Su ve Çevre Teknolojileri Dergisi 128. Sayı (Mart 2019)

PORTRE & RÖPORTAJ ben milletvekili seçilememiştim. Bu dönemde eşim de hayatını kaybet- mişti, dolayısıyla sarsıntılı bir dönem geçirmiştim...” REKTÖR YARDIMCILIĞI YAPTIM “Askeri yönetimin bitmesine yakın bir tarihte, o dönemde Danışma Meclis’inde görev alan insanların eski görevlerine kadro şartı aranmaksızın dönmesine yönelik bir düzenleme yapıldı. Bölümüm de Dokuz Eylül Üniversitesi’ne bağlandığından, akademik çalışmalarıma bu üniver- sitede devam etmeye karar verdim. İzmir’e döndüğümde Doç. Dr. Orhan Uslu Bölüm Başkanı’ydı. Üniversite kanununa göre benim Bölüm’deki tek profesör olmam nedeniyle bu görevi benim üstlenmem gereki- yordu. Orhan Uslu başarılı bir şekilde bölümü yönetiyordu. Bölümdeki bu harmoniyi devam ettirebilmek için isteğim üzerine üniversite rektörü beni Deniz Bilimleri Enstitüsü’nde görev- lendirdi. Kurucu Meclis’e gitmeden önceki yıllarda Piri Reis Gemisi’nin bağlı olduğu Deniz Bilimleri Enstitü- sü’nün kurucuları arasında yer almış ve geminin alınmasını sağlayan yöne- tim kurulu üyeleri arasında bulun- muştum. İzmir’e döndükten birkaç ay sonra da rektör yardımcılığı görevi teklif edilmiş, kabul etmiş ve İTÜ’de göreve başladığım 1986 yılının eylül ayına kadar bu görevi yürütmüştüm. 1984 yazında Alman Akademik Deği- şim Servisi’nin(DAAD) programından burs temin ederek Stuttgart Üniver- sitesi’nde araştırma çalışmaları yap- mıştım. Bakanlık görevimin bittiği 13 Aralık 1983’te 4,5 yıl süren Emekli Sandığı YönetimKurulu üyeliğine de getirilmiştim…” İTÜ’DE 2013’E KADAR DERSLERE DEVAM ETTIM “Çocuklarımın yüksek tahsilini İstanbul’da yapmasını arzu ediyor- dum. O sırada İTÜ’de bir profesörlük kadrosu açılmıştı. Resmi Gazete’de yayınlanan bu ilanı gördüğümde hemen başvuruda bulunmuş ve kabul edilmiştim. Çocuklarımın ikisi de Boğaziçi Üniversitesi’ni kazan- mışlardı. İTÜ’ye kabulüm 1986 yılı başlarında gerçekleşmişti. O dönem Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörü benim hemen İstanbul’a gitmememi ve İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi dekanlık görevini yeni dekan tayini gerçekleşinceye kadar sürdürmemi istemişti. Bu nedenle bir süre dekan vekili olarak bu fakültede görev yap- mıştım. Dekan tayininden sonra İstanbul’a gelmiştim. 1987 yılının başlarında da İTÜ’de Çevre Bölümü Başkanı ve Çevre Teknolojisi Ana Bilim Dalı Başkanı olmuştum. O dönemde aynı üniversitede doçentle- rin profesör olmak mümkün değildi, bu nedenle 1989 yılına kadar kimse profesör olamadı. 1989 yılında Avni Akyol, Milli Eğitim Bakanı oldu- ğunda, bu maddeyi değiştirdi. Bun- dan sonra da birçok arkadaş profesör oldu. 1988 yılında İTÜ Endüstriyel Kirlenme Kontrolü Sempozyumu’nu Bölüm Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Veysel Eroğlu ile başlattık. Aynı yıl İTÜ temsilcisi olarak İstanbul Valili- ği’ne bağlı, İstanbul Çevre Vakıfı’nın kuruluşuna mütevelli olarak katıldım ve bu görevimi 1991 yılına kadar sür- dürdüm. İTÜ’de çalışırken 1989-91 yılları arasında T.C. Devlet Demiryol- ları Yönetim Kurulu üyeliği yaptım. Alman Akademik Değişim Servis’nin (DAAD) verdiği araştırma bursuyla Almanya’da Stuttgart Üniversite- si’nde 1994 yılında da araştırmalar yapmıştım. İTÜ’de 2013 yılına kadar ders vermeye devam ettim. 2013 yılında Rektörlük, artık bölümlerin öğretim görevlisi sayısının arttığını, hacimlerinin yetmediğini belirterek emekli öğretim görevlilerinin ders vermemesini talep etti. Bu süreçte bir Vakıf üniversitesinden teklif gel- mesine rağmen kabul etmemiştim... 2013’den beri İTÜ’de çalışmalarımı sürdürüyorum. Su ve Çevre Teknolojileri dergi- sindeki köşemde 2014 yılından beri her ay yazı yazıyorum. 10 kitabım ve 200’ün üzerinde atıf almış bir kısmı yaptırdığım tezlere dayanan makale ve bildirim yurt dışında ve yurt içinde yayınlandı.” AKADEMISYENLERIN ÜNIVERSITEYLE BAĞI KOPMAMALI “Bugün ABD’de akademisyenler yaş haddinden dolayı emekli olmuyor- lar, devam ediyorlar. Örneğin Nobel ödülü alan Aziz Sancar çalışmalarına halen devam ediyor. Ne zamanki bir akademisyen çalışmayı istemediğini belirtiyor, o zaman üniversiteden ayrılıyor. Ülkemizde de emekli olan akademisyenler için ayrı bir statü verilebilir, ama eğitimle bağlarının tamamen kopması doğru değil. İTÜ bölümlerde emekli öğretim üyeleri odaları oluşturduğu için isteyenler buralarda etkinliklerini sürdürebili- yorlar. Ben gelişmiş üniversitelerde, yardımcı doçent (doktor öğretim üyesi) kadrolarının oluşturulmasını uygun bulmuyorum. Çünkü doktora yapan birisi o dönemde zamanını tamamen doktora konusu çalışmala- rına ayırıyor. Doktorasını tamamla- dığında kısa bir süre sonra yardımcı doçent (doktor öğretim üyesi) olabi- liyor. Eskiden bu şekilde değildi. Bir doktorun asistanlık dönemi, gelişme dönemi vardı. Genç yaşta doktor olan bir kişi, hocasıyla ve bir grupla birlikte çalışıyordu. Bu şekilde kendini dört yıl geliştirerek hazırladığı doçentlik tezi ile yükseltilmeye başvuruyordu. Hiç kimse doktor olduğunun ertesi günü ders vermiyordu. Türkiye’de bu uygulama, öğretim üyesi sayısını 66 suvecevre.com SU VE ÇEVRE TEKNOLOJİLERİ • 03 / 2019

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=