Su ve Çevre Dergisi 111.Sayı (Ekim 2017)

Su ve Çevre Teknolojileri / Ekim 2017 33 suvecevre.com doğrudan yurtdışından temini yoluna gidildiğinden, ulusal ölçekte teknoloji geliştirilmesi istenen düzeyde ola- mamaktadır. Genel olarak üniversite ve sanayi işbirliğinde, üniversitelerde üretilen bilgi maalesef sektörlere taşı- namamaktadır. Türkiye’de çevre sek- töründe teknolojilerin önemli bir kısmı yurtdışından gelmektedir. Ülkemize özgü üretim olmadığı gibi, gelen tekno- loji bile zorlukla işletilmekte veya kade- rine terk edilmekte olup, arızalandığı zaman yedek parça temin edilmede zorluklar yaşanmaktadır. MK olanak- larının artırılması ve uzman bilgi biriki- minin doğru ve sürdürülebilir yönetimi ile gerek duyulacak teknolojik altya- pının laboratuvar düzeyinden sanayi düzeyine çıkartılması çok daha kolay olabilecektir. Yerel yönetimler ile birlikte ger- çekleştirilen kongrelerde, özellikle söz konusu yörenin sorunlarına yönelik otu- rumlar da düzenlendiğinden, kongre ve sempozyumların farklı bölgelerde yapılması büyük avantaj sağlamaktadır. Böylece MK’ler yörede çevre bilincini geliştirmek için yerel yönetim, kamu ve özel sektör kuruluşlarının eleman- larını, öğrencileri konunun uzmanı bilim adamlarıyla yörelerinde biraraya getirerek, konu hakkında bilinçlen- melerine yardımcı olmakta ve yöresel çevre sorunlarına çözüm getirilmesini kolaylaştırmaktadır. Bazen katılımın beklenen düzeyde ve seviyede olma- ması, komite yetkililerini zorlamakta ve üzmektedir. Ülkemizde hizmet içi eğitim yetersiz bir seviyededir. Almanya’da su ve atıksu konusunda her kademedeki çalışanı geliştirmek için eğitimler yapılmakta olup, personele yeni konular ve tek- nolojiler anlatılmaktadır. Almanya’da DWA (eski ismi ATV) bu görevleri üniversitelerle işbirliği yaparak üst- lenmektedir. Bizdeyse böyle güçlü bir derneğin olmaması büyük bir eksiklik olarak dikkati çekmektedir. Kurumlar arası müşterek çalışmalar da olmayınca, bilenlerle bilmeyenler buluşamadıkça iş hepten içinden çıkılmaz bir hal almak- çalışılması, MK’lerin sürdürülebilirliği açısından bir sıkıntı olarak karşımıza çıkmaktadır. Bunun yanısıra üyelerinin çoğun- luğunun akademisyenlerden oluşması ve söz konusu üyelerin uzmanlık alan- ları çerçevesinde danışmanlık, proje, bilimsel toplantı, uluslararası işbirliği vb. çalışmalarını Milli Komite adı ile değil, kendi kurum ve kuruluşları adına gerçekleştirmeleri nedeniyle MK’lerin gelişmesi, amaç ve hedeflerine ulaş- ması zorlaşmış ve bu durum MK’lerin aidiyetinin ve tanınırlığının çok yaygın- laşmamasına yol açmıştır. Milli Komi- telerin son yıllarda gerçekleştirdikleri iş/proje/faaliyet azdır; yapabildikleri en belirgin faaliyetleri, arada sırada kongre/sempozyum/kurs gibi toplantı- lar düzenlemek veya bu tür toplantılara ortak olmaktır. MK’lerin üye olduğu International Water Association IWA, International Solid Waste Association ISWA, Interna- tional Union of Air Pollution Prevention and Environmental Protection Associa- tion IUAPPA kuruluşlarının genel kurul toplantılarına bütçeleri imkan verme- diğinden, tüm Milli Komitelerin katılımı mümkün olamamaktadır. Ayrıca bu uluslararası kuruluşların alt çalışma gruplarında da aynı nedenlerle temsilci bulunmamaktadır. Her ne kadar yönetim kurulu üye- lerinin farklı üniversitelerden olması, bilgi birikiminin yaygınlaşmasını sağ- lasa da, üyelerin biraraya gelmeleri de o denli güç ve masraflı olabilmektedir. Bu zorluklar nedeniyle üç MK daha çok ilgili üniversitenin ve buradaki öğretim üyelerinin etkisi altındadır. AB fonlarının da desteğiyle ülke- mizde çevre yatırımlarına hız verilmiştir. Söz konusu yatırımların gerçekleştiril- mesinde kullanılan teknolojinin ülkemiz teknik/bilim insanları tarafından geliş- tirilmesi, ulusal stratejiler açısından da önem taşımaktadır. Ancak söz konusu yatırımların gerçekleştirilmesi aşama- sında, zaman faktörünün de etkisiyle teknoloji geliştirilmesi için ulusal birim- ler, örneğin MK’ler ile işbirliği yerine MK’lere üyelik olması nedeniyle MK’ler, bilginin toplanıp dağıtıldığı merkezler olarak görev yapmışlardır. Uluslararası üst kuruluşlara üye- likte, MK üyeliği ön şartının kaldırılma- sını takiben, MK bireysel üye sayısında azalma olduğu, yöneticiler tarafından belirtilmektedir. AB ile uyum süreci kap- samında Çevre Faslı’nın 2009 yılında açılmasını takiben, ilgili Bakanlık(lar) ve yerel teşkilatları ile yerel yönetimlerin AB fonlarını kullanarak eğitim prog- ramlarına başlamaları, bu projelerde ilgili öğretim elemanlarının da uzman olarak görev alma imkânlarının artması, MK’lere olan ilginin azalmasına neden olmuştur. MK’lerin üyeleri, akademik ağırlıklı olmalarına rağmen uygulamaya dönük faaliyet gösteren birey, firma ve kurum- sal üyeler de bulunmaktadır. MK’ler, teknoloji ve inovasyonların sahada görülmesi amacıyla bu üyelerle işbir- liklerini artırma amacındadırlar. Dünya- daki eğilimler de bu yönde olup, sadece saf bilim değil, uygulamalar da önem kazanmaya başlamıştır. MK’lerin tamamı, kuruluş yönetme- likleri gereği bağlı oldukları üniversi- telerden kanımca önemli bir destek alamamaktadırlar. Uluslararası üst kuru- luşlara üyelik ödentileri üniversiteler tarafından sağlanmaktadır. MK çalış- maları tamamen gönüllülük bazında yürütülmektedir. Herhangi bir bütçe imkânının yanı sıra idari personelin de bulunmaması. MK’leri kuruluş amaç- larına ulaşmakta zorlayan en önemli unsurlardır. Ancak bölümlerdeki asis- tanlar, teknik personel, genç öğrenciler komitelerin ihtiyacı olan tüm hizmetleri gönüllülük bazında vakit ayırabildikleri kadar yürütmektedir. Bu durum MK’lerin kuruluş şekli ve işleyişiyle ilgili genel bir sorun olup, gelirlerinin sadece üye aidatları ve bağışlardan oluşmasından kaynaklanan maddi sıkıntılar nedeniyle profesyonel olarak sürekli çalışan bir ofis ve sek- retaryanın bulunmaması ve yönetim kurulu üyelerinin kişisel çabaları ile faa- liyet ve organizasyonların yürütülmeye

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=