Su ve Çevre Teknolojileri Dergisi 10. Sayı (Eylül-Ekim 2006)

işlemi hem atıksu sorununu çözer hem de jeotermal rezervuarın ısı ve hidrolik açıdan beslenmesini sağlar. Çökelme eğilimi taşıyan jeotermal suların bu sorununu, kimyasal yöntemler kullanmadan önleyen alternatif çözümler üzerinde araştırma yapılmalıdır. Konut ısıtması için kaplıca rezervuarları kullanılmamalıdır. İşletmeye açılması düşünülen her jeotermal kaynağın kapasitesinin bilimsel bir şekilde belirlenmesi ve reenjeksiyon modelinin similasyon modeliyle belirlenip, ona göre işletilmesi gerekiyor. Aksi taktirde kaynak sürdürülebilir olmaktan çıkar ve sürdürülebilir olmayan kaynak ela kaybedilmiştir. 'Yenilenebilirlik' kaynağa özgü bir durum, ama 'sürdürülebilirlik' işletmeye özgüdür. Jeotermal kaynakların sorunsuzca kullanılmasını sağlamak ve çevreyle uyum içinde üretilebilmesi için, jeotermal suların aranmasını ve işletilmesini kurallara bağlayacak bir yasanın bir an önce çıkarılması gerekiyor. [m SU VE ÇEVRE TEKNOLOJİLERİ • SAYI 10 Dr. Atilla Ersöz TÜBİTAK Inter Governmental on Climate Change raporlarına göre; son yüzyılda küresel sıcaklığın artış oranı ortalama 0.6 derece olmuştur. Gerekli önlemlerin alınmaması durumunda ise bu yüzyılın sonunda sıcaklığın +5 °C daha aıtacağı tahmin edilmektedir. Son 125 yılda dünyamızda 1 trilyon varil petrol tüketilmiştir. Küresel orman varlığımız 1850 ile 1980 yılları arasında % 15 oranında azalmıştır. Uzun yıllardır kutuplardaki buzul alanların erimesi çok büyük çevre felaketlerine yol açmıştır. Bunun yanında okyanusların ısıl içeriğinin ve global deniz seviyelerinin yükselmesi ele bir başka çevre etkisi olarak da karşımıza çıkmakta. Tabi ki çok daha fazla bilinen CO2 ve sera gazlarının dünya üzerindeki etkisi de dünyanın ortalama sıcaklığının aıtışıncla önemli bir rol oynamakta. Bunlara alternatif çözümlerde, teknik ve ekonomik gelişme fırsatları nasıl sağlanabilir? Burada birtakım boyutlar var. En önemlisi Ar-Ge boyutu ve buna bağlı olarak maliyetlerde sağlanacak düşüştür. Üretimin ve tesisin boyutlarını ela bununla beraber değerlendirmek gerekir. Özellikle 2002 ve 2010 projeksiyonlarına baktığınızda farklı teknolojilerin küçük hidrolik, güneşten elektrik, yoğunlaştırmalı güneş enerjisi, biokütle, jeotermal enerji ve rüzgar gibi alternatif kaynakların üretim ve yatırım bazında maliyet hedefleri tutturulmak istendiği görülür. KYOTO Protokolü ile karşımıza çıkan ve şu an dünyanın üzerinde yoğun olarak çalışmalar yaptığı karbondioksit, metan, azot oksitler, kükürt oksitler ve bunun gibi tüm endüstriyel ve insan kaynaklı atıkların da indirgenmesine yönelik bir takım teknoloji geliştirme çalışmaları yapılmakta. Bunların içinde en önemlileri özellikle gaz temizleme ve ileri enerji teknolojileridir. Hidrojen üretiminin saflaştırılması ve depolanması temiz üretim teknolojileri içersinde yer alabilir. Ancak sonuç olarak çevreye karbondioksit ve diğer atıkları veriyorsanız, o bir temiz üretim olmaktan çıkacaktır. Eğer önlemler alınırsa, temiz üretim teknoloji arasında yer alabilir. Düşük sıcaklıklı yakıt pili teknolojileri ve yüksek sıcaklıklı yakıt pili teknolojileri de hidrojenin uygulanabileceği iki ana teknoloji alanı olarak karşımıza çıkmaktadır. Bunun yanında içten yanmalı hidrojen motorlarını da unutmamak lazım. Bildiğiniz gibi hepimizin hayatta karşı karşıya kaldığı bir enerji güvenliği sorunu var. Aynı zamanda da yakıt ihtiyacı sorunu var. Hidrojen ekonomisine geçişin, bunun üstesinden gelebilecek alternatiflerden biri olabileceği söyleniyor ve yaklaşık 2050'li yılları bulabileceği beliıtiliyor. Bu anlamda ekonomik alanda rekabetin hava kalitesi, insan sağlığı ve çevre sağlığının ve aynı zamanda az önce belirttiğimiz sera gazı emisyonunun indirgenmesi ele, bu tip teknolojilere olan ilgiyi artırıyor. Hidrojen ekonomisinin değişik bileşenleri var; yakıttan tutun ela üretimden, depolamaya, dağıtıma, dönüşüme ve evsel uygulamalara ya da sanayi uygulamalarına, ulaşım uygulamalarına kadar bir çok alternatifi mevcut. Fosil yakıtlı bir ekonomiyle yaşıyoruz. Belki bundan 100 yıl sonra da -kaynaklarımız elverdiğince- fosil yakıtlı bir ekonominin içinde olacağız. Yani tüm dünyanın kaynakları kısıtlı, dolayısıyla başka bir ekonomiye geçmek zorundayız. Bu hidrojen enerjisi olursa eğer, burada bir çok parametrenin de rol aldığını görüyoruz. Bunlardan bir tanesi destekleyici bir politik çevre. Yani politika olmadan herhangi bir teknolojiye geçmeniz ve o teknolojinin yaygınlaşması mümkün değil. Bu anlamda desteklenmek gerekiyor. Stratejik bir araştırma planı; yıllara yayılmış, uygulama planları olan, maliyet figürleri olan bir araştırma planına ihtiyaç var. Yayılma stratejisine ihtiyaç var; toplumun tüm kesimleri tarafından kabullenilmesi gerekiyor. Hidrojen ve yakıt pili teknolojileri için yol haritalarına ihtiyaç var ve aynı zamanda da geliştirilmiş teknoloji oıtaklıklarına ihtiyaç var. Japonya'da hidrojen pili çalışmaları son derece önemli. Endüstrilere ve son kullanıcılara teşvikler veriliyor. Hem yerleşik uygulamalarda hem ele diğer küçük uygulamalarda özellikle düşük ve yüksek sıcaklıkta yakıt pilleri çalışılmakta. ABD'cle ve Kanada'da çok yoğun çalışmalar yapılıyor. Özellikle Kanada'da son derece ile-

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=