yerli ne de yabancı yatırımcılardan. Tehlikeli atık geri kazanım ve bertaraf tesisleri çok karmaşık bir kimya tesisi niteliği taşırlar. Bu tesislerde işlenmek üzere gelen kimyasalların miktar ve teknik özellikleri hergün bir önceki günden farklıdır. Dolayısı ile bu tesislerin işletilmesi özel bilgi, deneyim ve teknoloji kullanımı gerekir. Yakma veya piroliz türü teknolojiler işin rutin kısmıdır; ancak, gelen karmaşık atıkların yönetimi ve denetimi işin en can alıcı noktasıdır. AB'de bu günlerde gündemde olan "hukuki çevresel sorumluluk (Environmental Liability) ve Çevre Sigortası konuları da bu tür tesislerin idari sorumluluğunu arttırmış bulunmaktadır. Dolayısı ile bu tür tesisleri normal bir sanayi tesisi olarak görmemek lazımdır. Bu tür tesislerin, denetimci kuruluşlar olan, belediyeler tarafmdan değil özel sektör tarafından kurulmasını öneririm. Dünyadaki örnekleri de bu doğrultudadır. Ancak, finansal riski ve idari sorumluluğu yüksek olan bu tür tesislerin özel sektör tarafından kurulabilmesi için belirli teşviklerin sağlanması da şarttır. Bu teşvikler arasmda, arazi tahsisi, vergi muafiyeti, atık gönderenlere

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=