Su ve Çevre Dergisi 113.Sayı (Aralık 2017)
Su ve Çevre Teknolojileri / Aralık 2017 37 suvecevre.com rio bu mikroorganizmalara misal olarak gösterilebilir. Bu mikroorganizmanın önemi, sistemdeki sülfat konsantras- yonu ile orantılıdır. Zira bu organizma, sülfatı hidrojen sülfüre indirgeyeek çok ciddi problemlerin oluşmasına neden olabilir. Evsel atıksu arıtılmasında ve oluşan çamurun anaerobik parçalanma- sında bu problem genellikle ortaya çık- masına rağmen bazı endüstri atıksuları için Desulfovibrio , atıksu kanallarının çürüyüp parçalanmasında önemli bir etkendir (18). Çeşitli atıkların anaerobik mikroor- ganizmalarla arıtılması hakkında bir hayli literatür mevcuttur. Bunlardan ilaç endütrisi (19), kömür gazlaştı- rılması (20), deterjan endüstrisi (21), kağıt endüstrisi (16) atıksuları ve diğer konsantre atıksuların arıtılmasında ve biyolojik çamurların metabilizasyo- nunda anaerobik organizmalar ve bun- ların kullandığı sistemler çok önemli rol oynamışlardır (16). REKALSİTRANT ORGANİK BİLEŞİKLER Rekalsitrant maddeler, genelde mik- robiyolojik olarak kolaylıkla parçalan- mayan organik bileşiklerdir. Teknolojide görülen büyük ilerlemeler, bilhassa su kütlelerini büyük baskı altında bırakan birçok yeni organik maddenin çevreye atılmalarını da beraberinde getirmiştir. Bu maddelerden olmak üzere sentetik kimya, plastik ve petrol hidrokarbon- ları endüstrileri yan ürünlerinden bazı organik bileşikler en başta sayılmalıdır. Bunun yanında zirai mücadele ilaçları da çok önemli bir yer işgal etmekte- dir. Milyonlarca ton pestisit, zirai verimi artırmak için tarlalara tatbik edilmekte- dir. Bu maddeler mikrobiyolojik olarak parçalanmamaları veya fevkalade zor parçalanabilmeleri yanı sıra bazıları çok ciddi sağlık problemlerine neden olmaktadırlar. Diğer taraftan temizlik işlerinde son 20-25 yıldır sabunun yerini alan sert deterjanlar da mikrobiyolojik olarak parçalanmaları çok zor oldukla- rından önemli çevre problemleri yarat- maktaydı. Şimdi birçok ülkede olduğu gibi memleketimizde de mikrobiyolojik olarak kolay parçalanabilen yumuşak deterjanların kullanımı başlamıştır. Çok önemli çevre kirlenmesi prob- lemine neden olan bazı zor parçalanan organik maddelerin yarattığı sorunlar, son zamanlarda bazı tür mikroorga- nizmalar yardımıyla giderilmeye baş- lanmıştır (22). Petrol Hidrokarbonlarının Mikrobiyolojik Olarak Parçalanması Ham petrol, birçok aromatik ve ali- fatik hidrokarbonların bir karışımıdır. Ham petrolün bir su kütlesine karışması halinde, sudaki bazı mikroorganizmalar tarafından parçalanma süreci de baş- lar (23). Önce alifatik hidrokarbonlar parçalanırlar. Aromatikler ise hemen hemen hiç parçalanmadan dip çözel- tilerde yer alırlar. Hidrokarbon parça- lanmasının etkili olan mikroorganiz- malardan en önemlileri bakterilerdir (9, 23). Pseudomonas, Micrococcus, Carynebacterium ve Myobacterium , genelde hidrokarbon oksidasyon pro- sesi ile ilgili bakteri türlerindendir. Mic- rococcus certificans’ ın zift yumrularının parçalanmasında bile etkili olduğu göz- lenmiştir. Hidrokarbonların parçalanma- sında aktif diğer bir mikroorganizma grubu da mayalardır. Ayrıca yeterli azot ve fosforun mikroorganizmanın kullanı- lacağı bir şekilde bulunması, hidrokar- bon parçalanmasında çok önemlidir. Bu elementler denizlerin diplerinde çok düşük konsatrasyonda oldukları için denize dökülen petrolün oksitlenme hızları azot ve fosfor eksikliğiyle sınırlı kalmaktadır (16, 23). Hirokarbon degradasyonunda sıcak- lık çok önemli bir rol oynamaktadır. 5 °C’nin altındaki sıcaklıklarda çok az bir parçalanma olmaktadır. 25 °C civarı mikrobiyolojik hidrokarbon degredas- yonu için ideal sıcaklıktır. Hidrokarbonlu atıksuların arıtılması için, yukarıda bahsedilen mikroganizma kültürlerinin kullanılması ve sistemdeki azot ve fosfor konsantrasyonlarının yükseltilmesi ile başarılı sonuçlara ula- şılabilmektedir (24). Pestisitlerin Degradasyonu İnsan sağlığını, zirai ürünleri ve hay- vancılığı tehdit eden organizmaları yok etmek için pestisitler geniş ölçüde kulla- nılmaktadır. Pestisitlerden insektisit’ler, fungisit’ler, bakterisit’ler, nematisitler ve rodentisit’ler sayılabilir. Bugün üç yüzün üstünde organik pektisit türü mevcut olup, kullanımları her geçen gün art- maktadır. Pestisitlerin, toprak mikro- organizmaları tarafından dekompozis- yonu, onların yapısına bağlı olmaktadır. Alifatik asit’ler ve organofosfat pestisit- lerin degradasyonu, nispeten diğerle- rine göre daha kolaydır. Fenoksi-alifatik asitler, klorlanmış hidrokarbonlar, DDT, zor parçalanan maddelerdir. Bunlar çevrede ve dokularda birikerek insan ve hayvan sağlığını tehdit ederler (16, 25). Biyolojik atıksu arıtma tesislerinde Lindane, Tiazinon, malathion, pentaklo- rofenol ve 2. klorobifenil, aktif olmayan biyomas tarafından adsorbe edilirler. Bu adsorpsiyon Freundlich eşitliği ile ifade edilebilmektedir (25). Son yıllarda bazı klorlanmış hidrokarbonların ve DDT’nin laboratuvar ölçeğinde ve bu madde- lere alıştırılmış biyolojik sistemlerde çok yavaş olmak üzere parçalandıkları tesbit edilmiştir (16, 25, 26). Pest kontrolünde biyolojik pestisit- ler, son yıllarda zehirli kimyasal madde- lere alternatif teşkil etmeye başlamışlar- dır. Zararlı bitkiler ve böcekler yalnızca kendilerini etkileyen bakteri veya virüs vasıtasıyla enfekte edilmekte, dolayı- sıyla kontrolleri sağlanmaktadır. Yonca tırtılı kontrolünde kullanılan Bacillus thuringiensis buna bir örnek oluştu- rur. Bu bakteri yalnız böceklere pato- jen olup, diğer hayvanlar ve bitkilere bir etkisi yoktur. Yine birçok tür virüs bu amaçla saflaştırılmıştır. Bunlar çok özel olduklarından yalnız kullanıldıkları amaca hizmet etmektedirler (25, 27).
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=