Su ve Çevre Dergisi 112.Sayı (Kasım 2017)
Su ve Çevre Teknolojileri / Kasım 2017 35 suvecevre.com Uluslararası Kimyasal Yönetim Stra- tejik Yaklaşımı (SAICM) Dubai’de 6 Şubat 2006’da düzenlenen Birinci Ulus- lararası Kimyasallar Yönetimi Konferansı (ICCM1), dünyadaki kimyasal güvenliğin artırılması için bir politika çerçevesidir. SAICM 4. Uluslararası Kimyasal Yönetimi Konferansı (ICCM4) Berlin’de Alman Çevre Dairesi ile birlikte 16.11.2017 tari- hinde yapılmıştır. Konu, Çevresel Olarak Dayanıklı Farmasötik Kirleticiler (Envi- ronmentally Persistent Pharmaceutical Pollutants) olarak seçilmiştir. Mikrokirleticilerin Arıtılmasında Yasal Durum AB ve ABD’de ve halen Türkiye’de mikrokirleticilerin giderimi ile ilgili yasal zorunluk bulunmamaktadır. 2016 yılında İsviçre atıksu arıtma tesislerinde organik iz elementlerin giderilmesi için ekstra bir kademe inşa edilmesini öngören yasal düzenlemeleri yapmıştır. Dünyada mik- rokirleticilerin atıksu arıtma tesislerinde bertaraf edilmesi konusuna ilgi giderek artmaktadır. Almanya’da Baden-Würt- temberg Eyaleti’nde İz Elementler Yet- kili Merkezi (Kompetenzzentrums Spu- renstoffe Baden-Württemberg- KomS) 2012 yılında Stuttgart’ta kurulmuş olup, kurucular arasında bilimsel destek sağ- layan Stuttgart Üniversitesi, Biberach Yüksekokulu ve DWA (Alman Su, Atıksu ve Atık Derneği) eyalet temsilciliği bulunmaktadır. Eyalet Çevre, İklim ve Enerji Bakanlığı ise maddi destek sağ- lamaktadır. Bu merkez tarafından 40 arıtma tesisinin giriş ve çıkışlarında ölçümler yapılmış ve 50 tane iz element tes- pit edilmiştir. Ayrıca tespit edilen bu maddelerin büyük kısmı eyaletteki tüm arıtma tesislerinin çıkışlarında da olduğu görülmüştür. Bu merkez öncelikle atıksu arıtma tesislerinden çıkan atıksudaki iz elementlerden mümkün olduğunca çok iz elementin uzaklaştırılmasını sağla- mak için en uygun teknolojinin kullanımı konusunda tavsiyelerde bulunmaktadır. Bu eyalette bulunan 12 atıksu arıtma tesisinde bu önerilere uyarak 4. kademe hazırlanan taslaklarda bu değerin 0,1 µ g/L olması öngörülmektedir. Diklofenak’ın arıtma tesislerindeki gideriminin araştırılıp biyolojik arıtıla- bilirliğinin değerlendirilmesi konusu bir TÜBİTAK projesi olarak İstanbul Teknik Üniversitesi’nde yürütülmüştür (Okut- man Taş vd., 2014). Tıbbi ilaçlar sucul sistemlere, insan vücudundan atılmalarına bağlı olarak dışkı ve idrarla, ilaç metabolitleri halinde veya hiç değişmeden karışırlar (Heberer, 2002; Dereci, 2010 içinde). Bu bileşikler, verildikleri ortamda çok yavaş bozunur- lar veya hiç bozunamazlar. Çevredeki antibiyotikler özellikle dirençli bakte- rilerin gelişmesine katkıda bulunabile- cekleri için tehlikelidir. Biyolojik olarak bozunamayan madde konsantrasyonu yüksek olan çeşitli tıbbi bileşikler veya bunların imalat atıksuları doğrudan biyolojik arıtmaya verildiğinde iyi bir arıtma verimi elde edilemez. Bunun nedeni, tıbbi bileşikler ve imalat atık- sularının aktif çamurda bulunan mikro- organizmalara inhibisyon etkisi göster- mesidir. Bu nedenle ilaç üretim tesisle- rinin kullanılmış sularına muhakkak bir kimyasal ön arıtım uygulanmalıdır. Uluslararası Kimyasallar Yönetimine Stratejik Yaklaşım SAICM Birleşmiş Milletler’in 2002 yılında Johannesburg’da yapılan toplantısında, 2020 yılına kadar kimyasalların kulla- nımında ve üretiminde insan sağlığına ve çevreye negatif etkisinin azaltılması (minimize edilmesi) kararlaştırılmıştır. Bu hedefe ulaşmak için konu ile ilgili tüm sektörlerin ve ilgililerin katıldığı Uluslararası Kimyasallar Yönetimine Stratejik Yaklaşım SAICM (Strategic Approach to International Chemicals Management) kurulmuştur. SAICM’in genel amacı, kimyasalların yaşam döngüsü boyunca sağlıklı bir şekilde yönetilmesidir, böylece 2020’ye kadar kimyasalların çevre ve insan sağlığı üze- rindeki olumsuz etkilerinin en aza indir- generek üretilmesi ve kullanılmasıdır. tıbbi (farmasotik) ilaç üretimine ve bu konuda teknolojilerin önemli oranda gelişimine neden olmuştur. Farmasotik- lerin aşırı kullanımı çevre ve insan sağlı- ğını tehdit etmektedir. Farmasotiklerin ve onların metabolitlerinin sucul çev- rede ve içme suyunda da konsantras- yon artışları gözlemlenmektedir. Üretim proseslerinde ve hastanelerden çıkan atıklarda, insan ve hayvan atıklarında da farmasotiklere rastlanmaktadır. Almanya’da her yıl 500 ton asetilsa- lisilik asit, 180 ton ibuprofen, 75 ton dik- lofenak satılmaktadır. Bu ülkede yapı- lan bir çalışmada atıksu arıtma tesisine gelen kanalizasyon suyunda 54 µ g/L salisilik asit, 7 µ g/L ohidroksihippurik asit ve 5 µ g/L gentisik asit; atıksu arıtma tesisinden çıkan sularda ise 0,22 µ g/L salisilik asit ölçülmüştür. Araştırmalar bu kimyasalların çoğunun atıksu arıtma tesislerinde tamamıyla giderilmediğini, bu nedenle çıkış suyunda bulunduklarını ortaya koymaktadır. Zor ayrışabilen yapısı nedeniyle diklofenak, atıksu arıtma tesislerinin çıkışında rastlanan en önemli kirletici- ler arasında yer almaktadır (Heberer, 2002; Dereci, 2010 içinde). Dünyada yıllık 940 ton tüketilen Diklofenak’ın Türkiye’deki tüketim miktarıysa 2009 yılında 70 ton olarak belirlenmiştir. Ayrıca yapılan çalışmalar farelerde, kuşlarda ve insanlarda ilk olarak böb- reklerde zarara sebep olduğunu gös- termiştir. Diklofenak, biyolojik olarak zor parçalanabilen yapısı ve yüksek kullanımı sebebiyle atıksu arıtma tesis- leri giriş ve çıkış akımlarında, yeraltı sularında ve yüzeysel sularda en sık rastlanan iltihabi reaksiyonu önleyen maddedir (anti-enflamatuar). Yüzey- sel sulardaki konsantrasyonu ise ng/L ile µ g/L seviyesinde olabilmektedir. Türkiye’de diklofenak konsantrasyonu- nun yüzeysel sularda 1,2 ng/L ile 45,7 ng/L seviyelerinde değişebildiği göz- lemlenmiştir (Civelek, 2015). Yerüstü Su Kalitesi Yönetmeliği’nde yüzeysel sularda diklofenak seviyesinin 100 µ g/L olmasına müsaade edilmektedir. AB’de
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=